Son dönemde sürekli değişen belediye mevzuatı, belediyelere yönelik iktidarların kısıtlayıcı uygulamaları ve kişisel beklentilerin ön plana çıktığı yönetim anlayışı belediyelerde ekonomik sıkıntıların artmasına neden olmuştur. Bu sıkıntılar belediyelerin hizmet üretiminde, yeni yatırım yapılmasında olumsuz yönde etkili olmaktadır.
Belediyeler yerel düzeydeki ihtiyaçların yerinde ve doğru bir şekilde tespit edilmesinde, hizmetin anında ve gerçek ihtiyaç sahiplerine yapılmasında önemli rollere sahip olan yerel yönetim unsurlarıdır. Belediyeler asli görev olarak vatandaşların gündelik yaşamı için gerekli olan temiz su, kanalizasyon, çöp toplama, sokak ve caddelerin bakımı ve temizliği, kent içi ulaşım, park bahçe gibi ihtiyaçları karşılarken diğer yandan paydaşlarına yönelik sosyal yardım ve hizmetlerle kentin refah seviyesini artırmak için çalışmaktadır.
Günümüzde iletişim ve ulaşım olanaklarının gelişmesi, vatandaş memnuniyeti ve hizmet kalitesindeki önemin artışı belediyeleri hizmet sunumunda daha görünür hale getirmiştir. Artık belediye çalışmalarından paydaş olarak halk kitleleri anında haberdar olmakta, iyi veya kötü haber tez duyulmaktadır. Kanadalı yazar Marshall McLuhan'ın deyimiyle dünya dijitalleşme sonrasında küresel bir köye dönüşmüş, bunun sonucu olarak iletişim süreci kısalmıştır.
Değişen yerel yönetim mevzuatı ile mali açıdan merkeze bağımlı olan ve yeterli öz gelirlere sahip olmayan belediyeler açısından finansman sorunu gündeme daha fazla gelmeye başlamıştır. Bu nedenle belediyeler finansman sorunlarına çözüm bulmak amacıyla kaynakların etkin ve verimli kullanılması, mevcut kaynakların iyileştirilmesi ve yeni gelir kaynaklarının oluşturulması, iştirakler yolu ile gelir artırılması gibi arayışlara yönelmiştir.
Özellikle kanunla büyükşehir olan ilçe belediyelerinde kanun gereği belediyelerin hizmet yüklerinin artması ulaşım, altyapı, imar, sosyal yardımlar gibi konularda ortaya çıkan hizmet ihtiyaçlarındaki artışlar belediyelerin daha fazla harcama yapmasına yol açmaktadır. Buna bağlı olarak zorunlu olarak artan borçlanma ve borçlanmanın yarattığı finansal baskılama belediyeleri daha zor duruma düşürmektedir. Bunlara ek olarak yönetimsel hatalar, kişisel çıkarların ön plana çıkması, plansızlık gibi nedenlerle borç sarmalı giderek büyümektedir.
Seçim zamanında belediyenin borç durumunun bilinmesine rağmen bazı belediye başkanlarının "Enkaz devraldık" edebiyatı yapmaları, her konuşmalarında neredeyse ağlamaları etik değildir. Bunu yapıp halka hizmet götürmek yerine sorunları giderek içinden çıkılmaz hale getiriyorlar. Halbuki dünyada ve ülkemizde çok sayıda örnekte olduğu gibi belediye gelirlerini artırıcı çalışmalar yapmaları o kadar da zor değildir.
Belediyelerin öz gelirlerinin artırılmasında mevcut gelirlerin iyileştirilmesi, yeni gelir kaynakların yaratılması ve etkin kaynak kullanımı ile farklı konularda gelir artırımı şeklinde yapılmaktadır. Belediyelerin en önemli gelir kaynaklarını oluşturan vergiler dışındaki gelir kaynaklarına öncelik vermek yerinde olacaktır. Özellikle iştirak, mülkiyet ve sermaye gelirlerini artırmak merkezi yönetime olan bağımlılığı azaltacaktır. Ne var ki bazı başkanlarımız enerjilerini bu alanda yapacakları işlere harcamak yerine işin kolayına kaçıp her fırsatta ağlamayı tercih etmektedir. Sanki seçilmesinden önce belediyenin durumunu bilmiyormuş gibi davranıp ağlamak hiç etik değildir. Ağlamak çözüm değil, çözümsüzlük getirmektedir.
Ayrıca nedense bazı belediye başkanları tüm sorunların çözümü için liyakat sahibi kişileri bilgili oldukları yerlerde istihdam etmek yerine "Her şeyi kendisi bilir" anlayışı ile farklı uygulamalara giderek belediyelerini daha verimsiz hale getirmektedir. Örneğin; tarih öğretmenini imar işlerine, beden eğitimi öğretmenini basın işlerine, muhasebe uzmanını kültür işlerine gibi absürt atamalar yapan başkanlar bulunmaktadır. Elbette bu belediyelerin başarılı işlere imza atması söz konusu bile olmayacaktır.
"Bana güç veren doğru olanı yaptığımı bilmektir." (Desmond Tutu)