Rıdvan Eşin
Esnaf Odaları Bidliği
Aydem
Rıdvan Eşin
Şükrü Çekinmez
Köşe Yazarı
Şükrü Çekinmez
 

Osmanoğlu Nasuh Paşa

             Aydın-Efeler ilçesinde bulunan Nasuh Paşa Medresesi, Zincirlihan, Paşa Hamamı gibi eserleri yaptıran kişi Osmanoğlu Nasuh Paşa’dır. Aydın’a bu kadar eser bırakmış olan bu kişinin yaşamı çok ilgi çekicidir. Osman Paşa’nın oğludur. Bu nedenle Osmanoğlu Nasuh olarak anılır. Osman Paşa hakkında fazla bilgi yoktur. Nasuh Paşa’nın doğum tarihi ile ilgili kesin bir bilgi yoktur. 1650 - 1660 yıllarında doğduğu söylenebilir. Nasuh çocukluğunda iyi bir eğitim görmüş, en iyi hocalardan ders almıştır. Ama Nasuh devlette görev almak yerine dağa çıkar. Çevresine topladığı birçok yasadışı kişilerle eşkiyalık yapmaya başlar. Kendini yakalamaya gelen devlet güçlerini her defasında bozguna uğratır. Bir ara bilinmeyen bir nedenle Cezayir’e çekilir. Ama çok geçmeden geri döner. Bu sırada devletle anlaşarak düze iner. O sırada bir sefere katılır. Çok yararlılık gösterir. Gözüpekliği ve yiğitliği ile göze girer. Namı padişahın kulağına kadar gider. O yıllarda devlet vergi toplamakta büyük sıkıntı çekiyordu. Halkın çoğu göçer durumdaydı, yerleşik değildi. İkincisi güvenliği sağlayamıyordu. Toplanan vergilerin bir kısmı eşkiya baskınlarında el değiştiriyordu. Bu nedenle Osmanoğlu Nasuh’a paşalık verildi ve Aydın muhassılı yapıldı. O vakitler vergi toplayan görevlilere muhassıl deniyordu. Toplanan vergilerden belli oranda pay alıyorlardı muhassıllar. Bu paylar para ve mal olarak yüksek değerlere ulaşıyordu.  Nasuh Paşa elindeki muhassıllığı kaptırmamak, yenilerini almak devlet yetkililerine dolgun rüşvetler vermekten çekinmiyordu. Bu arada dağlarda Eyüboğlu, Top Osman gibi eşkiyalar ortalığı kasıp kavuruyor, vergi toplamayı güçleştiriyorlardı. Eyüboğlu’nu görüşmek üzere Bayındır’da yemeğe çağırdı. Yemekte Eyüboğlu öldürüldü. Adamları Osmanoğlu Nasuh Paşa’ya katıldılar. Top Osman’da korkudan ortadan kaybolmuştu. Bu arada Nasuh Paşa Saruhan ve Menteşe muhassıllığını da almayı başardı. Özellikle göçebe yörüklerden vergi toplamayı başarıyor, devletin geliri de artiyordu. Bu arada Antalya yöresinde Toroslar’da Hacı İbrahim, Hamaloğlu ve Gözübüyükoğlu adlı eşkiyalar türemişti. Devlet bunların yakalanması için Osmanoğlu Nasuh Paşa’ya başvurdu. Paşa kısa sürede bu eşkiyayı da etkisiz hale getirdi. Karşılığında Hamit muhassıllığı da kendine verildi. Kısa bir süre de olsa Karaman Beylerbeyi görevine getirildi. Elindeki bölge iyice genişlemişti. Zenginliği de günden güne artıyordu. İşte tam bu yıllarda Aydın’da bir külliye yaptırmaya başlar.( Külliye 1700 - 1708 yılları arasında yapılır.) Medrese, hamam, mescit ve handan oluşuyordu bu külliye. Osmanlı Devleti hac yolunun güvenliğini bir türlü sağlayamıyordu. Hac yolunun güvenliğini sağlama görevi hac emiri denilen görevlilere verilmişti. Bu göreve getirilen paşaların çoğu bir yıldan fazla bu görevi yapamıyordu. Çevrede yaşayan Arap kabileleri hacı kafilelerine sık sık saldırıyorlar. Hatta bir yıl 30.000 kadar hacıyı öldürmüşlerdi.  