Halk dilinde, "Peri masalı" terimi aynı zamanda herhangi bir abartılı hikâye veya uzun hikâye anlamına da gelebilir; özellikle yalnızca gerçek olmayan, aynı zamanda gerçek olması da mümkün olmayan herhangi bir hikâyeyi tanımlamak için kullanılır. Peri masalı adında kitaplar, filmler, tiyatro oyunları yazılmış, tüm dünya kültüründe kendine yer edinmiştir.
Masal bu ya, başlayalım anlatmaya.
Masallar nadiren gerçek olabilir, ama sonları hep dramatiktir.
“Bir varmış, bir yokmuş. Zaman zaman içinde, kalbur saman içinde. Deve tellal iken, horoz imam iken, manda berber iken, annem kaşıkta, babam beşikte iken, ben babamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken, babam düştü beşikten, alnını yardı eşikten.”
Bazı hayat hikayeleri vardır, dinledikçe şaşırıp kalırsınız. O kadar ilginç ve trajedi içerir ki anlamakta zorlanırsınız. İşte bugünkü hikayemiz bu türden.
Bir kız çocuğu küçük bir kasabanın kenar mahallesinden çıkar, öğrenim hayatında pek başarılı olmadığı halde yanıp tutuştuğu üniversite hayalini iki yıllık bir yüksekokulda sonlandırır. Memleketine döner, iş arar. O günlerde yıldızı parlayan bir sanayi kuruluşunda sekreter olarak işe başlar.
Kenar mahallenin verdiği eziklik ile gözünü hemen yükseklere diker.
Dedik ya, gözü yükseklerde, gözüne patronun oğlu takılır. Onun hedefi için en uygun basamaktır o. Kısa sürede arkadaşlıkları ileri gider ve evlenme kararı alırlar.
Zengin oğlan, fakir kız filmlerinde olduğu gibi babaları bu evliliğe karşı çıkar. Tıpkı Türk filmlerinde olduğu gibi iki genç yurt dışına kaçarlar. Orada çocukları olunca zalim babanın yüreği yumuşar ve onları affederek geri çağırır. Babanın affetmesiyle baba ocağına dönen çift gayet mutludur.
Siyasete meraklı olan kızımızın önünde genel seçimler vardır. Onları affeden babaları artık torunlarının sevgisi ile elinden gelen cömertliği sonuna kadar gösterir. Ülkemiz için dönüm noktası olan seçimlerde dördüncü sıradan milletvekili adayı olmak için maddi manevi ne gerekiyorsa yapılır.
Partiye yüklü miktarda bağışlar, parti örgütü ile kurulan yakın ve sıcak temaslar güzel kızımızın önünü açmıştır. Çocukluk ve gençlik yıllarında yaver gitmeyen şansı dönmüştür bir kere. Seçimlerde iki parti dışındaki diğer partiler barajın altında kalınca şans yüzüne gülmüş, artık milletvekili olmuştur. Güzel kızımız milletvekili olunca kimileri, “Para ile vekil oldu” derken, kimileri de “Örgüt çalışmasını iyi yaptı” derler ama, o sadece seçildiğine bakar.
Öyle veya böyle, şans kapıyı çalmamış, adeta kırmıştı. Üstüne bir dahaki seçimde de milletvekili olunca artık onu kimse tutamazdı. Artık şansı onu yalnız bırakmıyordu. Milletvekili iken belediye başkanı seçimlerinde partisi tarafından aday gösterilmişti. Nasıl olsa vekillik cepte olunca adaylığı kabul etti. Kader onun için ağlarını örüyordu. Seçimde birbirinden güçlü erkek adaylar arasından sıyrılıp az bir farkla kadın belediye başkanı oluvermişti. Diğer adaylarının birbirini yemesi, onun şansı yokken seçilmesini sağlamıştı.
Artık siyasette önü açılmıştı. Örgüt çalışmalarına müdahale edip kendini destekleyenlerin üye ve delege olmasını sağlamış, böylece yerini sağlamlaştırmıştı. Hatta belediye başkanı iken bir ilçenin parti yıpranan ilçe binasını elden geçirtti. Yenilenen ilçe binasının açılışından sonra arabasına binip geri dönerken şu önemli cümleyi söyledi; “Bir partiliyi daha kendimize bağladık.”
Şans bu ya. Daha görev süresi dolmadan belediyesi Büyükşehir belediyesine dönüşüverince jet hızıyla aday gösterildi.
Bu süreçte kırsala hizmetler, tarım projeleri, sosyal yardımlar ve iyi iletişim ile halka dokunmasını bildi. Halkın iktidar partisine olan karşıtlığının en iyi şekilde kullandı. Bu ona hem seçimi kazandırdı hem de partisi üzerinde tahakküm kurmasını sağladı. Böylece adeta yerel bir tiranlık oluşturdu. Karşı çıkanları yok etti, parti içi muhalefeti silip süpürdü.
Yıllar böyle gelip geçerken şans rüzgârı birden tersine esmeye başladı. Parti içindeki gelişmeler siyasi gücünü kırdı, eşinin işleri bozulmaya başladı. Artık bir dahaki dönemde aday gösterilmedi olanaksız hale gelmiş, parti içindeki gücü erozyona uğramıştı. Aylarca ne yapacağını düşünüp durdu.
Artık hem kendisinin hem de eşinin tek çaresinin parti değiştirmek olduğunu anlayınca tereddütsüz bunu yaptı. Üstelik yıllardır, “Ben olmazsam onlar gelir” dediği partiye geçiverdi. Artık onun için peri masalı bitmiş ve siyasi olarak kendini bitirmişti. Sekreterlikten başlayan, meclise uzanan ve oradan Büyükşehir Belediye Başkanlığına giden yol sona ermişti. Kendisine güvenen yüz binlerce kişiyi yok sayarak, Atatürk yolundan çıkarak başka mecralarda yol almaya başlamıştı. İyi başlayan peri masalı kötü bir şekilde bitmiş oldu.
“Güçlü olmak hanımefendi olmaya benzer. Birilerine öyle olduğunuzu söylemek zorundaysanız öyle değilsinizdir.” (Margaret Thatcher)