Rıdvan Eşin
Ünüllar Hidrolik
Fibar
Abdulkadir Turhan
Köşe Yazarı
Abdulkadir Turhan
 

AYDIN’A İZ BIRAKANLAR

Aydın’a İz Bırakanlar köşe yazılarıma Aydın’ın Güzide Gazetelerinden “HEDEF GAZETESİ”nde başladım. Ardından Aydın'a İz Bırakanlar serisine Güzel insan, Adam gibi adam olan Hidayet Arslan’ın sahibi olduğu “GÜVEN HABER”de devam ettim. Sonra (Rahmetle Andığım) Erdal Karakavukoğlu’nun sahibi olduğu “7 EYLÜL” Gazetesi ve “AYDIN YEREL GAZETE”lerinde, Arif Kunur’un sahibi olduğu “AYDIN’DA HABER” de. Ve tekrar “GÜVEN HABER” de uzun yıllar devam ettim. Daha sonra Cem Ulucan’ın sahibi olduğu “ZEYBEK HABER” İnternet Gazetesinde yazdım. Kısaca 2015yılının Nisan ayından beri aralıksız her hafta Aydın’a İz Bırakanlar köşe yazıma devam ettim. Bana sağladıkları imkânlardan dolayı adı geçen gazete sahibi arkadaşlara teşekkür eder saygılarımı sunarım. Bu yazımla birlikte Aydın kentini ilçeler ve köyler dahil her konuda takip edip haberleriyle Aydın halkının yanında olan Aydın basınının Güzide gazetelerinden “YENİ UFUK” Gazetesi ailesine katıldım. Aydın'a İz Bırakanlar serisine kaldığım yerden devam edeceğim. Tüm okuyucularıma saygı ve hürmetlerimi sunarım. Bugünkü köşe yazımda çok değerli, saygıdeğer hanımefendi, Devlet tiyatro sanatçısı, sinema ve dizi oyuncusu. Hülya Böceklioğlu’nun yaşam öyküsünü sizlerle paylaşacağım. Aydın sevdalısı olarak Aydınlı Güzel günlere... HÜLYA BÖCEKLİOĞLU: Devlet tiyatro sanatçısı, sinema ve dizi oyuncusu. Tiyatro oyunları, sinemadaki rolleri ve TV dizilerinde oynadığı karakterlerle Türkiye’ye mal olmuş Aydın ilini sanat arenasında sık sık gündeme getirmiş bir hanımefendi. “Yarım” adlı sinema filmindeki “Gülşen” karakteriyle 22. Uluslararası Altın Koza film festivalinde “En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu” ödülünü almış Aydın’ımızın gururu olmuştur. 1985 yılında Aydın’da ilk defa Şehir Tiyatrosunu kurmuş ve Aydın’a Şükran Güngör Tiyatro Salonunu kazandırmış olmasından dolayı “Aydın’a İz Bırakanlar” kervanına katılmıştır. Hülya Böceklioğlu’nu kısaca tanıyalım: Aydın Doğumlu, 1978 yılında İzmir Devlet Tiyatrosu'nun açtığı kursiyer sınavını kazandı ve aynı yıl Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne ve Görüntü Sanatları Tiyatro Ana Sanat Dalı Oyunculuk bölümüne girdi. 1985 Yılının Aralık ayında Ankara Devlet Tiyatrosunda Sanatçı olarak göreve başladı.1990 sezonunda Bursa Ahmet Vefik Paşa Devlet Tiyatrosuna atandı.1993 yılından bu yana İzmir Devlet Tiyatrosunda sürdürmekte olduğu görevinden 6 Mart 2025 itibariyle emekliye ayrıldı. En büyük tutkusu deniz, yüzmek, balıklar, güneş, sıcak olan sanatçı, kendi deyimiyle “Yaz” kadınıdır, kış ve soğuk ona göre değildir. Kendi anlatımıyla Hülya Böceklioğlu ve Böcekli ailesi; Benim tiyatro serüvenim yakın aile dostlarımız, rahmetle anıyorum Oytun Şanal ve eşi Elçin Şanal’ın destekleriyle başladı. Tatilde Ankara’dan Kuşadası’na gelirler tüm yazı birlikte geçirirdik, dolayısıyla beni yakından gözleyen bu iki değerli sanatçı, anne ve babama oyuncu olmam için telkinde bulunurlardı ki annemin en çok istediği şey benim oyuncu olmamdı. Yine bir keresinde tatil dönüşü Oytun abi ve Elçin abla İzmir (DT.) Devlet Tiyatrosundaki arkadaşlarını ziyaret için uğradıklarında stajyer sanatçı alınacağını öğrenmiş ve benden bahsetmişler. Sonra bir telefonla İzmir Devlet Tiyatrosuna çağrıldım, ne olduğunu anlamadan gittim, hemen kaydımı yaptılar birkaç gün sonra sınava girdim, sınav jürisindeki tüm sanatçılardan 100 puan alarak İzmir Devlet Tiyatrosunda kursiyer oldum. Kursiyerliğe devam ederken rahmetli Erhan abi (Erhan Gökgücü), yeteneklisin konservatuvar eğitimi almalısın Ankara Hacettepe Devlet Konsevatuarlarına gitmen gerek dedi, ama ben aileme yakın olabilmek için İzmir GSF’yi tercih ettim. Kursiyer sınavına hazırlanışım da enteresandır. O yıllarda Ankara DT sanatçılarından çok sevgili rahmetli Erdoğan Göze, rahmetli Alev Sezer ve Rüştü Asyalı Kuşadası’nda tatil yapıyorlarmış. Alev Sezer bana Romeo Juliet oyunundan zehir içme tiradını oynamamı önerdi, onlar adadan ayrılınca sevgili ağabeyim Erdoğan Göze, adanın tanınmış simalarından Nihat abinin kasap dükkânında iki akşam çalıştırdı ve ben kursiyerlik sınavını kazandım. Ardından GSF (Güzel Sanatlar Fakültesi) sınavını da başarıyla kazanıp eğitime başladım. Güzel Sanatlar Fakültesi çok iyi bir okuldur kaliteli öğretmenleri, doğru eğitimiyle. Şimdi ünlü olan pek çok oyuncu GSF mezunudur. Suat Taşer, Özdemir-Hülya Nutku, Mehmet Büyükağaoğlu, Semih Sergen, hatta kısa süreliğine Ahmet Levendoğlu, Müşfik Kenter, Levent Kırca gibi değerli ustalardan eğitim aldık ki hocalarımı sevgi minnet ve rahmetle anıyorum. Okul bitince ilk olarak Ankara DT (Devlet Tiyatrosu)’ de stajyer sanatçı