Rıdvan Eşin
Ünüllar Hidrolik
Hasan Öğdüm
Köşe Yazarı
Hasan Öğdüm
 

BİR NEBZE EVREN

İnsanlık, yüzyıllar boyunca bildiğini sandığı cevaplarla yaşadı. Gök gürlediğinde sebebini anlattı, yıldız kaydığında açıklamasını yaptı. Ama bir sabah, gökyüzü kıpkırmızıya büründüğünde — Kimse ne olduğunu söyleyemedi. Sessizlikle başladı her şey. Büyük şehirlerin uğultusu sustu. Uçaklar gökte dondu, saatler yürümeyi unuttu. Tüm haber kanalları aynı cümleyi döndürüyordu: “Gizemli bir durgunluk başladı.” Ama bu sadece dışarıda değil, içeride de olmuştu. İnsanların içinde bir şey durmuştu. Korku, yerini garip bir bekleyişe bıraktı. Sanki bir şey yaklaşmıyordu... Sanki bir şey çoktan gelmişti. Sonra, sessiz figürler belirdi. Kalabalıkların içinde yürüyen, kimliği olmayan insanlar. Yüzleri bilinmezdi ama gözleri içini delip geçerdi. Onlara “Görevliler” dendi. Ne konuştular ne açıklama yaptılar. Sadece baktılar. Ve o bakışlar, insanın en derin korkularını su yüzüne çıkardı. Bir gün, dünya liderlerinden biri kameraların karşısına geçti. Konuşması sadece üç kelimeydi: “Artık biz değiliz.” Kime bırakılmıştı dünya? Kim devralmıştı dizginleri? O gün, tarih çizgisi kırıldı. İnsanlık eski defteri kapattı. İlk büyük çöküş, ekonominin kalbinde başladı. Borsalar çığlıkla yere çakıldı. Kripto paralar bir rüya gibi dağıldı. Devletler birbirini suçladı ama artık kimse savaşmak istemiyordu. Çünkü savaşacak bir düzen kalmamıştı. İnsanlar ilk kez devletlere değil, birbirine sığınmaya başladı. Güçlü olanlar çöktü, Kırılgan görünenler güçlendi. Ama bu bir son değildi. Bu, bir geçişti. Görevliler, seçilmişleri bulmaya başladı. Kalabalığın içinden, gözleri göğe dönük olanları. Onlardan biri, Anadolu’nun sessiz bir köyünde yaşayan genç bir kızdı: Lale. Yıldızlara dokunmayı düşleyen, yeryüzünde göğü arayan bir ruhtu. Bir sabah, ona bir kutu teslim edildi. Üzerinde yalnızca şu cümle vardı: “Bir nebzeyle evreni okuyacaksın.” Kutunun içinde ne kitap vardı ne cihaz. Sadece, avuç içi kadar bir ışık. Ama o ışık, Lale’nin zihninde evrenin kırılmış haritasını çizmeye başladı. Ve onunla birlikte, diğer Seçilmişler de uyanmaya başladı. Onlar artık sadece insan değil, yeni dünyanın mimarlarıydı. Eski dünya çökerken, yeni bir dünya doğuyordu. Dinler susmuştu. İnançlar şekil değil, öz haline gelmişti. İnsanlar artık bilgi değil, bilgelikle yoğrulmuş sevgi arıyordu. Ve büyük dönüşüm geldi. Kısa günlerin başladığı bir sonbaharda, Gökyüzü yine kıpkırmızıya boyandı. Ama bu sefer bir yıkım değil, bir doğumdu. Eski şehirler geride bırakıldı. Doğa geri döndü; ama bu kez, Doğa insanlara kucak açtı. Ne para kaldı ne sınır. Sadece insanlar kaldı. Ve içlerindeki en eski güç: Anlayış. Lale artık genç bir kadın olmuştu. O ışığı hâlâ taşıyordu. Ama artık o ışık sadece onda değil, herkesin gözlerindeydi. Yeni dünyanın ilk sabahında, biri fısıldadı: “Sabır bastonunu hiç bırakmadınız. Şimdi, yürüyün. Işık sizsiniz.”
Ekleme Tarihi: 31 Temmuz 2025 -Perşembe

BİR NEBZE EVREN

İnsanlık, yüzyıllar boyunca bildiğini sandığı cevaplarla yaşadı.

Gök gürlediğinde sebebini anlattı, yıldız kaydığında açıklamasını yaptı.

