Yaz mevsimiyle birlikte yine yüreğimizi yakan haberler geliyor: orman yangınları… Ağaçlar, kuşlar, böcekler, nefesimiz, yaşam alanlarımız… Her yangın, sadece doğayı değil, geleceğimizi de yakıyor. Üstelik bu yalnızca sıcak hava meselesi değil; iklim krizinin etkileri artık her yerde. Ve bu kriz, bizden sonra gelen kuşakların kaderi olacak.
Peki, biz çocuklarımıza nasıl bir dünya bırakıyoruz? Daha da önemlisi, onları bu dünyanın sorumluluğunu almaya nasıl hazırlıyoruz?
Ailelere Düşen Görev
Çocuklar çevreye duyarlılığı, doğayı sevmeyi önce ailelerinden öğrenir. Bu yüzden:
Gözlemle değil, birlikte hareketle öğrenme: Çocuklarınızla birlikte doğa yürüyüşleri yapın, piknikten sonra çöpleri birlikte toplayın, bir ağaca birlikte su verin. Doğa ile bağ kurmak, en güçlü eğitimdir.
Evde sürdürülebilir alışkanlıklar edinin: Elektriği boşa harcamamak, suyu dikkatli kullanmak, geri dönüşüm yapmak gibi küçük adımlar çocukların zihninde “doğaya saygı” duygusunu yerleştirir.
Yangın haberlerini birlikte değerlendirin: Televizyonda bir yangın haberi izliyorsanız, birlikte konuşun: “Ne hissediyorsun?”, “Sence bu neden olmuş olabilir?”, “Biz ne yapabiliriz?” gibi sorular çocukların farkındalık ve empati becerilerini geliştirir.
Okullarda Ne Yapılmalı?
Okullar, çocukların dünyayı anladığı ve kimlik geliştirdiği en önemli kurumlardır. Bu nedenle çevre eğitimi, derslerin kenarında değil merkezinde olmalı.
Derslerde iklim ve doğa teması artırılmalı: Sadece fen bilimleri değil; Türkçe de doğa temalı metinler, sosyal bilgilerde çevre politikaları, matematikte enerji tüketimiyle ilgili hesaplamalar yapılabilir.
Öğrenci kulüpleri ve sorumluluk projeleri: “Yeşil Okul” projeleri, atık toplama kampanyaları, orman gönüllülüğü gibi etkinlikler öğrencilerin “ben de bir şey yapabilirim” duygusunu güçlendirir.
Drama ve sanat yoluyla farkındalık: Öğrencilerin hazırladığı orman temalı tiyatro oyunları, afiş yarışmaları, belgesel izleme günleri gibi yaratıcı etkinliklerle hem bilgi hem duygu birlikte gelişir.
Geleceği Kurtarmak, Bugünle Başlar
İklim krizi, gelecek kuşaklara devredilecek bir sorun değil. Çocuklara ve gençlere çevre bilinci kazandırmak, onlara yalnızca doğayı değil, aynı zamanda sorumluluk almayı, empati kurmayı ve toplumsal dayanışmayı öğretmektir. Bu da hem ailelerin hem de okulların iş birliğiyle mümkün olur.
Dr. Jane Goodall, dünyaca ünlü İngiliz primatolog, çevreci ve Birleşmiş Milletler Barış Elçisi, çocuklara doğa sevgisi kazandırmanın önemini şöyle vurgular:
“Eğer çocuklar doğayı tanımazsa, onu neden korumaları gerektiğini anlayamazlar. Onlara doğada oyun oynamaları, canlılarla bağ kurmaları ve doğanın mucizelerini deneyimlemeleri için fırsatlar sunmalıyız. Sevgi olmadan koruma olmaz.”
Hayrettin Karaca, TEMA Vakfı’nın kurucusu ve Türkiye’de çevre mücadelesinin öncü ismi, özellikle çocuklara ve gençlere doğa sevgisi kazandırma konusunda verdiği mesajlarla hafızalarda yer etmiştir.
“Bir ağaç gibi tek ve hür, bir orman gibi kardeşçesine yaşamak için önce doğayı sevmeliyiz. Doğayı sevmeden hiçbir şeyi sevemezsiniz.”
Unutmayalım ki bugün çocuklara aşılayacağımız duyarlılık, yarının ormanlarını, denizlerini, yaşamını koruyacak. Geleceği kurtarmak istiyorsak, bugünden başlamalıyız.