Rıdvan Eşin
Esnaf Odaları Bidliği
Aydem
Rıdvan Eşin
Şükrü Çekinmez
Köşe Yazarı
Şükrü Çekinmez
 

Osmanlı borçları ve TC

Kurtuluş Savaşı’ndan sonra Türkiye Cumhuriyeti’nin tapusu olarak görülen Lozan Antlaşması yapıldı. Bu antlaşmaya Osmanlı Borçlarının Birinci Dünya Savaşı’ndan önce Osmanlı toprağı olan ülkelere paylaştırılması maddesi konulmuştur. Bu madde uyarınca yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’ne 1912 öncesi borçların 62’si 1912 sonrası borçların 77’si yüklenmişti. Buradan anlaşılan Osmanlı borçlarının çoğunun Türkiye’ye kaldığı. Ülkemizin üstlendiği borç tam olarak 145 milyon Osmanlı altın lirasıydı. Bu da o yıllardaki milli gelirin 65’ine denk gelmektedir. Bazıları üstlenilen borcun çok büyük bir tutar olmadığını söyleseler de bu yeni kurulan devletimize ağır yük getiriyordu. Devletin gelirinin 65’i borç ödemelerine gidince geri kalan 45 ile memur aylıkları ödeniyor, diğer hizmetler yapılmaya çalışılıyordu. Kişi başı düşen milli gelirimiz o günlerde 700 dolardı. Bir başka anlatımla kişi başı düşen bu 700 doların 425 doları borç ödemelerine gidiyordu. Alacaklı devletler Lozan’a serbest dış ticaret zorunluluğu koymuşlardı. Bu nedenle devletimiz dışardan alınanlara sınırlama koyamıyordu. Bu da dış ticaret açığını arttırıyordu. O yıllardaki hükümetlerin eli kolu bağlıydı sanki. Sonuçta dünyada 1929 krizi patladı. Lozan’a imza koyan devletler kendi dertlerine düştüler. İzmir İktisat Kongresinde alınan kararlar uygulamaya konuldu. Türkiye , bu fırsattan yararlanarak yeni önlemler aldı. Dış alımı yapılan bir çok mala ithal yasağı getirdi. Üretimi arttırmak için önlemler alındı. Karma ekonomi modeli getirildi. Atatürk devrimlerinden biri olan devletçilik uygulamalarına başlandı. KİT denilen devlet işletmeleri kuruldu. Üretim arttırıldı. Kişi başına düşen milli gelir 1937 yılında 1730 dolara çıkarılmıştı. Bu günden bakarak o günlerde yapılanları küçümsemek doğru değildir. Devlet hem Osmanlı borçlarını ödüyor, hem ülkeyi yönetiyor, hem bir çok fabrikayı kuruyordu. Uçak, kokomotif, tekstil, şeker sanayilerinin temeli atılıyor, madenlerimiz işletiliyor, bankalar kuruluyordu. 1928 den sonra eğitim ve kültür alanında çeşitli atılımlar yapılıyor, bütün bunlar TC’ni dünyanın saygın ülkeleri arasına yükseltiyordu. Her şey yoktan var ediliyordu. 1925 yılında ülkemizde 14.000 km, şose ve bir miktar toprak yol vardı. 18-60 yaş arası sağlıklı her vatandaşa yollarda çalışma ya da karşılığını para olarak ödeme zorunluğu getirildi. Bu yasa ile ülkemizde demiryolu ve karayolu ağı geliştirildi. ( Sağ partiler yıllarca bu uygulamayı da kötüye kullandılar.) 1942 yılında Varlık Vergisi Yasası ile toplanan paralarla Osmanlı borçlarının kalan büyük bölümü ödendi. ( CHP’nin çok eleştirildiği uygulamalardan bir de varlık vergisidir.)1954 yılı sonunda Osmanlı’dan kalan 145.000.000 Osmanlı altını borç tamamen ödenmişti. Yalnızca hazine bonosu ( tahvil) cinsinden borçların ödemeleri 1989 yılında bitti. Şimdi geri dönüp 1923 koşullarına bakalım. Birinci Dünya Savaşı’nda ve öncesi savaşlarda ülkenin erkek nüfusu telef olmuştu. Üretim yapacak genç erkek nüfus yok denecek kadar azdı. Elde kalan yorgun ve bitkin bir halkı uyandırarak Kurtuluş Savaşı verilmişti. Hem de içerdeki padişah ve onun yandaşlarının çıkardığı ayaklanmaları bastırarak, bir de ülkemize çöreklenmiş düşmanlara karşı bir ölüm kalım savaşı vermişler cumhuriyeti kuran kadrolar.( Kuvvayi Milliye, CHP) Elimiz avucumuzdakinin 65’ini yalayıp yutan borç ödemelerine rağmen, dünyanın alkışladığı kalkınma hamleleri ile yerlerde sürünen bir ulusu ve ülkeyi ayağa kaldırmak her babayiğidin harcı değildir. Dünyanın kan ve ateş içinde boğulduğu 2. Dünya Savaşı’nda tarafsız kalabilmek azımsanacak başarı değildir. Özellikle İsmet İnönü ve CHP, Osmanlı borçları yok sayılarak Osmanlı yanlısı olan kişiler tarafından yerin dibine batırılmaktadır. Bu haksızlıktır. Sözün kısası 1923-1950 yılları arasında görev yapan tüm cumhuriyet hükümetleri büyük işler başarmışlardır. O 27 yıl boyunca ağır koşullarda görev yapan iktidarlar( CHP) övgüyü hak ediyor. Atatürk ve ardılı İsmet İnönü çok zor koşullara rağmen bu ülkeye büyük hizmetler yapmışlardır. Kaynakça: Mahfi Eğilmez’in Osmanlı borçları ile ilgili makalesi ile güncel olaylar, yazarın bilgi birikimi.
Ekleme Tarihi: 23 Haziran 2020 - Salı