olarak göreve başladım. Stajyer sınavını da verince ardından bölge tiyatrolarını güçlendirmek adına tayinler gündeme geldi. Ben kurada Bursa AVP (Ahmet Vefik Paşa) tiyatrosunu çektim, üç yılın ardından 1993 itibariyle göreve başladığım İzmir DT’den bu yıl emekliye ayrıldım “oyuncunun da emeklisi oluyormuş demek” 1983 de okuldayken çok şeker bir anımı anlatayım. “Stüdyo Oyuncuları” nın kurucusu sınıf arkadaşım, canım, kıymetli oyuncu Şahika Tekand Fransız Kültür Merkezine devam ettiğimi bildiği için benden habersiz toplulukla konuşmuş ve böylelikle yönetmenliğini sevgili Cezmi Baskın’ın yaptığı tüm kadronun Fransızlardan oluştuğu Moliere’nin Cimri adlı oyununda Frosine rolünü Fransızca olarak oynamıştım, tek Türk olmam ve aksanım dahil başarımdan ötürü Fransız konsolosu tebrik etmişti. Aydın Belediyesi Şehir Tiyatrosunun kurulması; Dönemin belediye başkanı rahmetli Nevzat Biçer beyefendinin aydın kişiliği, yardımcısı Ufuk Soğancı’nın büyük katkıları ve Dr. Hidayet Sayın amcamın değerli desteği ile 1984 yılında Şehir Tiyatrosunu kurduk. Bu aşamada yaşadıklarımı anlatmadan geçemeyeceğim. Bu büyük oluşum için belediyede çalışıyor gösterilmek zorundaydım, zabıta amiri olarak girişim yapıldı, iş çok vakit az olduğundan zaman zaman belediyenin Jeep’iyle evden alınır ya da bırakılırdım, pek nüktedan babam da fırsatı kaçırmaz ‘Salı pazarını denetlemeye mi’ diye espiri yapardı. Kurulduktan sonra çok öğrenci yetiştirdim aralarında iş adamları dahil toplumun her kesiminden pek çok kişi vardı, bunlardan biri de reklam ve sinema filmlerinde oynamış Coşkun Kemer’dir. Hala varlığını sürdüren şehir tiyatrosunun idarecileri, yönetmen veya oyuncuları Aydın Şehir Tiyatrosu nasıl oluştu hiç merak etmemiş olmalılar ki varlığımdan haberdar değiller, belli ki bir anlatan da olmamış. Oysaki vefa önemlidir. Bu vefasızlığı Şükran Güngör sahnesi yapılırken de yaşadım. Benim en büyük idealim Aydın’ıma DT. (Devlet Tiyatrosu) sahnesi kazandırmaktı, İzmir yakın olduğu için elbette yerleşik olamazdı ama turne tiyatrosu olarak açılabilirdi. Yine kolları sıvadım, İzmir DT müdürü ve genel müdürlükle dehşetli telefon trafiğim başlamıştı teknik konular vs. için. Valilik Özel İdare ve Bayındırlık desteğiyle, inşaatını birebir ölçülerinde tamamladık artık Aydın Devlet Tiyatrosu Şükran Güngör Sahnesi yazıyordu, benim için büyük mutluluk, hayalim gerçekleşmişti (ismi çok yakışmıştı, çünkü Şükran Güngör usta Aydın’ın Çine ilçesindendir.) Bin bir güçlüğe rağmen idealimi gerçekleştirmenin sevinç ve heyecanıyla açılışta hazır bulundum, açılışı dönemin Kültür Bakanı hemşehrim Atila Koç yaptı, ancak bırakın sahneye davet etmeyi ne bizden ne onca emeğimizden söz etmedi bile, yine dönemin DT Genel Müdüresi Mine Acar’la birbirimize baka kaldık. Ama olsun, artık Aydın Devlet Tiyatrosu yazıyordu ve ben tarifsiz mutluydum. İlerleyen yıllarda sıkıntılar yaşandığından DT ibaresi kaldırılıp, bina Büyükşehir belediyesine devredilmiş olsa da artık bir tiyatro sahnesi kazanmıştı güzel Aydın’ım. Yaşadığım bir diğer yer olan canım Kuşadası’nda da geçmişte belediye başkanlığına sayısız projeler götürdüm. KÜKSAD (Kütüphane Yaptırma ve Yaşatma Kültür ve Sanat Derneği) başkan yardımcılığı yaptığım dönemde, Kuşadası Belediyesi bünyesinde bir Sanat merkezi oluşturmak istedim, nedeni “sanatın toplumları bilinçlendirmek gibi ulvi bir görevi vardır” dan hareketle, adanın bozulmuş imajını sanat aracılığıyla yenilemek içindi; öncelikle tiyatro binamız olmalıydı, sonra, dramatik yapı içinde ciddi bir senaryoyla kısa metrajlı Kuşadası tanıtım filmi çekelim, merkeze kurulacak dev ekranda gösterilsin, turizmcilere dağıtılarak dış ülkelerdeki fuarlarda tanıtımı sağlansın, Güvercin Adası’nda yerli ve yabancı turistin ilgisini çekecek “gün batımı senfonileri” yapılsın, İzmir Opera Balesi’nden sanatçıları kısa resitaller için davet edelim, ayrıca bir mekan gösterin tiyatro dersi vereyim, enstrüman kursu açalım ki sanata yönelecek çocuklarımıza bir başlangıç olsun, yetenekli olanlar konservatuara devam etsin, enstrüman çalsın, bale yapsın da sanatsal becerilerine öncülük yapalım dediğim klasör dolusu proje ve dilekçem var, yazık ki hiçbiri hayata geçirilememiştir, sadece istemek yetmedi yani, oysa yerel yöneticilerle hep bir dirsek teması olmalı ki doğduğumuz yaşadığımız yerlere birikimlerimizle katkıda bulunabilelim. Ben Aydın Lisesi mezunuyum, Aydın Liseli olmak bir ayrıcalıktır deriz, pek çok devlet adamı, ünlü iş adamları, sanatçılar yetiştirmiştir Nahit Menteşe, Bedrettin Dalan, Gökhan Kırdar gibi Tiyatro ve Müzik; “İki kalas bir heves” denir ya tiyatroya, oyunu çıkarmak için bir buçuk ay provalar hamilelik sürecidir, prömiyer gecesi doğumdur, bitince gelen alkışlar var ya, o güzelim