avcılar escort
Rıdvan Eşin
Ünüllar Hidrolik
Hasan Öğdüm
Köşe Yazarı
Hasan Öğdüm
 

SADECE BİR KİŞİ DEĞİL, BİR ÜLKENİN KADERİ: SESSİZ KALMAK İHANETTİR

Bazen ülkeler sessizce değişir. Sandıkların meşruiyetine sığınılarak kurumlar şekillendirilir, yargı ‘bağımsızlık’ kisvesi altında kılı kırk yaran bir ‘itaat silahı’na dönüşür. Medya susturulur, muhalefet ötekileştirilir, farklı düşünmek bir tehdit, sorgulamak bir suç olur. En acısı da şudur: Bütün bunlar yaşanırken halk susar. Ya korkudan ya yorgunluktan ya da artık hiçbir şeyin değişmeyeceğine olan inançsızlıktan... Ama şimdi susmanın bedeli yalnızca bireysel özgürlük değil. Artık susmanın bedeli bir halkın, bir cumhuriyetin geleceğidir. Şimdi susarsak, yarın bu topraklarda sadece korku konuşacak. Cumhuriyetin Ruhuna Açık Meydan Okuma Son günlerde yaşananlar, sadece siyasi rekabet değil; bir sistemin, hatta bir ülkenin ruhunu hedef alan karanlık bir senaryonun sahneye koyuluşudur. Lozan Antlaşması, bu ülkenin tapu senedidir. 1924 Anayasası, halk egemenliğinin temel taşıdır. Oysa bazı yapılarda bu kazanımlar, "aşılması gereken engeller" gibi sunulmakta, federatif yapılar meşrulaştırılmakta ve Türkiye’nin üniter yapısına pervasızca saldırılar yapılmaktadır. Peki neden? Çünkü çok merkezli bir halk hareketi yerine tek merkezli bir otorite için, önce toplumun hafızası silinmeli. Ve biz bu filmi daha önce gördük: Anayasaların içini boşaltan, kuvvetler ayrılığını yok sayan, muhalefeti "hain", gazeteciyi "ajan", akademisyeni "terörist" ilan eden rejimlerin sonu her zaman aynıdır: Yıkım. Hukuk Bittiğinde Ne Başlar? Bugün bir muhalefet lideri, halkın önemli bir kesimini temsil ettiği hâlde, yargı mekanizması kullanılarak sahneden indirilmeye çalışılıyor. Üstelik bu yalnızca onun kişisel özgürlüğünü değil, milyonların siyasi iradesini gasp etme teşebbüsüdür.  Yargı kararlarının değil, talimatların egemen olduğu bir sistemde “adalet” kelimesi sadece adliye saraylarının tabelasında kalır.  Yargı bittiğinde ifade özgürlüğü, siyasi temsil, seçme hakkı, örgütlenme hakkı da biter.  Ve sonra o ülke artık bir “cumhuriyet” değil, bir “görüntü cumhuriyetine” dönüşür.  Pusulamız Ne Olmalı? Şimdi sorumluluğumuz büyük. Bu sadece siyasetçilerin değil, hepimizin sınavı. Çünkü bir ülkenin rejimi bir gecede değişmez ama halkı sessiz kaldığında o rejim çökebilir.  Unutmayın, korku bulaşıcıdır, ama cesaret de öyledir. Bugün bir halk olarak yeniden sormalıyız:  - “Ben bu ülkede nasıl bir gelecek hayal ediyorum?” - “Çocuklarım hangi değerlerle büyüsün istiyorum?” - “Yarın bir tarih kitabında ismim hangi sayfada yazılsın: Direnenlerin mi, sessiz kalanların mı?” Direnmek Hak, Susmak Suç Olur Bu ülkede hâlâ hukuka inanan savcılar var. Hâlâ özgürlük için direnen gençler, öğretmenler, emekçiler var. Hâlâ gökyüzüne “Bu memleket bizim” diye haykıran sanatçılar, yazarlar, çiftçiler, anneler var. Yeter ki örgütlenelim. Yeter ki susmayalım. Yeter ki korkmayalım. Çünkü bu bir “siyaset” meselesi değil; bu, hayatta kalma, var olma meselesidir. Korku imparatorlukları çöker, ama halk direnirse cumhuriyetler sonsuza dek yaşar. Son söz: Burası bizim memleketimiz. Bu halk, alnının teriyle, yüreğiyle, tarihiyle bu ülkeyi kurdu. Şimdi yeniden sahip çıkma zamanı. Unutma: Bir kişi susarsa, bir kişi daha susar. Ama biri konuşursa, bir ülke uyanır.
Ekleme Tarihi: 02 June 2025 - Monday

SADECE BİR KİŞİ DEĞİL, BİR ÜLKENİN KADERİ: SESSİZ KALMAK İHANETTİR

Bazen ülkeler sessizce değişir. Sandıkların meşruiyetine sığınılarak kurumlar şekillendirilir, yargı ‘bağımsızlık’ kisvesi altında kılı kırk yaran bir ‘itaat silahı’na dönüşür. Medya susturulur, muhalefet ötekileştirilir, farklı düşünmek bir tehdit, sorgulamak bir suç olur. En acısı da şudur: Bütün bunlar yaşanırken halk susar. Ya korkudan ya yorgunluktan ya da artık hiçbir şeyin değişmeyeceğine olan inançsızlıktan...