Osmanlı borçları ve TC

Kurtuluş Savaşı’ndan sonra Türkiye Cumhuriyeti’nin tapusu olarak görülen Lozan Antlaşması yapıldı. Bu antlaşmaya Osmanlı Borçlarının Birinci Dünya Savaşı’ndan önce Osmanlı toprağı olan ülkelere paylaştırılması maddesi konulmuştur. Bu madde uyarınca yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’ne 1912 öncesi borçların 62’si 1912 sonrası borçların 77’si yüklenmişti. Buradan anlaşılan Osmanlı borçlarının çoğunun Türkiye’ye kaldığı.

Ülkemizin üstlendiği borç tam olarak 145 milyon Osmanlı altın lirasıydı. Bu da o yıllardaki milli gelirin 65’ine denk gelmektedir.

Bazıları üstlenilen borcun çok büyük bir tutar olmadığını söyleseler de bu yeni kurulan devletimize ağır yük getiriyordu.

Devletin gelirinin 65’i borç ödemelerine gidince geri kalan 45 ile memur aylıkları ödeniyor, diğer hizmetler yapılmaya çalışılıyordu. Kişi başı düşen milli gelirimiz o günlerde 700 dolardı.

Bir başka anlatımla kişi başı düşen bu 700 doların 425 doları borç ödemelerine gidiyordu.

Alacaklı devletler Lozan’a serbest dış ticaret zorunluluğu koymuşlardı. Bu nedenle devletimiz dışardan alınanlara sınırlama koyamıyordu. Bu da dış ticaret açığını arttırıyordu. O yıllardaki hükümetlerin eli kolu bağlıydı sanki.

Sonuçta dünyada 1929 krizi patladı. Lozan’a imza koyan devletler kendi dertlerine düştüler. İzmir İktisat Kongresinde alınan kararlar uygulamaya konuldu. Türkiye , bu fırsattan yararlanarak yeni önlemler aldı.

