Rıdvan Eşin
Ünüllar Hidrolik
Fibar
Hasan Öğdüm
Köşe Yazarı
Hasan Öğdüm
 

DÜNYANIN EN AZ GÜLEN ÜLKESİ

GALLUP’un araştırmasına göre Türkiye, dünyada en az gülen ülke. Bir toplumun kahkahası, aslında yaşam enerjisinin aynasıdır. Gülmeyi unutmak; umudu, güveni ve birlikte yaşama iradesini yitirmektir. *** Geçen gün gazeteleri tararken Selçuk Şirin’in Oksijen de yayımlanan “Dünyada en az gülen ve öğrenen ülke!” başlıklı yazısı dikkatimi çekti. İyi dileklerle okumaya başladığımda, ne yazık ki o ülkenin bizim yaşadığımız ülke olduğunu gördüm. Öğrenmek olgusunu başka bir yazıya bırakacağım. GALLUP’un araştırmasına göre; dünya ortalamasının yüzde 73 olduğu “gülme” göstergesinde Türkiye, yüzde 36 ile son sırada yer alıyor. Yani dünyada en az gülen insanların yaşadığı ülkeyiz. Bu sadece bir istatistik değil; toplumun ruh hâlinin aynasıdır. Ekonomik sıkışmışlık, adalete duyulan güvenin zedelenmesi, toplumsal kutuplaşma ve gelecek kaygısı... Hepsi bir araya geldiğinde, gülmek artık bir refleks değil, bir lüks hâline geliyor. Sokakta, toplu taşımada, iş yerinde — yüzlerde tebessüm değil, yorgunluk okunuyor. Oysa gülmek, insanın yaşama direncidir; en sade, en içten umut hâlidir. *** Gülmek, yalnızca bir duygunun dışavurumu değil; aynı zamanda bir direniştir. Psikologlar, gülmenin stres hormonlarını azalttığını, bağışıklık sistemini güçlendirdiğini söyler. Ama bizde bazen gülmek bile “boş vermek” sanılıyor. Oysa gülmek, umutsuzluğa verilen en zarif cevaptır. Bir toplum gülmeyi unuttuğunda, birlikte yaşama enerjisini de kaybeder. *** Yine de bu toprakların mizah gücü hep ayakta kalmıştır. Yüzyıllardır en karanlık dönemlerde bile Nasreddin Hoca’nın fıkralarıyla, taşlamalarla, karikatürlerle kendimizi anlatmayı bildik. Mizah, Türk insanının hem zekâsı hem vicdanıdır. Söylenemeyeni çizgiyle, yasak olanı bir kelime oyunuyla dile getiren bir kültürden geliyoruz. Karikatür, bu ülkenin özgürlük damarlarından biridir; çünkü hem güldürür hem düşündürür hem de cesaret verir. Ama son yıllarda mizahın alanı da daraldı. Çizginin özgürlüğü azaldıkça, kahkaha da kısıldı. Oysa bir ülkede mizah sustuğunda, eleştiri de susar. Kahkaha, aslında bir özgürlük göstergesidir; insan kendini güvende hissetmediği yerde gülemez. *** Belki bugün yüzümüz asık, kahkahamız eksik… Ama mizahın dili hâlâ burada, aramızda. Bir karikatür karesi, bir sokak esprisi, bir tebessüm hepsi bu ülkenin hâlâ nefes aldığının işaretidir. Gülmek, belki bugün içimizden gelmiyor. Ama gülmeyi hatırlamak, umudu hatırlamaktır. Ve biz, her şeye rağmen, bir gün yeniden güleceğiz: Sebepsiz, hesapsız, içten… Tıpkı çocukken olduğu gibi.
Ekleme Tarihi: 01 Kasım 2025 -Cumartesi

DÜNYANIN EN AZ GÜLEN ÜLKESİ

GALLUP’un araştırmasına göre Türkiye, dünyada en az gülen ülke.

Bir toplumun kahkahası, aslında yaşam enerjisinin aynasıdır.

Gülmeyi unutmak; umudu, güveni ve birlikte yaşama iradesini yitirmektir.

***

Geçen gün gazeteleri tararken Selçuk Şirin’in Oksijen de yayımlanan “Dünyada en az gülen ve öğrenen ülke!” başlıklı yazısı dikkatimi çekti.

İyi dileklerle okumaya başladığımda, ne yazık ki o ülkenin bizim yaşadığımız ülke olduğunu gördüm.

Öğrenmek olgusunu başka bir yazıya bırakacağım.

GALLUP’un araştırmasına göre; dünya ortalamasının yüzde 73 olduğu “gülme” göstergesinde Türkiye, yüzde 36 ile son sırada yer alıyor.

Yani dünyada en az gülen insanların yaşadığı ülkeyiz.

Bu sadece bir istatistik değil; toplumun ruh hâlinin aynasıdır.

Ekonomik sıkışmışlık, adalete duyulan güvenin zedelenmesi, toplumsal kutuplaşma ve gelecek kaygısı...

Hepsi bir araya geldiğinde, gülmek artık bir refleks değil, bir lüks hâline geliyor.

Sokakta, toplu taşımada, iş yerinde — yüzlerde tebessüm değil, yorgunluk okunuyor.

Oysa gülmek, insanın yaşama direncidir; en sade, en içten umut hâlidir.

***

Gülmek, yalnızca bir duygunun dışavurumu değil; aynı zamanda bir direniştir.

Psikologlar, gülmenin stres hormonlarını azalttığını, bağışıklık sistemini güçlendirdiğini söyler.

Ama bizde bazen gülmek bile “boş vermek” sanılıyor.

Oysa gülmek, umutsuzluğa verilen en zarif cevaptır.

Bir toplum gülmeyi unuttuğunda, birlikte yaşama enerjisini de kaybeder.

***

Yine de bu toprakların mizah gücü hep ayakta kalmıştır.

Yüzyıllardır en karanlık dönemlerde bile Nasreddin Hoca’nın fıkralarıyla, taşlamalarla, karikatürlerle kendimizi anlatmayı bildik.

Mizah, Türk insanının hem zekâsı hem vicdanıdır.

Söylenemeyeni çizgiyle, yasak olanı bir kelime oyunuyla dile getiren bir kültürden geliyoruz.

Karikatür, bu ülkenin özgürlük damarlarından biridir; çünkü hem güldürür hem düşündürür hem de cesaret verir.

Ama son yıllarda mizahın alanı da daraldı.

Çizginin özgürlüğü azaldıkça, kahkaha da kısıldı.

Oysa bir ülkede mizah sustuğunda, eleştiri de susar.

Kahkaha, aslında bir özgürlük göstergesidir; insan kendini güvende hissetmediği yerde gülemez.

***

Belki bugün yüzümüz asık, kahkahamız eksik…

Ama mizahın dili hâlâ burada, aramızda.

Bir karikatür karesi, bir sokak esprisi, bir tebessüm

hepsi bu ülkenin hâlâ nefes aldığının işaretidir.

Gülmek, belki bugün içimizden gelmiyor.

Ama gülmeyi hatırlamak, umudu hatırlamaktır.

Ve biz, her şeye rağmen, bir gün yeniden güleceğiz:

Sebepsiz, hesapsız, içten…

Tıpkı çocukken olduğu gibi.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve aydinyeniufuk.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.