sesle gelen rahatlık ve mutluluksa doyumsuzdur. Bu döngüyü kırk yıl boyunca yaşayarak sayısız oyun oynadım, içlerinde en sevdiğim “Kadıncıkların İncisi” dir, çok isteyip yazık ki oynayamadığım     “Keşanlı Ali Destanı” n da Zilha içimde ukde olarak kalmıştır; jübilemi yaptığım son oyunum sosyal sorumluluk projesi olan “Annemin Son Çığlıkları” adlı oyundu, rolüm Alzheimerlı bir kadındı ve çok sevdim, oynamak için sabırsızlanırdım. Ankara DT’de iken Devlet Opera sanatçısı çok sevdiğim erken kaybettiğimiz tenor Ömer Yılmaz ile her gün on dakika şan çalışırdım ki bu çalışmadan epeyce yararlandım, pek çok müzikli oyunda oynadım. Ben şarkı söylemeyi çok seven bir oyuncu olarak ki tiyatro sanatının içinde şarkı söylemek zaten var, birkaç örnek de verdim. You Tube da Hülya Böceklioğlu adlı kanalımdan şarkılarımı dinleyebilirsiniz, bestesi kıymetli Cem İdiz, sözleri dramaturg yazar Haluk Işık’a ait üç şarkım var ki “Gitme” adlı şarkımız TRT denetiminden geçmiş, bir kez Kral müzikte, sıklıkla Polis radyosunda çalınmıştır, hatta GSF Sinema bölümü hocası sevgili Faik Kartelinin yönettiği klip de çekildi. Cem, ‘POP, TSM ve THM hepsini okuyabilen bir gırtlağın var’ dediği için birer örnek de onlardan var, hem de şarkıların alt yapısı yeniden yazılmış olarak, hele THM de İzmir radyosu saz sanatçısı Nusret Özden ustanın bağlama ve cura ile çaldığı türkü muhteşemdir. Ayrıca yine İzmir radyosu saz sanatçıları eşliğinde seslendirdiğim bir kaside ve ilahilerden oluşan bir çalışmam da bulunmaktadır. Aldığı ödül, oynadığı filmler ve diziler. İlk filmim, sinemaya gönül vermiş hemşehrim Kerem Sarı’nın yönettiği “Süper İncir” dir, filmi kendi finansını yaratarak çekmiş, zoru başarmış, takdiri hak etmiş bir yönetmendir, finans olsaydı da piar çalışması yapılabilseydi, büyük ses getireceğinden emin olduğum bir komedi filmidir, halen gösterildiği kanallarda, defalarca izlemekten bıkmayan seyircisi vardır. Sonraki ilk profesyonel filmim “Yarım”ın yönetmeni Çağıl Nurhak Aydoğdu’dur, senaryosunu Özge Aras ile birlikte yazmışlar, film, Türkiye ve Amerika dahil pek çok ülkeden, çok sayıda ödül almıştır,2014 yılında çekilmiş,2016 da gösterime girmiştir, o yıl Adana’da yaşanan olaylardan dolayı Altın Koza Film Festivali yapılamamış, Adana’da dağıtılamayan ödüller yaklaşık altı ay sonra İstanbul’da verilmiş, ancak ödül gecesi oyunum olduğu için, ödülümü benim yerime yönetmenim almıştı. Yaşadığım olumsuzlukları, ödülü kaldırmanın heyecan ve mutluluğunu yaşayamadığımı öğrenen zamanın Efeler Belediyesi başkanı Mesut Özakçam ve yardımcısı Ufuk Soğancı, bana büyük bir jest yaparak Aydın Forumdaki sinemada, filmimin galasını düzenlediler. Kentin ileri gelenleri ve halkımızın katılımlarıyla gerçekleşen muhteşem galada, çelenkler çiçekler arasında salon hınca hınç doluydu ve ‘Yarım’ izlenmeye başlandı, filmin sonunda dinmeyen alkışlar eşliğinde yönetmenimin adıma aldığı ödül, İstanbul’dan özel olarak gelen yapımcımız tarafından bana tekrar verildi.  Aydın’lı Devlet Tiyatrosu oyuncusunun ödülüyle gurur duydukları için bu organizasyonu yapan, o zamanki değerli Efeler Belediyesi yönetimine tekrar sonsuz teşekkür ederim, her zaman saygıyla anmaya devam edeceğim. Böceklioğlu ailesi; Böcekliler, Aydın’ının tanınmış eşrafındandır hem anne hem baba tarafından Efeyim, Efe torunuyum. Böcekliler arasındaki anlaşmazlıklar yüzünden Böcekli ve Böceklioğlu olarak ayrılmış olsalar da hepsi kardeş çocuklarıdır. Halen arazilerimizin bulunduğu Böcek köyü vardır ve soyadımız bu köyden dolayı Böcekli’dir. Hazır soyadımdan bahsetmişken bir anı daha anlatayım: Bursa DT den oyuncu arkadaşım Cihan Büyükışık-‘tatilde Ege tarafındayken uğramak isterim de seni nasıl bulabilirim’ diye sorunca, ben de dert ettiğin şeye bak, Aydın İl Sınırı yazan tabelayı görünce dur, geçen birine Turhan Böceklioğlu’nun evine nasıl giderim diye sor, o getirir demiştim şaka yollu, Cihan da sahiden sormuş o noktada birine, o da elbette tanırım, sizi götüreyim değince şok olmuş, gerçekten bilinen isimmişsiniz diyerek şaşkınlığını ifade etmişti. Annem ve babam Aydın’ın sevilip sayılan simalarındandı yazık ki ikisini de genç yaşta kaybettim. Annem çok güzel, zarif, kültürlü bir hanımefendi ve ilklerin kadınıydı, Turhan Feyzioğlu’nun kurduğu Cumhuriyetçi Güven Partisi Aydın İl Başkanı olmak gibi. Nurseli İdiz’in “konak” dediği evimizde, bakanları, milletvekillerini, sanatçıları ağırlardı, bahçemizden koparılmış meyvelerden hazırladığı içkilerle. Babam çok sevimli, zevkli, esprili, kendini yetiştirmiş iyi bir iş adamıydı, annem babama ‘Valim’ diye hitap ederdi; ikisi de varlıklarını ihtiyaç sahipleriyle paylaşır, iş yerleri açar, toplu nikâh ve sünnet düğünleri yaptırırlardı. Biz üç kız kardeşiz ama