Rıdvan Eşin
Esnaf Odaları Bidliği
Aydem
Rıdvan Eşin
Alev Coşkun
Köşe Yazarı
Alev Coşkun
 

CUMHURİYET ve ATATÜRK

Dr. Mehmet Alev Coşkun, Siyaset Bilimi öğretim Üyesi, Eski İzmir Milletvekili, Eski Turizm Bakanı 29 Ekim-10 Kasım arası Cumhuriyet ve Atatürk haftasıdır. Bu nedenle gerek Atatürk, gerek Cumhuriyet ve gerekse orta çağdan akıl ve bilim çağına dönüştürülen Türk toplumu hakkında düşüncelerimi yerel gazeteye yazmayı uygun gördüm. Atatürk, büyük bir asker, büyük bir devlet adamı modern Türkiye Cumhuriyetini kuran, bir toplumu değiştiren büyük bir devrimciydi. Atatürk aynı zamanda büyük bir asker ve bir strateji ustasıydı.  Atatürk’ün askerlik alanındaki büyük başarılarından söz etmek ayrı bir konudur. Kapsamlı savaş tarihi kitapları tarafından bütün dünyada bu konu ele alınmıştır. En son olarak yayınlanan “Strateji Ustası Atatürk” adlı kitap buna örnektir.(Bkz. Fikret Bayır. Strateji Ustası Atatürk, Kaynak yayınları, 2014) Bu yazımızda Atatürk’ün askeri dehasından daha çok O’nun Orta çağlarda yaşayan feodal bir toplumu.  “muasır medeniyetler seviyesine “ çıkarmak için devrimler yapan büyük önder Atatürk’ten söz etmek istiyoruz. Askerlik alanında sadece Çanakkale savaşlarına çok kısa olarak değinip, ana konuma gireceğim. Çünkü Çanakkale savaşları onun askerlik dehasının ilk olarak ortaya konduğu yerdir. Bilindiği gibi,  Çanakkale savaşlarına katılmış olan Mustafa Kemal o sırada yarbay rütbesindeydi. İngiltere ve müttefikleri 25.Nisan,1915 te şafak sökerken Arıburnu’na asker çıkarmaya başladılar. İhtiyat yani yedek kuvvetler komutanı Yarbay Mustafa Kemal saat sabah 6.30 da telefonla bir not aldı. Düşman Arıburnu sırtlarını sarıyor. Elinizdeki kuvvetlerden bir taburu acele Arıburnu’na gönderiniz.”  Yarbay Mustafa Kemal, düşündü ve bir askeri durum değerlendirmesi yaptı. Düşmanın bu çıkartma hareketine karşı bir tabur asker yetişmez diye bir karara vardı. Emrindeki ihtiyat tümeninin üç alayı ve bir dağ taburu vardı.  O noktada hiçbir üst komutana haber vermeden ve danışmadan bir sorumluluk aldı ve üç alayından birisini savaş meydanına sürdü. Bu askerlikte kolay verilecek bir karar değildir. Büyük sorumlulukları vardır. İşte bu stratejik karar İngilizlerin Arıburnu çıkartmasını ters yüz etti. TÜRKLER NE MUTLU İDİKİ… Çok sonraları İngiltere Genelkurmay Başkanlığı Çanakkale savaş tarihini yazmak üzere General Aspirall Oglander’i görevlendirdi. General Oglander eserinde, Mustafa Kemal’in bu 25 Nisan1915 kararı için şöyle diyor: “Türkler ne mutlu idi ki, 19. Tümen Komutanı Mustafa Kemal’den başkası değildi. Ve kadere hakim olan bu adam, derhâl etkin bir komutan yeteneği gösterdi. İngiltere’nin bu saldırısının Türk savunmasının kalbine karşı çok ciddi bir tehdit oluşturduğunu derhal değerlendirerek, savaşa bir taburla değil bir alayla müdahale etmeye karar verdi” (General Oglander, Büyük Harbin Tarihi Çanakkale Gelibolu Harekâtı, sayfa 229, Arma Yayınları 2005).   İşte savaşın kaderini değiştiren nokta orasıydı. 