Bu masa, memleketin kaderinin oynandığı masa. Ve bu oyunda blöf yok.
Türkiye siyasetinde yeni bir masa kuruldu, kartlar yeniden dağıtılıyor. Ama bu masa, o bildiğiniz çay ocağı masalarından değil; burada tavla zarı değil, memleketin kaderi atılıyor. Ve bu oyunda blöf yok, pas geçmek yok.
Bir asırdır bu ülkenin üstünde dönen emperyalist tezgâh, sadece sayfa değiştirdi, kitap bitmedi. Kalkınma masallarıyla uyutulduk, demokrasi nutuklarıyla avutulduk. Hükümetler kuruldu, komisyonlar toplandı, raporlar hazırlandı… Ama meğer hepsi, zincirin halkalarını sağlamlaştırmak içinmiş. Son çeyrek yüzyılda gerçeği yaşayarak öğrendik.
Süreç Komisyonu kurulduğu an herkesin önüne bir ayna kondu. Kim gerçekten bağımsız Türkiye’den yana, kim başka defterlerin sayfalarında geziyor, ortaya çıktı. Özgürlük naraları atan ama sırtını ayrılıkçı tabana yaslayanlar da Cumhuriyet’in kurucu partisinde köşe kapmaya çalışanlar da bu aynadan kaçamayacak.
Yakında göreceğiz; belediye başkanından milletvekiline, ilçe yöneticisinden parti meclisine kadar ayrışmalar, kopuşlar olacak. İl ve ilçe örgütlerindeki ince çatlaklar koca yarıklara dönüşecek. Bu bir temizliktir; safra atım süreci.
Artık gri alan yok. Ya üniter yapıya, bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’ne saygılısınız… ya da bölünmenin taş ustalarındansınız. Ve bilinsin: Gizlilik kisvesi altında alınacak kararların milletçe karşısında olacağız. Demokrasi, Barış, Süreç, Terörsüz Türkiye ve benzeri söylemlerle kurulmuş bu emperyalizm masasına da alınmış gizli kararlarına da karşıyız.
Ve kusura bakmayın, yerel siyaset ağzıyla laf kıvıran, kasaba politikacısı taklidi yapan “makam sever”lere artık sahne kapalı. Bu memlekette ya milletin yanındasın ya da milletin karşısında.
Ya Türkiye’den yanasın…
Ya da bölünmüş bir ülke hayalinden.
Siyaset, milletin geleceği için kendini feda ediştir. Kendini millet için feda edemeyenler ise kendi tükenişlerini, kendi sonlarını hazırlar.