babamız Çehov değil, (patenti bana ait bu espriyi hep yaparım da).Kardeşlerin büyüğü benim, ortanca kardeşim Selma, siyasetle uğraşmış, Aydın İl Genel Meclisi Başkan Danışmanlığı yapmış, aydın, demokrat, sosyal bir kişiliktir halen ALMED başkanıdır, modern resim yapardı, bir erkek bir kız annesidir; küçük kardeşim Belma, çocuk yaşta geçirdiği trafik kazası nedeniyle adeta pamuklar içinde, el bebek gül bebek büyütülmüş, yazık ki genç yaşta eşini de kaybetmiş ama şahane bir erkek evlat sahibidir,17 yaşındayken “Bende sen” adlı şiir kitabı basılmış ve bir gazeteci “Liseli Ozan” başlığıyla köşe yazısında kendisine yer vermiştir. Ben babaannemi ve annemin babası olan dedemi çok severdim, anneannemi erken kaybettiğimiz için pek anım yok, babamın babasını ise hiç görmedim. Dedemle babaannemi sorularımla konuşturur, dizlerinin dibinde masal gibi dinlerdim, hatta ses kayıtlarını bile aldım, Dedem elinde kırbacıyla beyaz atının üzerinde pek heybetli bir ağaymış, anneanneme olan sevgisi gözümün önünde, Kurtuluş savaşı zamanında çete Efe olarak dağlara çıkmış, çakmak çakmak yeşil gözlerini hiç unutmadım. Babaannem üniversitenin ilk yıllarında benimle kalmış, lafı sözü dinlenen, temiz, titiz, yemekleri börekleri muhteşem harika bir insandı, eşinden söz ederken sesi titrerdi, “çok akıllıydı, genç yaşta gözlerini kaybetmiş olmasına rağmen tüm olan bitenden haberdardı.” derdi, Mareşal Fevzi Çakmak arkadaşıymış, bir gün yine bir ziyareti sırasında mareşal, Atamıza dedemin sesinin çok güzel olduğundan söz edince Atamız da dinlemek istemiş ve çok beğenmiş, bundan sonra sana Hafız desinler demiş, böylece Hafız Hilmi olarak anılmış. Efendim, biz derdimizi sanat aracılığıyla anlatmaya çalışan kişileriz, Ulu Önderimiz Atamız demiş ya “herkes doktor, hâkim, mühendis, olabilir ama sanatçı olamaz” diye, dolayısıyla tiyatro oyunlarımızı, sinema filmlerimizi, dizi filmlerimizi izleyerek, hatta röportajlarımızı okuyarak, üretimimize katkıda bulunan tüm izleyicilerimizi sonsuz sevgimle selamlıyorum. Unutmayalım ki “sanatsız kalan bir milletin, hayat damarlarından biri kopmuş demektir” Kemal Atatürk Hülya Böceklioğlu Oynadığım oyunlar: Okulda: Biraz Daha Işık Midas’ın Kulakları Devlet Tiyatrolarında: Bir Varmış İki de Varmış Yıldızcı Kral ile Akıllı Soytarı Yaşasın Gökkuşağı Çınar Dede ile Ihlamur Nine 27 Mart özel gösterisi (Cyrano De Bergerac) Çılgın Dünya Leonce ile Lena Kadıncıklar Kafkas Tebeşir Dairesi Kadınlar Arasında ya da Fettah Paşalar Murtaza Ay Işığında Şamata Şarkıcı Ali Ayşe’yi Seviyo Yangın Yerinde Orkideler Memur Oğlu Memur Çil Horoz Açıl Kafam Açıl Küçük Burjuva Düğünü Topuzlu Tut Ellerimi Dünyanın Yaşlı Çocukları Hoş geldin Amerika Islak Ekmek Kadın Sığınağı Annemin Son Çığlıkları Televizyon Dizileri: 1987 Okuyalım Konuşalım TRT (bu eğitim drama programı sayesinde okuma yazma bilmeyen onlarca kişi okumayı öğrenmiştir, hatta okul öncesi çocuklar bile) 1989 Kantodan Tangoya. 1994 Yükseklerde Tut Elini. 1995 Bir Ramazan Ailesi. 1996 Ramazan 96. 1997 Bir Tren Bekleniyor (Öykülerde Yaşayanlar). 1998 Komşudan Al Haberi. 2000 Derman Bey. TGRT 2001 Eğitim Sağlık Anonsu TRT 2004 Çemberimde Gül Oya Kanal D 2005 Kadın İsterse. Show TV 2006 Hayat Bilgisi 2006 Belalı Baldız. Kanal D 2006 Kızlar Yurdu 2008 Vurgun 2008 Rüzgâr 2009/20011 Hanımın Çiftliği Kanal D 2012/2013 Keşanlı Ali.  Kanal D 2017/2018 Ufak Tefek Cinayetler. Kanal D Oynadığı sinema filmleri: Süper İncir yönetmen Kerem Sarı 2013 Yarım yönetmen Çağıl Nurhak Aydoğdu. 2016 Hadi ya yönetmen Vecihi Ener 2018 (yayına girmedi) İhtiyar Kurtlar yönetmen Selahattin Sancaklı 2019 Ayrıca, çeşitli TV programlarında canlı yayın konuğu olmuştur Petek Dinçöz’ün sunduğu Arım Balım Peteğim 2011 Yasemin Bozkurt’un sunduğu Bir Demet Yasemin Cine5 Sümer Ezgü’nün sunduğu Nazar Değmesin TRT Müge ve Gülşen’le 2.Sayfa kanal D Hülya Böceklioğlu, üstün çaba ve gayretiyle Aydın’a Şükran Güngör tiyatro sahnesini kazandırmış, yetiştirdiği öğrenciler, oynadığı tiyatro, sinema ve dizi filmlerle, aldığı ödüllerle bizleri gururlandırmış, Aydın ilini sanat arenasında sık sık gündeme getirmiş, naif kibar azimli ve üretken bir sanatçı olmasından dolayı ‘Aydın’a İz Bırakanlar’ kervanına katılmayı hak etmiştir. Tüm bunlardan sebep Aydın ve Kuşadası belediyelerinden, Hülya Böceklioğlu adının unutulmaması ve yaşatılması için, yapılacak olan bir park bahçeye ya da sanat sokağına adının verilmesini, yine bu sanat sokaklarından birine büstünün yapılmasını içtenlikle talep ve temenni ediyorum. Bir Aydın sevdalısı olarak aydınlık güzel günlere olan inancımla, haftaya bir başka Aydın’a İz Bırakan şahsın yaşam öyküsünde buluşmak üzere saygılarımı sunarım. Abdulkadir Turhan
Ekleme Tarihi: 15 Aralık 2025 -Pazartesi

