Sahte methiyelerle…
Sahte sözlerle…
Sahte vaatlerle…
Gazetecileri ekmeği yanından bedel gibi arkalarında koşturan…
Kendilerine hizmet ettiren…
Katı yürekli siyasetçiler…
Hiç mi hiç yürekleriniz sızlamıyor…
Günlerce arkanızda…
Aç susuz koşuşturan onca gazeteci meslektaşlarımız var…
Dini ve milli bayramlarda çalıştıkları gazetelere 50 liralık veya 100 liralık ilan vererek onları mutlu etseniz olmaz mı!...
O gazeteciler insan değil mi!..
Onların çocuk-çoluğu yok mu?
Kendilerinin ve çocuklarının yüzü gülse ne olur!...
Temsil ettiğiniz belediyeleri o gazeteciler mi borç batağına soktu…
Ya kendi partili belediye başkanınız ya da başka bir partiden bir belediye başkanı…
Bilinçsizce harcadığınız paraların bedelini sizin haberlerinizi yapmak için peşinizde koşuşturan gazeteci arkadaşlar mı ödeyecek!...
Günah keçisi olanlar gazeteciler mi olacak!...
Gazeteci arkadaş aklını başını topla…
Kıskaç altındasın!...
Siyasetçiler yerelde ve genelde yerel basını bitirmek istiyorlar…
Mustafa Kemal Atatürk’ün, “Ben Türk milletine her şeyi öğrettim ama uşaklık yapmayı öğretemedim” dediği gibi…
Uşaklık yapmayı bırakmayı öğren artık!…
Katkı sağlayan siyasetçilerimize ve belediye başkanlarımıza teşekkürler…
Beyler unutmayın!..
Gazeteci, kimden para bulacağım da yarın gazete çıkaracağım diye düşünmemelidir!
Gazeteci, yarın nasıl güzel bir haber yapıp Aydını tanıtacağım diye düşünmelidir!
Büyük üstat bayramı şöyle tarif etmiş…
Nefes almak bayramdır mesela; günün birinde soluksuz kalınca anlar insan…
Görmenin nasıl bir bayram olduğunu karanlık öğretir;
Sevmeninkini yalnızlık…
Sızlayan her organ, hele de burun direği bayramdır.
Bayramdır, elden ayaktan düşmemek,
Zihinden önce bedeni kaybetmemek, kurda kuşa yem olmayıp “çok şükür bugünü de gördük” diyebilmek…
Sevdiklerinle geçen her gün bayramdır…
Can Yücel