Devlet bu kabilelere sakin olmaları için her yıl belli bir para veriyordu. Ama çoğu zaman bunun da yararı olmuyordu.  Öyle ki hac kafilelerini devlet iki üç bin askerle koruma altına alıyordu. Hacılara deve bulduğu için “Deve Şeyhi “ de denilen Saime kabilesi şeyhi Kuleyb de adında biri vardı. Çevresine topladığı bedevîlerle hacıları koruyan birliklere saldırdılar. Hac Emiri Kürt Mehmet Paşa’yı yendiler. Yerine geçen Firarî Hüseyin Paşa’yı öldürdüler. (1707) Osmanoğlu Nasuh Paşa daha önce eşkiyayı temizleme başarısı göstermişti. Devlet onu Şam valiliğine getirdi. Aynı zamanda Hac Emiri olmuştu. Aydın muhassıllığı da Osmanoğlu Nasuh Paşa’ya bırakıldı. Görevini yaparken parasızlık çekmesin diye.  O yörede bulunan birçok sancak hac emirliğine para göndermekle yükümlü kılındı. İlk defa Şam valiliğine Halep ve Hama vilayetlerinin de vergisini toplama yetkisi verildi. Osmanoğlu Nasuh Paşa göreve başlayınca Deve Şeyhi Kuleyb ile yanındaki kabile reislerini görüşmek üzere karargâhına çağırdı. Şeyh ve yanındakiler çadıra girer girmez paşanın adamları tarafından öldürüldüler. Nasuh Paşa görevi sırasında hac yolunda olay çıkmıyordu. Bu durumdan padişah da hacılar da memnundu. Bu arada paşanın bir dediği ikiletilmiyordu. Nasuh Paşa bu arada bütün akrabalarını ve adamlarını önemli görevlere getirmişti.  İstanbul’dan gelen genelgelere buyruklara kulak asmaz olmuştu. En sonunda Sayda, Trablus ve Beyrut’un kendine bağlanmasını istedi. “ Vermezseniz zorla alırım.” anlamında bir mektup yazdı. Bu bardağı taşıran son damla oldu. 1713 yılında Mekke’yi sel basmıştı. Durumu bile bile hacıları kaderine terkederek Şam’a doğru gelirken görevden alındı. Yerine Topal Yusuf Paşa getirildi.  Artık yasadışı biriydi. Üstelik hakkında idam fermanı vardı. Ama o emrindeki askerlere güveniyordu. Topal Yusuf Paşa’nın onu izlediğini askerlerin duyması üzerine birçok askeri kaçtı. Emrinde çok az asker kaldı. Kaçmaktan başka çaresi kalmamıştı. Yafa’dan gemi ile kaçacaktı. Şam’a altı saatlik bir yerde Topal Yusuf Paşa onu kıstırdı. Nasuh Paşa’nın atı bir ağaca çarptı, paşa attan düştü. Onu yakaladılar. Orada kellesi kesildi İstanbul’a gönderildi. Paşa ilk kez yenilmişti ve bunu canı ile ödemişti. Nasuh Paşa’nın bütün mal varlığı ve parasına el kondu. Ele geçirilenler bir gemi ile İstanbul’a götürüldü. Nasuh Paşa’nın kendisi ve yakınlarından el konulan altınlar 100.000 altını kadardı. Yavuz Sultan Selim’in Çaldıran Seferi’ne gitmek için 5.000 altın harcadığını söylersem, paşanın zenginliği hakkında bir fikir edinebilirsiniz.  El konulan yalnız para değildi. Araziler, saraylar da vardı. Osmanoğlu Nasuh Paşa’nın yaşamı kalınca bir kitap konusudur. Bu yazının amacı Aydın’a güzel eserler kazandıran Osmanoğlu Nasuh Paşa’yı biraz olsun tanıtmaktır.
Ekleme Tarihi: 27 Nisan 2020 - Pazartesi

Osmanoğlu Nasuh Paşa

            

Aydın-Efeler ilçesinde bulunan Nasuh Paşa Medresesi, Zincirlihan, Paşa Hamamı gibi eserleri yaptıran kişi

Osmanoğlu Nasuh Paşa’dır. Aydın’a bu kadar eser bırakmış olan bu kişinin yaşamı çok ilgi çekicidir.