AYDIN’A İZ BIRAKANLAR

Aydın’a İz Bırakanlar köşe yazılarıma Aydın’ın Güzide Gazetelerinden “HEDEF GAZETESİ”nde başladım. Ardından Aydın'a İz Bırakanlar serisine Güzel insan, Adam gibi adam olan Hidayet Arslan’ın sahibi olduğu “GÜVEN HABER”de devam ettim. Sonra (Rahmetle Andığım) Erdal Karakavukoğlu’nun sahibi olduğu “7 EYLÜL” Gazetesi ve “AYDIN YEREL GAZETE”lerinde, Arif Kunur’un sahibi olduğu “AYDIN’DA HABER” de. Ve tekrar “GÜVEN HABER” de uzun yıllar devam ettim. Daha sonra Cem Ulucan’ın sahibi olduğu “ZEYBEK HABER” İnternet Gazetesinde yazdım. Kısaca 2015yılının Nisan ayından beri aralıksız her hafta Aydın’a İz Bırakanlar köşe yazıma devam ettim. Bana sağladıkları imkânlardan dolayı adı geçen gazete sahibi arkadaşlara teşekkür eder saygılarımı sunarım.

Bu yazımla birlikte Aydın kentini ilçeler ve köyler dahil her konuda takip edip haberleriyle Aydın halkının yanında olan Aydın basınının Güzide gazetelerinden “YENİ UFUK” Gazetesi ailesine katıldım. Aydın'a İz Bırakanlar serisine kaldığım yerden devam edeceğim. Tüm okuyucularıma saygı ve hürmetlerimi sunarım. Bugünkü köşe yazımda çok değerli, saygıdeğer hanımefendi, Devlet tiyatro sanatçısı, sinema ve dizi oyuncusu. Hülya Böceklioğlu’nun yaşam öyküsünü sizlerle paylaşacağım.

Aydın sevdalısı olarak Aydınlı Güzel günlere...

HÜLYA BÖCEKLİOĞLU: Devlet tiyatro sanatçısı, sinema ve dizi oyuncusu.

Tiyatro oyunları, sinemadaki rolleri ve TV dizilerinde oynadığı karakterlerle Türkiye’ye mal olmuş Aydın ilini sanat arenasında sık sık gündeme getirmiş bir hanımefendi. “Yarım” adlı sinema filmindeki “Gülşen” karakteriyle 22. Uluslararası Altın Koza film festivalinde “En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu” ödülünü almış Aydın’ımızın gururu olmuştur. 1985 yılında Aydın’da ilk defa Şehir Tiyatrosunu kurmuş ve Aydın’a Şükran Güngör Tiyatro Salonunu kazandırmış olmasından dolayı “Aydın’a İz Bırakanlar” kervanına katılmıştır.

Hülya Böceklioğlu’nu kısaca tanıyalım:

Aydın Doğumlu, 1978 yılında İzmir Devlet Tiyatrosu'nun açtığı kursiyer sınavını kazandı ve aynı yıl Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne ve Görüntü Sanatları Tiyatro Ana Sanat Dalı Oyunculuk bölümüne girdi. 1985 Yılının Aralık ayında Ankara Devlet Tiyatrosunda Sanatçı olarak göreve başladı.1990 sezonunda Bursa Ahmet Vefik Paşa Devlet Tiyatrosuna atandı.1993 yılından bu yana İzmir Devlet Tiyatrosunda sürdürmekte olduğu görevinden 6 Mart 2025 itibariyle emekliye ayrıldı.

En büyük tutkusu deniz, yüzmek, balıklar, güneş, sıcak olan sanatçı, kendi deyimiyle “Yaz” kadınıdır, kış ve soğuk ona göre değildir.

Kendi anlatımıyla Hülya Böceklioğlu ve Böcekli ailesi;

Benim tiyatro serüvenim yakın aile dostlarımız, rahmetle anıyorum Oytun Şanal ve eşi Elçin Şanal’ın destekleriyle başladı. Tatilde Ankara’dan Kuşadası’na gelirler tüm yazı birlikte geçirirdik, dolayısıyla beni yakından gözleyen bu iki değerli sanatçı, anne ve babama oyuncu olmam için telkinde bulunurlardı ki annemin en çok istediği şey benim oyuncu olmamdı. Yine bir keresinde tatil dönüşü Oytun abi ve Elçin abla İzmir (DT.) Devlet Tiyatrosundaki arkadaşlarını ziyaret için uğradıklarında stajyer sanatçı alınacağını öğrenmiş ve benden bahsetmişler. Sonra bir telefonla İzmir Devlet Tiyatrosuna çağrıldım, ne olduğunu anlamadan gittim, hemen kaydımı yaptılar birkaç gün sonra sınava girdim, sınav jürisindeki tüm sanatçılardan 100 puan alarak İzmir Devlet Tiyatrosunda kursiyer oldum. Kursiyerliğe devam ederken rahmetli Erhan abi (Erhan Gökgücü), yeteneklisin konservatuvar eğitimi almalısın Ankara Hacettepe Devlet Konsevatuarlarına gitmen gerek dedi, ama ben aileme yakın olabilmek için İzmir GSF’yi tercih ettim.

Kursiyer sınavına hazırlanışım da enteresandır. O yıllarda Ankara DT sanatçılarından çok sevgili rahmetli Erdoğan Göze, rahmetli Alev Sezer ve Rüştü Asyalı Kuşadası’nda tatil yapıyorlarmış. Alev Sezer bana Romeo Juliet oyunundan zehir içme tiradını oynamamı önerdi, onlar adadan ayrılınca sevgili ağabeyim Erdoğan Göze, adanın tanınmış simalarından Nihat abinin kasap dükkânında iki akşam çalıştırdı ve ben kursiyerlik sınavını kazandım. Ardından GSF (Güzel Sanatlar Fakültesi) sınavını da başarıyla kazanıp eğitime başladım.

Güzel Sanatlar Fakültesi çok iyi bir okuldur kaliteli öğretmenleri, doğru eğitimiyle. Şimdi ünlü olan pek çok oyuncu GSF mezunudur. Suat Taşer, Özdemir-Hülya Nutku, Mehmet Büyükağaoğlu, Semih Sergen, hatta kısa süreliğine Ahmet Levendoğlu, Müşfik Kenter, Levent Kırca gibi değerli ustalardan eğitim aldık ki hocalarımı sevgi minnet ve rahmetle anıyorum.