Ama şimdi susmanın bedeli yalnızca bireysel özgürlük değil. Artık susmanın bedeli bir halkın, bir cumhuriyetin geleceğidir.

Şimdi susarsak, yarın bu topraklarda sadece korku konuşacak.

Cumhuriyetin Ruhuna Açık Meydan Okuma

Son günlerde yaşananlar, sadece siyasi rekabet değil; bir sistemin, hatta bir ülkenin ruhunu hedef alan karanlık bir senaryonun sahneye koyuluşudur. Lozan Antlaşması, bu ülkenin tapu senedidir. 1924 Anayasası, halk egemenliğinin temel taşıdır. Oysa bazı yapılarda bu kazanımlar, "aşılması gereken engeller" gibi sunulmakta, federatif yapılar meşrulaştırılmakta ve Türkiye’nin üniter yapısına pervasızca saldırılar yapılmaktadır.

Peki neden?

Çünkü çok merkezli bir halk hareketi yerine tek merkezli bir otorite için, önce toplumun hafızası silinmeli.

Ve biz bu filmi daha önce gördük: Anayasaların içini boşaltan, kuvvetler ayrılığını yok sayan, muhalefeti "hain", gazeteciyi "ajan", akademisyeni "terörist" ilan eden rejimlerin sonu her zaman aynıdır: Yıkım.

Hukuk Bittiğinde Ne Başlar?

Bugün bir muhalefet lideri, halkın önemli bir kesimini temsil ettiği hâlde, yargı mekanizması kullanılarak sahneden indirilmeye çalışılıyor. Üstelik bu yalnızca onun kişisel özgürlüğünü değil, milyonların siyasi iradesini gasp etme teşebbüsüdür. 

Yargı kararlarının değil, talimatların egemen olduğu bir sistemde “adalet” kelimesi sadece adliye saraylarının tabelasında kalır. 

Yargı bittiğinde ifade özgürlüğü, siyasi temsil, seçme hakkı, örgütlenme hakkı da biter. 

Ve sonra o ülke artık bir “cumhuriyet” değil, bir “görüntü cumhuriyetine” dönüşür. 

Pusulamız Ne Olmalı?

Şimdi sorumluluğumuz büyük. Bu sadece siyasetçilerin değil, hepimizin sınavı.

Çünkü bir ülkenin rejimi bir gecede değişmez ama halkı sessiz kaldığında o rejim çökebilir. 

Unutmayın, korku bulaşıcıdır, ama cesaret de öyledir.

Bugün bir halk olarak yeniden sormalıyız: 

- “Ben bu ülkede nasıl bir gelecek hayal ediyorum?”

- “Çocuklarım hangi değerlerle büyüsün istiyorum?”

- “Yarın bir tarih kitabında ismim hangi sayfada yazılsın: Direnenlerin mi, sessiz kalanların mı?”

Direnmek Hak, Susmak Suç Olur

Bu ülkede hâlâ hukuka inanan savcılar var. Hâlâ özgürlük için direnen gençler, öğretmenler, emekçiler var. Hâlâ gökyüzüne “Bu memleket bizim” diye haykıran sanatçılar, yazarlar, çiftçiler, anneler var.

Yeter ki örgütlenelim. Yeter ki susmayalım. Yeter ki korkmayalım.

Çünkü bu bir “siyaset” meselesi değil; bu, hayatta kalma, var olma meselesidir.

Korku imparatorlukları çöker, ama halk direnirse cumhuriyetler sonsuza dek yaşar.

Son söz:

Burası bizim memleketimiz. Bu halk, alnının teriyle, yüreğiyle, tarihiyle bu ülkeyi kurdu. Şimdi yeniden sahip çıkma zamanı.

Unutma:

Bir kişi susarsa, bir kişi daha susar. Ama biri konuşursa, bir ülke uyanır.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (3)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve aydinyeniufuk.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yüregine kalemine sağlık Hasan bey. Tespitlerini son derece yerinde önemli. Adnan çukur
(05.06.2025 13:37 - #72574)
Yüregine kalemine sağlık Hasan bey. Tespitlerini son derece yerinde önemli. Adnan çukur
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve aydinyeniufuk.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Yüregine kalemine sağlık Hasan bey. Tespitlerini son derece yerinde önemli. Adnan çukur
(05.06.2025 13:37 - #72575)
Yüregine kalemine sağlık Hasan bey. Tespitlerini son derece yerinde önemli. Adnan çukur
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve aydinyeniufuk.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Figen DEMİRSOY
(06.06.2025 20:22 - #72577)
Yazınızın tüm içeriğine yürekten katılıyorum. Korku ve yorgunluk geçer ama inançsızlık... Bir onu es geçemem hep endişelendirmiştir beni. Hem de her konuda
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve aydinyeniufuk.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
avcılar escort