Aydın Denizli sınırında yer alan Kızıldere Mahallesinden itibaren; Buharkent, Kuyucak, Nazilli, Sultanhisar, Köşk, Efeler, İncirliova, Germencik ve Söke'ye kadar karayolundan geçenlerin gördüğü tek şey jeotermal enerji üretim tesisleri ile bunlara buhar taşıyan borulardır.
Bundan yaklaşık 14 yıl önce Aydın ilinin neredeyse tamamı jeotermal enerji sahası olarak farklı sahalara ayrılmış, bu sahalar İl Özel İdaresi tarafından şirketlere ihaleyle satılmıştı. O dönem Efeler ilçesinde bulunan Çiftlik Jeotermal Sahası için Aydın Belediyesi girişinde bulunmuş, hatta Ö. Çerçioğlu bu saha için seçim döneminde proje hazırlamıştı. Ö. Çerçioğlu’nun birçok projesinde olduğu gibi bu proje sadece sözde kalmış, yalan olmuştu.
Ö. Çerçioğlu 2014 seçimlerinde tanıttığı proje kapsamında enerji üretimi, ısıtma soğutma projeleri, termal turizm ve organize sera ısıtması yapacağını müjdelemişti. Ama hepsi sadece kâğıt üzerinde kaldı. Hatta Aydın Büyükşehir Belediyesi tarafından Sultanhisar ilçesinde kurulan Jeotermal Seranın kömürle ısıtıldığı iddiası İbrahim Gürdal tarafından ortaya atılmıştı. Hani derler ya; nereden nereye, işte öyle oldu.
Yer altından binlerce metre derinlikten çıkan su buharı içerisinde insan, bitki ve hayvan sağlığını olumsuz etkileyen çok sayıda maddeler yer almaktadır. İnsan ve çevre sağlığına zararlı olan bu maddeler, başta toprak, su ve hava olmak üzere mevcut ekosisteminin de düşmanı durumundadır.
JES'ler, atmosfere hidrojen sülfür (H2S), karbondioksit (CO2), metan (CH4), amonyak (NH3) gibi gazları salar. Bu gazlar, hava kalitesini düşürerek solunum problemlerine yol açar.
JES'lerden çıkan atık sular, arsenik, bor, civa gibi ağır metaller ve diğer zararlı kimyasallar içerir. Bu suların kontrolsüz bir şekilde doğaya bırakılması, yer altı ve yer üstü su kaynaklarının kirlenmesine neden olur. JES'lerden sızan atık sular ve kimyasallar, toprakta birikerek toprak kirliliğine yol açar. Bu durum, bitki örtüsünü ve tarım ürünlerini olumsuz etkiler. JES'lerden çıkan zehirli akışkanlar bir süre sonra çökerek toprağı ve yer altı sularını zehirler. Bu durum tarım alanlarının verimini düşürür ve ürün kalitesini bozar.
JES'ler doğru işletildiğinde çevreye yok denecek kadar az etki yaratır. Buralardan çıkan su buharını üretimden sonra inhibitör yöntemiyle geri enjekte edilmesi gerektiği kanunlarla bağlanmıştır. Bu re enjeksiyon sistemi ve eklentileri maliyetlidir, ama hiçbir şey insan ve çevre sağlığından önemli değildir.
Ayrıca bu eklentiler için yapılacak masraf JES'lerin kazancının yanında çok küçük düzeydedir. Ancak re enjeksiyon konusunda ilgili birimlerin önceden bildirilmiş denetiminden kısa bir süre önce çalışmalar başlar, denetimden sonra bildiğiniz türden kaçak çalışmalar devam eder.
Bir de karbondioksit sorunu var. Bu konuda karbondioksit üretim tesisleri kuran arkadaşımız Mehmet Akkuş ile yaptığımız görüşmede, jeotermal tesislerinden sıvı karbondioksit üretilebileceğini söyledi. Böylece havaya salınan zararlı gaz miktarının azalacağını belirtti. Yaparlar mı, yapmazlar.
Bu JES'ler çevreye atık su saldığında, havayı kirlettiğinde yerel yönetimler durum tespiti yapıp yüklü miktarda ceza kesebilir ve bunu sıkça tekrarlayabilir. Başta Halk sağlığı olmak üzere, ekosistemi korumak için bu yaptırımlar uygulanmalıdır.
Yeraltından çıkan buhardan enerji elde edildikten sonra geri deşarj edilmeyen bu zararlı maddeler rüzgâr ve başka yollarla Büyük Menderes Nehri çevresine karabasan gibi çökmekte, tüm canlılara zarar vermektedir.
Dolayısıyla binlerce yılda oluşan, eşi benzeri olmayan ekosistem her yönüyle iflas etmekte, ancak bu durumu görmek istemeyen insanlar bu durumdan hiç etkilenmemektedir.
Yıllardan beri incir, üzüm ve zeytin bahçeleri, üzerine bulut gibi çöken bu zararlı maddeler yüzünden kurumayla karşı karşıyadır.
Bundan toprak, su, hava gibi insanlar da yüksek oranda etkilenmektedir. Bu konuda sesini çıkarana, bilimsel makale yazmak isteyene, halkı bilinçlendirmeye çalışana, eylem yapana aba altından değil, doğrudan sopa gösteren bir yapı var. Herkesi bir şekilde sindirip bildiklerini okumaya devam ediyorlar. İnsanlar kanserden ölmüş, kimin umurunda? Başka Türkiye yok, başka Menderes Nehri Havzası yok. Yarın çok geç olabilir.
Sonuç olarak, bu konuda herkese görev düşüyor. Özellikle jeotermal konusunda gerçekleşmeyen proje üreten Ö. Çerçioğlu’nun halkın sağlığını koruma konusunda bir şeyler yapmasının zamanı geldi, geçiyor. Artık gerçekleşmeyecek projeler yerine halkın sağlığını koruyacak projeler yapsın. Artık arkasında AKP desteği de var, ondan halk sağlığını korumasını bekliyoruz. Hiç olmazsa son döneminde bir şeyler yapmış olsun.
"Hayatta en büyük hediye sağlıktır. En güzel tavır kanaat, en iyi ilişki ise sadakattir." (Balzac)