Okul bitince ilk olarak Ankara DT (Devlet Tiyatrosu)’ de stajyer sanatçı olarak göreve başladım. Stajyer sınavını da verince ardından bölge tiyatrolarını güçlendirmek adına tayinler gündeme geldi. Ben kurada Bursa AVP (Ahmet Vefik Paşa) tiyatrosunu çektim, üç yılın ardından 1993 itibariyle göreve başladığım İzmir DT’den bu yıl emekliye ayrıldım “oyuncunun da emeklisi oluyormuş demek”

1983 de okuldayken çok şeker bir anımı anlatayım.

“Stüdyo Oyuncuları” nın kurucusu sınıf arkadaşım, canım, kıymetli oyuncu Şahika Tekand Fransız Kültür Merkezine devam ettiğimi bildiği için benden habersiz toplulukla konuşmuş ve böylelikle yönetmenliğini sevgili Cezmi Baskın’ın yaptığı tüm kadronun Fransızlardan oluştuğu Moliere’nin Cimri adlı oyununda Frosine rolünü Fransızca olarak oynamıştım, tek Türk olmam ve aksanım dahil başarımdan ötürü Fransız konsolosu tebrik etmişti.

Aydın Belediyesi Şehir Tiyatrosunun kurulması;

Dönemin belediye başkanı rahmetli Nevzat Biçer beyefendinin aydın kişiliği, yardımcısı Ufuk Soğancı’nın büyük katkıları ve Dr. Hidayet Sayın amcamın değerli desteği ile 1984 yılında Şehir Tiyatrosunu kurduk. Bu aşamada yaşadıklarımı anlatmadan geçemeyeceğim. Bu büyük oluşum için belediyede çalışıyor gösterilmek zorundaydım, zabıta amiri olarak girişim yapıldı, iş çok vakit az olduğundan zaman zaman belediyenin Jeep’iyle evden alınır ya da bırakılırdım, pek nüktedan babam da fırsatı kaçırmaz ‘Salı pazarını denetlemeye mi’ diye espiri yapardı.

Kurulduktan sonra çok öğrenci yetiştirdim aralarında iş adamları dahil toplumun her kesiminden pek çok kişi vardı, bunlardan biri de reklam ve sinema filmlerinde oynamış Coşkun Kemer’dir. Hala varlığını sürdüren şehir tiyatrosunun idarecileri, yönetmen veya oyuncuları Aydın Şehir Tiyatrosu nasıl oluştu hiç merak etmemiş olmalılar ki varlığımdan haberdar değiller, belli ki bir anlatan da olmamış. Oysaki vefa önemlidir. Bu vefasızlığı Şükran Güngör sahnesi yapılırken de yaşadım. Benim en büyük idealim Aydın’ıma DT. (Devlet Tiyatrosu) sahnesi kazandırmaktı, İzmir yakın olduğu için elbette yerleşik olamazdı ama turne tiyatrosu olarak açılabilirdi. Yine kolları sıvadım, İzmir DT müdürü ve genel müdürlükle dehşetli telefon trafiğim başlamıştı teknik konular vs. için. Valilik Özel İdare ve Bayındırlık desteğiyle, inşaatını birebir ölçülerinde tamamladık artık Aydın Devlet Tiyatrosu Şükran Güngör Sahnesi yazıyordu, benim için büyük mutluluk, hayalim gerçekleşmişti (ismi çok yakışmıştı, çünkü Şükran Güngör usta Aydın’ın Çine ilçesindendir.)

Bin bir güçlüğe rağmen idealimi gerçekleştirmenin sevinç ve heyecanıyla açılışta hazır bulundum, açılışı dönemin Kültür Bakanı hemşehrim Atila Koç yaptı, ancak bırakın sahneye davet etmeyi ne bizden ne onca emeğimizden söz etmedi bile, yine dönemin DT Genel Müdüresi Mine Acar’la birbirimize baka kaldık. Ama olsun, artık Aydın Devlet Tiyatrosu yazıyordu ve ben tarifsiz mutluydum. İlerleyen yıllarda sıkıntılar yaşandığından DT ibaresi kaldırılıp, bina Büyükşehir belediyesine devredilmiş olsa da artık bir tiyatro sahnesi kazanmıştı güzel Aydın’ım.

Yaşadığım bir diğer yer olan canım Kuşadası’nda da geçmişte belediye başkanlığına sayısız projeler götürdüm. KÜKSAD (Kütüphane Yaptırma ve Yaşatma Kültür ve Sanat Derneği) başkan yardımcılığı yaptığım dönemde, Kuşadası Belediyesi bünyesinde bir Sanat merkezi oluşturmak istedim, nedeni “sanatın toplumları bilinçlendirmek gibi ulvi bir görevi vardır” dan hareketle, adanın bozulmuş imajını sanat aracılığıyla yenilemek içindi; öncelikle tiyatro binamız olmalıydı, sonra, dramatik yapı içinde ciddi bir senaryoyla kısa metrajlı Kuşadası tanıtım filmi çekelim, merkeze kurulacak dev ekranda gösterilsin, turizmcilere dağıtılarak dış ülkelerdeki fuarlarda tanıtımı sağlansın, Güvercin Adası’nda yerli ve yabancı turistin ilgisini çekecek “gün batımı senfonileri” yapılsın, İzmir Opera Balesi’nden sanatçıları kısa resitaller için davet edelim, ayrıca bir mekan gösterin tiyatro dersi vereyim, enstrüman kursu açalım ki sanata yönelecek çocuklarımıza bir başlangıç olsun, yetenekli olanlar konservatuara devam etsin, enstrüman çalsın, bale yapsın da sanatsal becerilerine öncülük yapalım dediğim klasör dolusu proje ve dilekçem var, yazık ki hiçbiri hayata geçirilememiştir, sadece istemek yetmedi yani, oysa yerel yöneticilerle hep bir dirsek teması olmalı ki doğduğumuz yaşadığımız yerlere birikimlerimizle katkıda bulunabilelim.

Ben Aydın Lisesi mezunuyum, Aydın Liseli olmak bir ayrıcalıktır deriz, pek çok devlet adamı, ünlü iş adamları, sanatçılar yetiştirmiştir Nahit Menteşe, Bedrettin Dalan, Gökhan Kırdar gibi

Tiyatro ve Müzik;

“İki kalas bir heves” denir ya tiyatroya, oyunu çıkarmak için bir buçuk ay provalar hamilelik sürecidir, prömiyer gecesi doğumdur, bitince gelen alkışlar var ya, o güzelim sesle gelen rahatlık ve mutluluksa doyumsuzdur. Bu döngüyü kırk yıl boyunca yaşayarak sayısız oyun oynadım, içlerinde en sevdiğim “Kadıncıkların İncisi” dir, çok isteyip yazık ki oynayamadığım     “Keşanlı Ali Destanı” n da Zilha içimde ukde olarak kalmıştır; jübilemi yaptığım son oyunum sosyal sorumluluk projesi olan “Annemin Son Çığlıkları” adlı oyundu, rolüm Alzheimerlı bir kadındı ve çok sevdim, oynamak için sabırsızlanırdım.

