Rıdvan Eşin
Ünüllar Hidrolik
Yaşar Çelebi
Köşe Yazarı
Yaşar Çelebi
 

NEDEN Mİ ATATÜRK?..

Fransız ‚Louresse sözlüğünü duymuşunuzdur. Yıl 1931. Yer Ankara, Çankaya. Fransızca olan “décapiter” kalimesi, (o yıllar da ki anlamı ile) “boynunu vurmak” idi. Kelimenin bir diğer anlamı ise; “Kazığa oturtmak” (bildiğimiz sivriltilmiş ağaç kazık…) “İlk açıklama da; -İnsanlar sivriltilmiş kazığa öyle oturtulur ki, ucu ağzından çıkar.” “İkinci açıklamada ise; -Türkler bugün bile (1931) esirlerini kazığa oturturlar." yazıyor. Atatürk bu açıklamayı okur ve o yılların Fransız büyükelçisini yemeğe davet eder. Elçi her şeyden habersiz Atatürk tarafından davet edildiği için böbürlenerek, diğer ülke elçilerine hava atarak köşke gelir… Yemekler yenir sohbet sırasında. Atatürk tabii bir şekilde ‚ “Louresse” sözlüğündeki “décapiter” kelimesinin anlamını sorar. Büyükelçi bildiği şekilde kelime anlamını söyler. Atatürk — “Kelimenin başka bir anlamı var mı?” diye sorunca büyükelçi: — “Bunu söylemek için sözlüğe bakmam gerekir” der. Atatürk, önceden planladığı, çalışanlarına öğütlediği gibi Louresse’yi getirtir. Büyükelçi işin nereye varacağının farkında olmadan o kısmı hevesle okur. Tam ‚kazığa oturtmak ‘kelimesine gelince okumasını keser ve yutkunarak Atatürk' ün yüzüne bakar. Atatürk: — “Demek ki biz Türkler bugün de esirlerimizi kazığa oturtuyoruz öyle mi, sayın sefir? Sözlüğünüze böyle yazmışsınız, bu doğru mu? Sefir bir kaçamak noktası bulmak için sözlüğü biraz daha karıştırır ve; — “Efendim bu sözlük Katolik Kilisesi matbaasında basılmış, bizim hükümetimizle bir ilgisi yok. Bildiğiniz gibi biz laik bir ülkeyiz, kilisenin yaptıkları bizi ilgilendirmez ve biz kiliseye karışamayız.” Atatürk: — “Öyle mi efendim, siz laik bir ülke olduğunuz için kiliselere karışamıyorsunuz. Öyleyse ben de yarından itibaren İstanbul'daki kiliselerin kapılarına koca birer kilit astırıyorum” der. Sefir birden ayağa kalkar ve: — “Ekselans, protesto ederiz” der. Bunun üzerine Atatürk: — “Hani sizi ilgilendirmiyordu, karışmıyordunuz?” diyerek ilgililere döner ve: — “Sefire yolu gösterin” der. (bir anlamda onu kovar.) Sonrasında Fransız hükümeti laiklik söylemlerini bir tarafa bırakıp, hemen tüm sözlükleri toplattırır… ve yeni baskısında o cümle çıkarılır.  (Alıntı, Namık Kemal Zeybek) - 145 yıldır ATATÜRK’ÜN kıymetini bilemeyen, göremeyenlere…   Saygılarımla Yasar Çelebi
Ekleme Tarihi: 16 July 2025 - Wednesday

NEDEN Mİ ATATÜRK?..

Fransız ‚Louresse sözlüğünü duymuşunuzdur.

Yıl 1931. Yer Ankara, Çankaya.

Fransızca olan “décapiter” kalimesi, (o yıllar da ki anlamı ile) “boynunu vurmak” idi.

Kelimenin bir diğer anlamı ise; “Kazığa oturtmak” (bildiğimiz sivriltilmiş ağaç kazık…)

“İlk açıklama da; -İnsanlar sivriltilmiş kazığa öyle oturtulur ki, ucu ağzından çıkar.”

“İkinci açıklamada ise; -Türkler bugün bile (1931) esirlerini kazığa oturturlar." yazıyor.

Atatürk bu açıklamayı okur ve o yılların Fransız büyükelçisini yemeğe davet eder.

Elçi her şeyden habersiz Atatürk tarafından davet edildiği için böbürlenerek, diğer ülke elçilerine hava atarak köşke gelir…

Yemekler yenir sohbet sırasında. Atatürk tabii bir şekilde ‚ “Louresse” sözlüğündeki “décapiter” kelimesinin anlamını sorar.

Büyükelçi bildiği şekilde kelime anlamını söyler. Atatürk

— “Kelimenin başka bir anlamı var mı?” diye sorunca büyükelçi:

— “Bunu söylemek için sözlüğe bakmam gerekir” der.

Atatürk, önceden planladığı, çalışanlarına öğütlediği gibi Louresse’yi getirtir.

Büyükelçi işin nereye varacağının farkında olmadan o kısmı hevesle okur.

Tam ‚kazığa oturtmak ‘kelimesine gelince okumasını keser ve yutkunarak Atatürk' ün yüzüne bakar. Atatürk:

— “Demek ki biz Türkler bugün de esirlerimizi kazığa oturtuyoruz öyle mi, sayın sefir?

Sözlüğünüze böyle yazmışsınız, bu doğru mu?

Sefir bir kaçamak noktası bulmak için sözlüğü biraz daha karıştırır ve;

— “Efendim bu sözlük Katolik Kilisesi matbaasında basılmış, bizim hükümetimizle bir ilgisi yok.

Bildiğiniz gibi biz laik bir ülkeyiz, kilisenin yaptıkları bizi ilgilendirmez ve biz kiliseye karışamayız.” Atatürk:

— “Öyle mi efendim, siz laik bir ülke olduğunuz için kiliselere karışamıyorsunuz.

Öyleyse ben de yarından itibaren İstanbul'daki kiliselerin kapılarına koca birer kilit astırıyorum” der.

Sefir birden ayağa kalkar ve:

— “Ekselans, protesto ederiz” der. Bunun üzerine Atatürk:

— “Hani sizi ilgilendirmiyordu, karışmıyordunuz?” diyerek ilgililere döner ve:

— “Sefire yolu gösterin” der. (bir anlamda onu kovar.)

Sonrasında Fransız hükümeti laiklik söylemlerini bir tarafa bırakıp, hemen tüm sözlükleri toplattırır…

ve yeni baskısında o cümle çıkarılır.  (Alıntı, Namık Kemal Zeybek)

- 145 yıldır ATATÜRK’ÜN kıymetini bilemeyen, göremeyenlere…

 

Saygılarımla Yasar Çelebi

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve aydinyeniufuk.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.