ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN…
Ağustos ayı büyük usta Ümit Yaşar Oğuzcan’ın doğum ayıdır.
Bu haftaki yazımı O’na ayırmak, milyonların sevdiği şairimizi anmak istedim.
(Zatan politikadan, politik yazılardan ‚olduğunca' uzağım.)
Ümit Yaşar Oğuzcan, 22 Ağustos 1926 Tarsus doğumludur.
Geçirdiği ateşli bir hastalık sonucu kekeme kalan Ümit Yaşar,
1946 yılında Eskişehir Ticaret Lisesini bitirmiştir.
Oğuzcan, tek böbrekle yaşamak zorunda kalmış, bu nedenle askerlikten muaf sayılmıştır.
Şiir hayatına 1940’ta “Yedigün Şairleri” arasında başlamış, 1975 yılında 33 şiir ve 4 düzyazı kitabı, 13 antoloji ve biyografik eser olmak üzere, toplam da 50 kitaptan oluşan büyük bir ‚kütüphane bırakmıştır. (Oğuzcan, Faruk Nafiz Çamlıbel hayranı ve aşığıydı.)
Şiirleri aşk, ayrılık, özlem temaları ekseninde çoğaltmıştır.
Şiirlerini. 1973 yılında büyük oğlu Vedat Oğuzcan'ın vefatı (intiharı) üzerine, hayatın boşluğu, ölüm ve acı gibi derinliklere, öz ve biçim yoğunlaştırmalarına yöneltmiştir.
4 Kasım 1984 günü kalp Krizi geçirerek öldü. Mezarı İstanbul-Zincirlikuyu’dadır.
Biricik oğlunun intiharı onu büyük bir boşluğa itti… Uçurumun kenarında yazdı tüm şiirlerini. İçinde ki fırtınaların sesi idi şiirleri büyük ustanın;
“AŞK, AYRILIK, ÖZLEM”…
GALATA KULESİ (OĞLUM VEDAT’IMA) …
6 Haziran 1973, pırıl pırıl bir yaz günüydü, aydınlıktı, güzeldi dünya
Bir adam düştü o gün galata kulesinden. Kendini bir anda bıraktı boşluğa;
Ömrünün baharında, bütün umutlarıyla birlikte paramparça oldu.
Bir adam düştü galata kulesinden;
Bu adam benim oğlumdu, gencecikti Vedat,
Işıl ışıldı gözleri…
İçi bütün insanlar için sevgiyle doluydu çıktı apansız o dönülmez yolculuğa kendini bir anda bıraktı boşluğa, söndü güneş, karardı yeryüzü bütün zaman durdu.
Bir adam düştü galata kulesinden bu adam benim oğlumdu;
Açarken ufkunda güller alevden, çıktı, her günkü gibi gülerek evden,
Kimseye belli etmedi içindeki yangını yürüdü, kendinden emin sonsuzluğa doğru.
Galata kulesinde bekliyordu ecel, bir fincan kahve, bir kadeh konyak,
Ölüm yolcusunun son arzusuydu bu.
Bir adam düştü galata kulesinden; bu adam benim oğlumdu.
Küçücüktü bir zaman, kucağıma alır ninniler söylerdim ona;
Uyu oğlum, uyu oğlum, ninni.
Bir daha uyanmamak üzere uyudu Vedat.
6 Haziran 1973 galata kulesinden bir adam attı kendini;
Bu nankör insanlara, bu kalleş dünyaya inat…
Şimdi yine bir ninni söylüyorum ona,
Uyan oğlum, uyan oğlum, uyan Vedat.
HAMAMDA…
Günlerden bir gün hamama gideceği tuttu, başbakan hazretlerinin.
Bir yanında birinci veziri, bir yanında ikinci veziri bir yanında üçüncü veziri.
Sonra efendime söyleyeyim Peşkirci başı, Nalıncı başı, Sabuncu başı.
Velhasıl tam dört yüz kişilik kafile peştamal takıp girdiler hamama
Geçtiler kurnaların başına Üçer beşer.
Başbakan derseniz kuruldu göbek taşına, yan gelip yattı.
Memleketin en ünlü tellakları, Sardılar dört yanını
Kimi elini kaptı, kimi bacağını… bir keseleme, sürtme faslı başladı.
Tam on iki saat, On iki ünlü tellak,
İncitmeden keselediler hazretin mübarek vücudunu.
Öylesine kir çıktı ki sormayın, her biri nah parmağım gibi.
“Aman efendim bu NE kiri”, Demeye kalmadı
Keselerin altında eriyip gitti Koskoca başbakan!
Bütün maiyet erkânı yerinden fırladı:
- Nettünuz devletliyü? dediler tellaklara.
Tellaklar cevap Verdi:
- Biz yıkadık, keseledik. Devletlinin kirden ibaret olduğunu bilemedik.
Suç bizde değil. Neyleyelim kir bitti, başbakan elden gitti!.. (Ümit Yaşar Oğuzcan)
Tüm şiir severlere,
Saygılarımla…