Rıdvan Eşin
Esnaf Odaları Bidliği
Aydem
Rıdvan Eşin
Yaşar Çelebi
Köşe Yazarı
Yaşar Çelebi
 

Sokak Çocuğu...

Biz O’na Sokak Çocuğu diyoruz? O sokak çocuğunu dünyaya getiren anne de kendi çocukluğunda evcilik oynadı. Paçavradan yapılmış, içi paçavrayla doldurulmuş bebeğini dizlerinde sallarken; “Uyusun da büyüsün, tıpış, tıpış yürüsün” diye ‘ninni’ söyledi. İçi su dolu biberonla süt içirdi. Toprak dolu tencerede mama pişirdi. İncir yaprağında soğuttuğu ‘mama’yı o mini-mini ağzı ile üfledi, soğuttu ve yine o minik elleri ile ‘çöp kaşıkla’ yedirdi... Arzu kız. Arzu kız büyüdü... önce ‘anne’ ardından ‘baba’ sonra da ‘karnım aç’ diyecek, etten-kemikten bir çocuk dünyaya getireceği ‘Beyaz Atlı Prensi’ ile tanıştı, evlendi. Sadece 10 yıl evli kalabildiler. Oysa çok renkli hayallerle evlenmişlerdi beyaz atlı prensi ile evlendiklerinde. Aydın'ın orta halli bir semtinde oturuyorlardı. İşçi olarak çalışıyordu Mustafa. 6 yıl çalışabildi. Sonra amansız bir hastalığa yakalandı; Kan Kanseri. İşe gidemez oldu, işten atıldı. Karısı Arzu haftada iki, bazen üç kez ev temizliğine gitti... iş buldukça. Üç çocuğunu doyurmak, hasta kocaya bakmak zordu. GÖZÜ KÖR OLSUN ÇARESİZLİĞİN, FAKİRLİĞİN!.. Arzu annenin; Mini-mini ellerle, topraktan tabak, çöpten kaşıkla mama yedirerek, ‘Uyusunda büyüsün, tıpış-tıpış yürüsün’ diye büyüttüğü o çocuk bakın ne anlatıyor: -“Oruç ayında doğduğum için babam adımı Arife koymuş. Dün 10 yaşına bastım. 4. sınıfa gidiyorum. Babam öldüğü için kardeşlerimle (6 ve 3 yaş) bize bakacak kimse yok. Okul çıkışı kardeşimle birlikte çöp topluyoruz, kardeşim küçük olduğu için torba taşıyamıyor... benim girmediğim çöp bidonlarına giriyor. Plastik topluyoruz, toplamazsak aç kalırız. Annem bizi göndermek istemiyor. Bazen gönderirken ağlıyor, ama ne yapalım, babam olsaydı toplamazdık. İlk zamanlar çöp kutularını karıştırırken utanıyordum, artık alıştım. Çöp toplayan erkek çocuklar bana laf atıyorlar terbiyesizler...” Bu ve benzer ifadeleri sokakta çalışan, çalıştırılan her çocuktan duyabilirsiniz. 21. Yüzyıl da dünya bütçesinin neredeyse 3/2’si silahlanmaya harcanırken, çöplerden plastik toplarken bulduğu neredeyse kokmaya yüz tutmuş dönerli ekmeği hemen oracıkta çömelerek kardeşiyle paylaşarak gizlice yemeye çalışan Arife’yi, Arife’leri lütfen unutmayalım. Büyük şehirler de çöpe atılan günlük ekmek sayıları ürkütecek kadar çok... Düşündükçe bir şeye azıcık da olsa seviniyorum: On Bir ay aç yatan yoksul, fakirler hiç olmazsa ramazan ayında bir ay karın doyurabilecekler... Saygılarımla…
Ekleme Tarihi: 21 Mart 2021 - Pazar

Sokak Çocuğu...

Biz O’na Sokak Çocuğu diyoruz?

O sokak çocuğunu dünyaya getiren anne de kendi çocukluğunda evcilik oynadı. Paçavradan yapılmış, içi paçavrayla doldurulmuş bebeğini dizlerinde sallarken; “Uyusun da büyüsün, tıpış, tıpış yürüsün” diye ‘ninni’ söyledi. İçi su dolu biberonla süt içirdi. Toprak dolu tencerede mama pişirdi. İncir yaprağında soğuttuğu ‘mama’yı o mini-mini ağzı ile üfledi, soğuttu ve yine o minik elleri ile ‘çöp kaşıkla’ yedirdi... Arzu kız.

Arzu kız büyüdü... önce ‘anne’ ardından ‘baba’ sonra da ‘karnım aç’ diyecek, etten-kemikten bir çocuk dünyaya getireceği ‘Beyaz Atlı Prensi’ ile tanıştı, evlendi.

Sadece 10 yıl evli kalabildiler. Oysa çok renkli hayallerle evlenmişlerdi beyaz atlı prensi ile evlendiklerinde. Aydın'ın orta halli bir semtinde oturuyorlardı. İşçi olarak çalışıyordu Mustafa. 6 yıl çalışabildi. Sonra amansız bir hastalığa yakalandı; Kan Kanseri.

İşe gidemez oldu, işten atıldı. Karısı Arzu haftada iki, bazen üç kez ev temizliğine gitti... iş buldukça. Üç çocuğunu doyurmak, hasta kocaya bakmak zordu.

GÖZÜ KÖR OLSUN ÇARESİZLİĞİN, FAKİRLİĞİN!..

Arzu annenin; Mini-mini ellerle, topraktan tabak, çöpten kaşıkla mama yedirerek, ‘Uyusunda büyüsün, tıpış-tıpış yürüsün’ diye büyüttüğü o çocuk bakın ne anlatıyor:

-“Oruç ayında doğduğum için babam adımı Arife koymuş. Dün 10 yaşına bastım. 4. sınıfa gidiyorum. Babam öldüğü için kardeşlerimle (6 ve 3 yaş) bize bakacak kimse yok. Okul çıkışı kardeşimle birlikte çöp topluyoruz, kardeşim küçük olduğu için torba taşıyamıyor... benim girmediğim çöp bidonlarına giriyor. Plastik topluyoruz, toplamazsak aç kalırız. Annem bizi göndermek istemiyor. Bazen gönderirken ağlıyor, ama ne yapalım, babam olsaydı toplamazdık. İlk zamanlar çöp kutularını karıştırırken utanıyordum, artık alıştım.

Çöp toplayan erkek çocuklar bana laf atıyorlar terbiyesizler...”

Bu ve benzer ifadeleri sokakta çalışan, çalıştırılan her çocuktan duyabilirsiniz.

21. Yüzyıl da dünya bütçesinin neredeyse 3/2’si silahlanmaya harcanırken, çöplerden plastik toplarken bulduğu neredeyse kokmaya yüz tutmuş dönerli ekmeği hemen oracıkta çömelerek kardeşiyle paylaşarak gizlice yemeye çalışan Arife’yi, Arife’leri lütfen unutmayalım.

Büyük şehirler de çöpe atılan günlük ekmek sayıları ürkütecek kadar çok...

Düşündükçe bir şeye azıcık da olsa seviniyorum:

On Bir ay aç yatan yoksul, fakirler hiç olmazsa ramazan ayında bir ay karın doyurabilecekler...

Saygılarımla…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve aydinyeniufuk.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.