Dış alımı yapılan bir çok mala ithal yasağı getirdi. Üretimi arttırmak için önlemler alındı. Karma ekonomi modeli getirildi. Atatürk devrimlerinden biri olan devletçilik uygulamalarına başlandı. KİT denilen devlet işletmeleri kuruldu. Üretim arttırıldı. Kişi başına düşen milli gelir 1937 yılında 1730 dolara çıkarılmıştı.

Bu günden bakarak o günlerde yapılanları küçümsemek doğru değildir. Devlet hem Osmanlı borçlarını ödüyor, hem ülkeyi yönetiyor, hem bir çok fabrikayı kuruyordu. Uçak, kokomotif, tekstil, şeker sanayilerinin temeli atılıyor, madenlerimiz işletiliyor, bankalar kuruluyordu.

1928 den sonra eğitim ve kültür alanında çeşitli atılımlar yapılıyor, bütün bunlar TC’ni dünyanın saygın ülkeleri arasına yükseltiyordu. Her şey yoktan var ediliyordu.

1925 yılında ülkemizde 14.000 km, şose ve bir miktar toprak yol vardı. 18-60 yaş arası sağlıklı her vatandaşa yollarda çalışma ya da karşılığını para olarak ödeme zorunluğu getirildi. Bu yasa ile ülkemizde demiryolu ve karayolu ağı geliştirildi. ( Sağ partiler yıllarca bu uygulamayı da kötüye kullandılar.)

1942 yılında Varlık Vergisi Yasası ile toplanan paralarla Osmanlı borçlarının kalan büyük bölümü ödendi. ( CHP’nin çok eleştirildiği uygulamalardan bir de varlık vergisidir.)1954 yılı sonunda Osmanlı’dan kalan 145.000.000 Osmanlı altını borç tamamen ödenmişti. Yalnızca hazine bonosu ( tahvil) cinsinden borçların ödemeleri 1989 yılında bitti.

Şimdi geri dönüp 1923 koşullarına bakalım. Birinci Dünya Savaşı’nda ve öncesi savaşlarda ülkenin erkek nüfusu telef olmuştu. Üretim yapacak genç erkek nüfus yok denecek kadar azdı.

Elde kalan yorgun ve bitkin bir halkı uyandırarak Kurtuluş Savaşı verilmişti. Hem de içerdeki padişah ve onun yandaşlarının çıkardığı ayaklanmaları bastırarak, bir de ülkemize çöreklenmiş düşmanlara karşı bir ölüm kalım savaşı vermişler cumhuriyeti kuran kadrolar.( Kuvvayi Milliye, CHP)

Elimiz avucumuzdakinin 65’ini yalayıp yutan borç ödemelerine rağmen, dünyanın alkışladığı kalkınma hamleleri ile yerlerde sürünen bir ulusu ve ülkeyi ayağa kaldırmak her babayiğidin harcı değildir. Dünyanın kan ve ateş içinde boğulduğu 2. Dünya Savaşı’nda tarafsız kalabilmek azımsanacak başarı değildir.

Özellikle İsmet İnönü ve CHP, Osmanlı borçları yok sayılarak Osmanlı yanlısı olan kişiler tarafından yerin dibine batırılmaktadır. Bu haksızlıktır.

Sözün kısası 1923-1950 yılları arasında görev yapan tüm cumhuriyet hükümetleri büyük işler başarmışlardır. O 27 yıl boyunca ağır koşullarda görev yapan iktidarlar( CHP) övgüyü hak ediyor. Atatürk ve ardılı İsmet İnönü çok zor koşullara rağmen bu ülkeye büyük hizmetler yapmışlardır.

Kaynakça:

Mahfi Eğilmez’in Osmanlı borçları ile ilgili makalesi ile güncel olaylar, yazarın bilgi birikimi.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve aydinyeniufuk.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.