Rıdvan Eşin
Esnaf Odaları Bidliği
Aydem
Rıdvan Eşin
Süleyman Çokay
Köşe Yazarı
Süleyman Çokay
 

Sürekli meşgul olanlara gelsin

Sürekli meşgul olmak günümüz çalışanları için çok karşılaşılan durum. Bu yoğunluk bazen öncelik sıramızın karışmasına yol açmaktadır. Bir süre sonrada bağımlılık yapıp işkolik bir kişilik yapısına dönüş oluyor. Konuyla ilgili Omid Safinin yazdığı bir makaleyi paylaşmak istiyorum. “Meşgul” olma hastalığı, hem sağlığımız hem de ruhumuz için yıkıcı etkilere sahip. Çünkü sürekli meşgul olma hali, ailelerimizle, sevdiklerimizle dolu dolu zaman geçirebilmemizi ve aslında çok arzuladığımız bir şey olan küçük topluluklar yaratabilmemizi sürekli baltalar. 1950’lerden itibaren o kadar fazla yeni teknoloji girdi ki hayatımıza, bunların hayatlarımızı daha kolay, daha hızlı ve daha basit bir hale getireceğini düşündük ya da buna inandırıldık. Oysa bugün, eskiden sahip olduğumuz boş zamana sahip değiliz artık. Ve bazı “ayrıcalıklı” olanlarımız için iş ve ev arasındaki çizgiler tamamen bulanıklaşmış durumda. Sürekli cihazlarımıza bakıyoruz. Ama sürekli. Akıllı telefonlar ve laptoplar, ofis ve ev arasında hiçbir ayrım yok demek artık. Çocuklar uyuduğunda tekrar online oluyoruz. Günlük olarak verdiğim mücadelelerden biri de e maillerimin bir çığ gibi üzerime gelmesi. Onlarla gerçekten savaştığımı hissediyorum. Sürekli yüzlerce ve yüzlerce e mailin altında kalıyorum ve bunu nasıl durdurabileceğim hakkında kesinlikle hiçbir fikrim yok. Bir sürü farklı yöntem denedim: Sadece akşamları cevaplamak, hafta sonları cevaplamamak, insanlardan daha fazla yüzyüze görüşme talep etmek… Gelmeye devam ediyorlar, hem de akıl sır ermez bir yoğunlukta. Ve herkes benden bir cevap bekliyor. Demek ki, diyorum, ben de çok meşgulüm. Bazılarımız içinse hayat çok daha farklı. Ailelerini ayakta tutmak için iki işte birden çalışmak zorunda kalan, düşük maaşları nedeniyle ek işler yapmak zorunda kalan insanların sayısı da hiç az değil. Ve onlar da bu yüzden çok meşguller. “Nasılsın?” diye sorarken, yapacaklar listende kaç madde olduğunu ya da e mail kutunun çok mu dolu olduğunu sormazsın. “Kalbin nasıl şu anda?” diye sorarsın. Bana kalbini anlat dersin. Kalbin neşeli mi, kalbin kırgın mı, kalbin üzgün mü, kalbin bir insanı mı özlüyor? Kalbine bak ve sorgula, ruhunu keşfet ve sonra bana kalbinle ve ruhunla ilgili bir şey söyle.”
Ekleme Tarihi: 28 Ocak 2020 - Salı

Sürekli meşgul olanlara gelsin

Sürekli meşgul olmak günümüz çalışanları için çok karşılaşılan durum. Bu yoğunluk bazen öncelik sıramızın karışmasına yol açmaktadır. Bir süre sonrada bağımlılık yapıp işkolik bir kişilik yapısına dönüş oluyor.

Konuyla ilgili Omid Safinin yazdığı bir makaleyi paylaşmak istiyorum.

“Meşgul” olma hastalığı, hem sağlığımız hem de ruhumuz için yıkıcı etkilere sahip. Çünkü sürekli meşgul olma hali, ailelerimizle, sevdiklerimizle dolu dolu zaman geçirebilmemizi ve aslında çok arzuladığımız bir şey olan küçük topluluklar yaratabilmemizi sürekli baltalar.

1950’lerden itibaren o kadar fazla yeni teknoloji girdi ki hayatımıza, bunların hayatlarımızı daha kolay, daha hızlı ve daha basit bir hale getireceğini düşündük ya da buna inandırıldık. Oysa bugün, eskiden sahip olduğumuz boş zamana sahip değiliz artık.

Ve bazı “ayrıcalıklı” olanlarımız için iş ve ev arasındaki çizgiler tamamen bulanıklaşmış durumda. Sürekli cihazlarımıza bakıyoruz. Ama sürekli.

Akıllı telefonlar ve laptoplar, ofis ve ev arasında hiçbir ayrım yok demek artık. Çocuklar uyuduğunda tekrar online oluyoruz.

Günlük olarak verdiğim mücadelelerden biri de e maillerimin bir çığ gibi üzerime gelmesi. Onlarla gerçekten savaştığımı hissediyorum. Sürekli yüzlerce ve yüzlerce e mailin altında kalıyorum ve bunu nasıl durdurabileceğim hakkında kesinlikle hiçbir fikrim yok. Bir sürü farklı yöntem denedim: Sadece akşamları cevaplamak, hafta sonları cevaplamamak, insanlardan daha fazla yüzyüze görüşme talep etmek… Gelmeye devam ediyorlar, hem de akıl sır ermez bir yoğunlukta. Ve herkes benden bir cevap bekliyor. Demek ki, diyorum, ben de çok meşgulüm.

Bazılarımız içinse hayat çok daha farklı. Ailelerini ayakta tutmak için iki işte birden çalışmak zorunda kalan, düşük maaşları nedeniyle ek işler yapmak zorunda kalan insanların sayısı da hiç az değil. Ve onlar da bu yüzden çok meşguller.

“Nasılsın?” diye sorarken, yapacaklar listende kaç madde olduğunu ya da e mail kutunun çok mu dolu olduğunu sormazsın. “Kalbin nasıl şu anda?” diye sorarsın. Bana kalbini anlat dersin. Kalbin neşeli mi, kalbin kırgın mı, kalbin üzgün mü, kalbin bir insanı mı özlüyor? Kalbine bak ve sorgula, ruhunu keşfet ve sonra bana kalbinle ve ruhunla ilgili bir şey söyle.”

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve aydinyeniufuk.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.