Osman Paşa’nın oğludur. Bu nedenle Osmanoğlu Nasuh olarak anılır. Osman Paşa hakkında fazla bilgi yoktur. Nasuh Paşa’nın doğum tarihi ile ilgili kesin bir bilgi yoktur. 1650 - 1660 yıllarında doğduğu söylenebilir.

Nasuh çocukluğunda iyi bir eğitim görmüş, en iyi hocalardan ders almıştır. Ama Nasuh devlette görev almak yerine dağa çıkar. Çevresine topladığı birçok yasadışı kişilerle eşkiyalık yapmaya başlar. Kendini yakalamaya gelen devlet güçlerini her defasında bozguna uğratır.

Bir ara bilinmeyen bir nedenle Cezayir’e çekilir. Ama çok geçmeden geri döner. Bu sırada devletle anlaşarak düze iner. O sırada bir sefere katılır. Çok yararlılık gösterir. Gözüpekliği ve yiğitliği ile göze girer. Namı padişahın kulağına kadar gider.

O yıllarda devlet vergi toplamakta büyük sıkıntı çekiyordu. Halkın çoğu göçer durumdaydı, yerleşik değildi. İkincisi güvenliği sağlayamıyordu.

Toplanan vergilerin bir kısmı eşkiya baskınlarında el değiştiriyordu.

Bu nedenle Osmanoğlu Nasuh’a paşalık verildi ve Aydın muhassılı yapıldı. O vakitler vergi toplayan görevlilere muhassıl deniyordu. Toplanan vergilerden belli oranda pay alıyorlardı muhassıllar. Bu paylar para ve mal olarak yüksek değerlere ulaşıyordu.  Nasuh Paşa elindeki muhassıllığı kaptırmamak, yenilerini almak devlet yetkililerine dolgun rüşvetler vermekten çekinmiyordu.

Bu arada dağlarda Eyüboğlu, Top Osman gibi eşkiyalar ortalığı kasıp kavuruyor, vergi toplamayı güçleştiriyorlardı. Eyüboğlu’nu görüşmek üzere Bayındır’da yemeğe çağırdı. Yemekte Eyüboğlu öldürüldü. Adamları Osmanoğlu Nasuh Paşa’ya katıldılar. Top Osman’da korkudan ortadan kaybolmuştu.

Bu arada Nasuh Paşa Saruhan ve Menteşe muhassıllığını da almayı başardı. Özellikle göçebe yörüklerden vergi toplamayı başarıyor, devletin geliri de artiyordu.

Bu arada Antalya yöresinde Toroslar’da Hacı İbrahim, Hamaloğlu ve Gözübüyükoğlu adlı eşkiyalar türemişti. Devlet bunların yakalanması için Osmanoğlu Nasuh Paşa’ya başvurdu. Paşa kısa sürede bu eşkiyayı da etkisiz hale getirdi.

Karşılığında Hamit muhassıllığı da kendine verildi. Kısa bir süre de olsa Karaman Beylerbeyi görevine getirildi.

Elindeki bölge iyice genişlemişti.

Zenginliği de günden güne artıyordu. İşte tam bu yıllarda Aydın’da bir külliye yaptırmaya başlar.( Külliye 1700 - 1708 yılları arasında yapılır.) Medrese, hamam, mescit ve handan oluşuyordu bu külliye.

Osmanlı Devleti hac yolunun güvenliğini bir türlü sağlayamıyordu. Hac yolunun güvenliğini sağlama görevi hac emiri denilen görevlilere verilmişti.