Ankara DT’de iken Devlet Opera sanatçısı çok sevdiğim erken kaybettiğimiz tenor Ömer Yılmaz ile her gün on dakika şan çalışırdım ki bu çalışmadan epeyce yararlandım, pek çok müzikli oyunda oynadım. Ben şarkı söylemeyi çok seven bir oyuncu olarak ki tiyatro sanatının içinde şarkı söylemek zaten var, birkaç örnek de verdim. You Tube da Hülya Böceklioğlu adlı kanalımdan şarkılarımı dinleyebilirsiniz, bestesi kıymetli Cem İdiz, sözleri dramaturg yazar Haluk Işık’a ait üç şarkım var ki “Gitme” adlı şarkımız TRT denetiminden geçmiş, bir kez Kral müzikte, sıklıkla Polis radyosunda çalınmıştır, hatta GSF Sinema bölümü hocası sevgili Faik Kartelinin yönettiği klip de çekildi. Cem, ‘POP, TSM ve THM hepsini okuyabilen bir gırtlağın var’ dediği için birer örnek de onlardan var, hem de şarkıların alt yapısı yeniden yazılmış olarak, hele THM de İzmir radyosu saz sanatçısı Nusret Özden ustanın bağlama ve cura ile çaldığı türkü muhteşemdir. Ayrıca yine İzmir radyosu saz sanatçıları eşliğinde seslendirdiğim bir kaside ve ilahilerden oluşan bir çalışmam da bulunmaktadır.

Aldığı ödül, oynadığı filmler ve diziler.

İlk filmim, sinemaya gönül vermiş hemşehrim Kerem Sarı’nın yönettiği “Süper İncir” dir, filmi kendi finansını yaratarak çekmiş, zoru başarmış, takdiri hak etmiş bir yönetmendir, finans olsaydı da piar çalışması yapılabilseydi, büyük ses getireceğinden emin olduğum bir komedi filmidir, halen gösterildiği kanallarda, defalarca izlemekten bıkmayan seyircisi vardır. Sonraki ilk profesyonel filmim “Yarım”ın yönetmeni Çağıl Nurhak Aydoğdu’dur, senaryosunu Özge Aras ile

birlikte yazmışlar, film, Türkiye ve Amerika dahil pek çok ülkeden, çok sayıda ödül almıştır,2014 yılında çekilmiş,2016 da gösterime girmiştir, o yıl Adana’da yaşanan olaylardan dolayı Altın Koza Film Festivali yapılamamış, Adana’da dağıtılamayan ödüller yaklaşık altı ay sonra İstanbul’da verilmiş, ancak ödül gecesi oyunum olduğu için, ödülümü benim yerime yönetmenim almıştı.

Yaşadığım olumsuzlukları, ödülü kaldırmanın heyecan ve mutluluğunu yaşayamadığımı öğrenen zamanın Efeler Belediyesi başkanı Mesut Özakçam ve yardımcısı Ufuk Soğancı, bana büyük bir jest yaparak Aydın Forumdaki sinemada, filmimin galasını düzenlediler. Kentin ileri gelenleri ve halkımızın katılımlarıyla gerçekleşen muhteşem galada, çelenkler çiçekler arasında salon hınca hınç doluydu ve ‘Yarım’ izlenmeye başlandı, filmin sonunda dinmeyen alkışlar eşliğinde yönetmenimin adıma aldığı ödül, İstanbul’dan özel olarak gelen yapımcımız tarafından bana tekrar verildi.  Aydın’lı Devlet Tiyatrosu oyuncusunun ödülüyle gurur duydukları için bu organizasyonu yapan, o zamanki değerli Efeler Belediyesi yönetimine tekrar sonsuz teşekkür ederim, her zaman saygıyla anmaya devam edeceğim.

Böceklioğlu ailesi;

Böcekliler, Aydın’ının tanınmış eşrafındandır hem anne hem baba tarafından Efeyim, Efe torunuyum. Böcekliler arasındaki anlaşmazlıklar yüzünden Böcekli ve Böceklioğlu olarak ayrılmış olsalar da hepsi kardeş çocuklarıdır. Halen arazilerimizin bulunduğu Böcek köyü vardır ve soyadımız bu köyden dolayı Böcekli’dir. Hazır soyadımdan bahsetmişken bir anı daha anlatayım: Bursa DT den oyuncu arkadaşım Cihan Büyükışık-‘tatilde Ege tarafındayken uğramak isterim de seni nasıl bulabilirim’ diye sorunca, ben de dert ettiğin şeye bak, Aydın İl Sınırı yazan tabelayı görünce dur, geçen birine Turhan Böceklioğlu’nun evine nasıl giderim diye sor, o getirir demiştim şaka yollu, Cihan da sahiden sormuş o noktada birine, o da elbette tanırım, sizi götüreyim değince şok olmuş, gerçekten bilinen isimmişsiniz diyerek şaşkınlığını ifade etmişti.

Annem ve babam Aydın’ın sevilip sayılan simalarındandı yazık ki ikisini de genç yaşta kaybettim. Annem çok güzel, zarif, kültürlü bir hanımefendi ve ilklerin kadınıydı, Turhan Feyzioğlu’nun kurduğu Cumhuriyetçi Güven Partisi Aydın İl Başkanı olmak gibi. Nurseli İdiz’in “konak” dediği evimizde, bakanları, milletvekillerini, sanatçıları ağırlardı, bahçemizden koparılmış meyvelerden hazırladığı içkilerle.

Babam çok sevimli, zevkli, esprili, kendini yetiştirmiş iyi bir iş adamıydı, annem babama ‘Valim’ diye hitap ederdi; ikisi de varlıklarını ihtiyaç sahipleriyle paylaşır, iş yerleri açar, toplu nikâh ve sünnet düğünleri yaptırırlardı.