Ama bir sabah, gökyüzü kıpkırmızıya büründüğünde —

Kimse ne olduğunu söyleyemedi.

Sessizlikle başladı her şey.

Büyük şehirlerin uğultusu sustu.

Uçaklar gökte dondu, saatler yürümeyi unuttu.

Tüm haber kanalları aynı cümleyi döndürüyordu:

“Gizemli bir durgunluk başladı.”

Ama bu sadece dışarıda değil, içeride de olmuştu.

İnsanların içinde bir şey durmuştu.

Korku, yerini garip bir bekleyişe bıraktı.

Sanki bir şey yaklaşmıyordu...

Sanki bir şey çoktan gelmişti.

Sonra, sessiz figürler belirdi.

Kalabalıkların içinde yürüyen, kimliği olmayan insanlar.

Yüzleri bilinmezdi ama gözleri içini delip geçerdi.

Onlara “Görevliler” dendi.

Ne konuştular ne açıklama yaptılar.

Sadece baktılar. Ve o bakışlar, insanın en derin korkularını su yüzüne çıkardı.

Bir gün, dünya liderlerinden biri kameraların karşısına geçti.

Konuşması sadece üç kelimeydi:

“Artık biz değiliz.”

Kime bırakılmıştı dünya?

Kim devralmıştı dizginleri?

O gün, tarih çizgisi kırıldı.

İnsanlık eski defteri kapattı.

İlk büyük çöküş, ekonominin kalbinde başladı.

Borsalar çığlıkla yere çakıldı.

Kripto paralar bir rüya gibi dağıldı.

Devletler birbirini suçladı ama artık kimse savaşmak istemiyordu.

Çünkü savaşacak bir düzen kalmamıştı.

İnsanlar ilk kez devletlere değil, birbirine sığınmaya başladı.

Güçlü olanlar çöktü,

Kırılgan görünenler güçlendi.

Ama bu bir son değildi.

Bu, bir geçişti.

Görevliler, seçilmişleri bulmaya başladı.

Kalabalığın içinden, gözleri göğe dönük olanları.

Onlardan biri, Anadolu’nun sessiz bir köyünde yaşayan genç bir kızdı: Lale.

Yıldızlara dokunmayı düşleyen, yeryüzünde göğü arayan bir ruhtu.

Bir sabah, ona bir kutu teslim edildi.

Üzerinde yalnızca şu cümle vardı:

“Bir nebzeyle evreni okuyacaksın.”

Kutunun içinde ne kitap vardı ne cihaz.

Sadece, avuç içi kadar bir ışık.

Ama o ışık, Lale’nin zihninde evrenin kırılmış haritasını çizmeye başladı.

Ve onunla birlikte, diğer Seçilmişler de uyanmaya başladı.

Onlar artık sadece insan değil, yeni dünyanın mimarlarıydı.

Eski dünya çökerken, yeni bir dünya doğuyordu.

Dinler susmuştu.

İnançlar şekil değil, öz haline gelmişti.

İnsanlar artık bilgi değil, bilgelikle yoğrulmuş sevgi arıyordu.

Ve büyük dönüşüm geldi.

Kısa günlerin başladığı bir sonbaharda,

Gökyüzü yine kıpkırmızıya boyandı.

Ama bu sefer bir yıkım değil, bir doğumdu.

Eski şehirler geride bırakıldı.

Doğa geri döndü; ama bu kez,

Doğa insanlara kucak açtı.

Ne para kaldı ne sınır.

Sadece insanlar kaldı.

Ve içlerindeki en eski güç:

Anlayış.

Lale artık genç bir kadın olmuştu.

O ışığı hâlâ taşıyordu.

Ama artık o ışık sadece onda değil,

herkesin gözlerindeydi.

Yeni dünyanın ilk sabahında, biri fısıldadı:

“Sabır bastonunu hiç bırakmadınız.

Şimdi, yürüyün.

Işık sizsiniz.”

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (1)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve aydinyeniufuk.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Hidayet KOÇ
(01.08.2025 11:59 - #72607)
Konu, kurgu, betimleme harikulade. Daha önceki yazılarından okuyabildiklerimden yine bu kıvamda olanlar vardı. Ama bu doz olarak baskın bir çalışma. Kutluyor, devamını diliyorum. Sevgilerimle...
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve aydinyeniufuk.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.