Bu göreve getirilen paşaların çoğu bir yıldan fazla bu görevi yapamıyordu. Çevrede yaşayan Arap kabileleri hacı kafilelerine sık sık saldırıyorlar. Hatta bir yıl 30.000 kadar hacıyı öldürmüşlerdi.  Devlet bu kabilelere sakin olmaları için her yıl belli bir para veriyordu. Ama çoğu zaman bunun da yararı olmuyordu.  Öyle ki hac kafilelerini devlet iki üç bin askerle koruma altına alıyordu.

Hacılara deve bulduğu için “Deve Şeyhi “ de denilen Saime kabilesi şeyhi Kuleyb de adında biri vardı. Çevresine topladığı bedevîlerle hacıları koruyan birliklere saldırdılar. Hac Emiri Kürt Mehmet Paşa’yı yendiler. Yerine geçen Firarî Hüseyin Paşa’yı öldürdüler. (1707)

Osmanoğlu Nasuh Paşa daha önce eşkiyayı temizleme başarısı göstermişti. Devlet onu Şam valiliğine getirdi. Aynı zamanda Hac Emiri olmuştu. Aydın muhassıllığı da Osmanoğlu Nasuh Paşa’ya bırakıldı. Görevini yaparken parasızlık çekmesin diye.  O yörede bulunan birçok sancak hac emirliğine para göndermekle yükümlü kılındı.

İlk defa Şam valiliğine Halep ve Hama vilayetlerinin de vergisini toplama yetkisi verildi.

Osmanoğlu Nasuh Paşa göreve başlayınca Deve Şeyhi Kuleyb ile yanındaki kabile reislerini görüşmek üzere karargâhına çağırdı. Şeyh ve yanındakiler çadıra girer girmez paşanın adamları tarafından öldürüldüler.

Nasuh Paşa görevi sırasında hac yolunda olay çıkmıyordu. Bu durumdan padişah da hacılar da memnundu. Bu arada paşanın bir dediği ikiletilmiyordu.

Nasuh Paşa bu arada bütün akrabalarını ve adamlarını önemli görevlere getirmişti.  İstanbul’dan gelen genelgelere buyruklara kulak asmaz olmuştu. En sonunda

Sayda, Trablus ve Beyrut’un kendine bağlanmasını istedi.

“ Vermezseniz zorla alırım.” anlamında bir mektup yazdı. Bu bardağı taşıran son damla oldu.

1713 yılında Mekke’yi sel basmıştı.

Durumu bile bile hacıları kaderine terkederek Şam’a doğru gelirken görevden alındı. Yerine Topal Yusuf Paşa getirildi.  Artık yasadışı biriydi. Üstelik hakkında idam fermanı vardı. Ama o emrindeki askerlere güveniyordu. Topal Yusuf Paşa’nın onu izlediğini askerlerin duyması üzerine birçok askeri kaçtı. Emrinde çok az asker kaldı. Kaçmaktan başka çaresi kalmamıştı. Yafa’dan gemi ile kaçacaktı. Şam’a altı saatlik bir yerde Topal Yusuf Paşa onu kıstırdı. Nasuh Paşa’nın atı bir ağaca çarptı, paşa attan düştü.

Onu yakaladılar. Orada kellesi kesildi İstanbul’a gönderildi. Paşa ilk kez yenilmişti ve bunu canı ile ödemişti.

Nasuh Paşa’nın bütün mal varlığı ve parasına el kondu. Ele geçirilenler bir gemi ile İstanbul’a götürüldü. Nasuh Paşa’nın kendisi ve yakınlarından el konulan altınlar 100.000 altını kadardı. Yavuz Sultan Selim’in Çaldıran Seferi’ne gitmek için 5.000 altın harcadığını söylersem, paşanın zenginliği hakkında bir fikir edinebilirsiniz.  El konulan yalnız para değildi. Araziler, saraylar da vardı.

Osmanoğlu Nasuh Paşa’nın yaşamı kalınca bir kitap konusudur. Bu yazının amacı Aydın’a güzel eserler kazandıran Osmanoğlu Nasuh Paşa’yı biraz olsun tanıtmaktır.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve aydinyeniufuk.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.