Biz üç kız kardeşiz ama babamız Çehov değil, (patenti bana ait bu espriyi hep yaparım da).Kardeşlerin büyüğü benim, ortanca kardeşim Selma, siyasetle uğraşmış, Aydın İl Genel Meclisi Başkan Danışmanlığı yapmış, aydın, demokrat, sosyal bir kişiliktir halen ALMED başkanıdır, modern resim yapardı, bir erkek bir kız annesidir; küçük kardeşim Belma, çocuk yaşta geçirdiği trafik kazası nedeniyle adeta pamuklar içinde, el bebek gül bebek büyütülmüş, yazık ki genç yaşta eşini de kaybetmiş ama şahane bir erkek evlat sahibidir,17 yaşındayken “Bende sen” adlı şiir kitabı basılmış ve bir gazeteci “Liseli Ozan” başlığıyla köşe yazısında kendisine yer vermiştir.

Ben babaannemi ve annemin babası olan dedemi çok severdim, anneannemi erken kaybettiğimiz için pek anım yok, babamın babasını ise hiç görmedim. Dedemle babaannemi sorularımla konuşturur, dizlerinin dibinde masal gibi dinlerdim, hatta ses kayıtlarını bile aldım, Dedem elinde kırbacıyla beyaz atının üzerinde pek heybetli bir ağaymış, anneanneme olan sevgisi gözümün önünde, Kurtuluş savaşı zamanında çete Efe olarak dağlara çıkmış, çakmak çakmak yeşil gözlerini hiç unutmadım. Babaannem üniversitenin ilk yıllarında benimle kalmış, lafı sözü dinlenen, temiz, titiz, yemekleri börekleri muhteşem harika bir insandı, eşinden söz ederken sesi titrerdi, “çok akıllıydı, genç yaşta gözlerini kaybetmiş olmasına rağmen tüm olan bitenden haberdardı.” derdi, Mareşal Fevzi Çakmak arkadaşıymış, bir gün yine bir ziyareti sırasında mareşal, Atamıza dedemin sesinin çok güzel olduğundan söz edince Atamız da dinlemek istemiş ve çok beğenmiş, bundan sonra sana Hafız desinler demiş, böylece Hafız Hilmi olarak anılmış.

Efendim, biz derdimizi sanat aracılığıyla anlatmaya çalışan kişileriz, Ulu Önderimiz Atamız demiş ya “herkes doktor, hâkim, mühendis, olabilir ama sanatçı olamaz” diye, dolayısıyla tiyatro oyunlarımızı, sinema filmlerimizi, dizi filmlerimizi izleyerek, hatta röportajlarımızı okuyarak, üretimimize katkıda bulunan tüm izleyicilerimizi sonsuz sevgimle selamlıyorum.

Unutmayalım ki “sanatsız kalan bir milletin, hayat damarlarından biri kopmuş demektir” Kemal Atatürk

Hülya Böceklioğlu

Oynadığım oyunlar:

Okulda:

Biraz Daha Işık

Midas’ın Kulakları

Devlet Tiyatrolarında:

Bir Varmış İki de Varmış

Yıldızcı Kral ile Akıllı Soytarı

Yaşasın Gökkuşağı

Çınar Dede ile Ihlamur Nine

27 Mart özel gösterisi (Cyrano De Bergerac)

Çılgın Dünya

Leonce ile Lena

Kadıncıklar

Kafkas Tebeşir Dairesi

Kadınlar Arasında ya da Fettah Paşalar

Murtaza

Ay Işığında Şamata

Şarkıcı

Ali Ayşe’yi Seviyo

Yangın Yerinde Orkideler

Memur Oğlu Memur

Çil Horoz

Açıl Kafam Açıl

Küçük Burjuva Düğünü

Topuzlu

Tut Ellerimi

Dünyanın Yaşlı Çocukları

Hoş geldin Amerika

Islak Ekmek

Kadın Sığınağı

Annemin Son Çığlıkları

Televizyon Dizileri:

1987 Okuyalım Konuşalım TRT (bu eğitim drama programı sayesinde okuma yazma bilmeyen onlarca kişi okumayı öğrenmiştir, hatta okul öncesi çocuklar bile)

1989 Kantodan Tangoya.

1994 Yükseklerde Tut Elini.

1995 Bir Ramazan Ailesi.

1996 Ramazan 96.

1997 Bir Tren Bekleniyor (Öykülerde Yaşayanlar).

1998 Komşudan Al Haberi.

2000 Derman Bey. TGRT

2001 Eğitim Sağlık Anonsu TRT

2004 Çemberimde Gül Oya Kanal D

2005 Kadın İsterse. Show TV

2006 Hayat Bilgisi

2006 Belalı Baldız. Kanal D

2006 Kızlar Yurdu

2008 Vurgun

2008 Rüzgâr

2009/20011 Hanımın Çiftliği Kanal D

2012/2013 Keşanlı Ali.  Kanal D

2017/2018 Ufak Tefek Cinayetler. Kanal D

Oynadığı sinema filmleri:

Süper İncir yönetmen Kerem Sarı 2013

Yarım yönetmen Çağıl Nurhak Aydoğdu. 2016

Hadi ya yönetmen Vecihi Ener 2018 (yayına girmedi)

İhtiyar Kurtlar yönetmen Selahattin Sancaklı 2019

Ayrıca, çeşitli TV programlarında canlı yayın konuğu olmuştur

Petek Dinçöz’ün sunduğu Arım Balım Peteğim

2011 Yasemin Bozkurt’un sunduğu Bir Demet Yasemin Cine5

Sümer Ezgü’nün sunduğu Nazar Değmesin TRT

Müge ve Gülşen’le 2.Sayfa kanal D

Hülya Böceklioğlu, üstün çaba ve gayretiyle Aydın’a Şükran Güngör tiyatro sahnesini kazandırmış, yetiştirdiği öğrenciler, oynadığı tiyatro, sinema ve dizi filmlerle, aldığı ödüllerle bizleri gururlandırmış, Aydın ilini sanat arenasında sık sık gündeme getirmiş, naif kibar azimli ve üretken bir sanatçı olmasından dolayı ‘Aydın’a İz Bırakanlar’ kervanına katılmayı hak etmiştir. Tüm bunlardan sebep Aydın ve Kuşadası belediyelerinden, Hülya Böceklioğlu adının unutulmaması ve yaşatılması için, yapılacak olan bir park bahçeye ya da sanat sokağına adının verilmesini, yine bu sanat sokaklarından birine büstünün yapılmasını içtenlikle talep ve temenni ediyorum.

Bir Aydın sevdalısı olarak aydınlık güzel günlere olan inancımla, haftaya bir başka Aydın’a İz Bırakan şahsın yaşam öyküsünde buluşmak üzere saygılarımı sunarım.

Abdulkadir Turhan

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (1)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve aydinyeniufuk.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Mükerrem Kürüm
(15.12.2025 18:30 - #72709)
Emeklerinize sağlık
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve aydinyeniufuk.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.