34 yaşındaki genç Yarbay İngiliz stratejisini alt-üst etmişti. Bu tarih Atatürk’ün askeri deha olarak ilk kez sahneye çıkış tarihidir. Mustafa Kemal gerek savaş cephelerinde gerekse siyasi arena da artık yerini alacaktır. İşte bu nedenle yıllar sonra İngiltere Parlamentosunda, Birinci Dünya savaşı konuşulurken, Çanakkale planımız doğruydu ama ne yapalım ki, milletler her 200 yılda bir dahi yetiştirir, Oda Türklere nasip oldu, Onun askeri dehası bizi mağlup etti demişler ve bu altın satırlar İngiltere Parlamento tarihine ve zabıtlarına geçmiştir. Atatürk bütün hayatı boyunca daima okudu, hatta savaş cephelerinde bile gece kitap okuduğunu artık onun not defterleri yayınlandığı için biliyoruz. Atatürk Büyük Fransız ihtilalini çok iyi incelemişti.1789 Fransız ihtilalini hazırlayan sosyolojik nedenleri iyi incelemiş ve bu ihtilalin düşünce dünyasını yaratan Jan Jack Rousseau ve Montesquieu gibi düşünürlerin kitaplarını Fransızca aslından okumuştu. Orta çağlarda Avrupa ülkelerin de din kurallarının hayatın her cephesine hakim olmasından doğan sakıncaları ve zararları iyi etüt etmişti. Ayrıca, Türk toplumunu iyi biliyordu. Toplumun içinden, halkın içinden çıkmıştı. Selanik te orta halli bir ailenin evladı olarak doğmuş ve yetişmişti. Askeri okullarda okumasaydı ancak tarlada tarımla uğraşan bir köylü olacağını biliyordu. CUMHURİYET DÜŞÜNCESİ Atatürk’te Cumhuriyet düşüncesi, tam bağımsız, ulusal egemenliğe dayalı bir “Türkiye Cumhuriyeti” kurulması düşüncesi daha harp okulunda öğrenci iken kafasında oluşmuştu. Samsuna çıktıktan sonra bu amacını adım adım gerçekleştirdi. Aslında Amasya bildirgesinin esası Cumhuriyet fikridir.  Bu bildiri ne diyordu: “Vatanın bütünlüğü, milletin bağımsızlığı tehlikededir. Ulusun bağımsızlığını yine ulusun azim ve kararı kurtaracaktır.” Erzurum ve Sivas Kongreleri de aynı düşüncenin ürünüdür. 23.Nisan.1920 de kurulan Birinci Meclis te aynı düşüncenin sonucudur. Atatürk Nutuk’ta şöyle diyor. “Devlet yönetimini Cumhuriyetten söz etmeksizin milli egemenlik esasları çerçevesinde her an Cumhuriyete doğru yürüyen biçimde toplamaya çalışıyorduk.” Cumhuriyet ‘in hukuki temeller açısından gerçekleşmesi zaferden hemen sonra 1.Kasım.1922 de Saltanatın ortadan kaldırılmasıyla olmuştur. Daha sonra 29 Ekim.1923 te Cumhuriyet ilan edildi. Ancak, laik Türkiye Cumhuriyetini n gerçek bir biçimde ortaya çıkışı 3.Mart.1924 te Halifeliğin kaldırılması ve Eğitim Birliği (Tevhidi tedrisat) Yasasının kabul edilmesiyle gerçekleşmiştir. AYDINLANMA DEVRİMLERİ Bu yasal adımlardan sonra Atatürk’ün aydınlanma devrimleri başlamıştır ki, kısaca Kadınların tam haklarının verilmesi, alfabe devrimi ve Medeni Kanun, Ceza Kanunu, Ticaret Kanunu gibi evrensel yasaların kabul edilmesidir. Atatürk’ün amacı sadece rejim olarak şekli bir Cumhuriyet kurmak değildi. Çünkü bugün adı Cumhuriyet olan ancak kendisi orta çağda yaşayan devletler vardır.(örnek İran). Atatürk bir toplumu topyekûn çağdaşlaştırmak istiyordu. Çağdaş, uygar bir toplum yaratmak istiyordu. Din kurallarının devlet yönetimin den uzaklaştırılmasını istiyordu. Laik bir toplum yaratılmasını istiyordu. Atatürk bu nedenle “muasır medeniyetler seviyesine” yani “ çağdaş uygarlıklar düzeyine” ulaşacağız diyordu. Atatürk bu nedenle çağdaş bir toplum kurucusu ve bir modern devlet kurucusudur. Bütün dünyadaki toplum bilimciler, tarihçiler ve siyaset bilimciler Atatürk’ü bu nitelikleriyle kabul ediyorlar. Özellikle onun bilime bağlılığına ve onun devlet kuruculuğu rolüne önem veriyorlar. TÜM İSLAM COĞRAFYASINDA BİR İLK Atatürk Devrimleri,   orta çağlarda yaşayan Türk toplumunu büyük dönüşümlere yöneltti. Çağdaş ve laik bir Cumhuriyet kuruldu. Orta Doğu coğrafyasında, tüm İslam dünyasın da ilk kez din kurallarını referans almayan bir devlet ortaya çıkıyordu. İlk kez, İslam dünyasında bir devlet başkanı “En Gerçek Yol Gösterici Bilimdir” diyordu. İlk kez din ve şeriatı referans almayan bir devlet orta doğuda ortaya çıkıyordu. İlk kez bir devlet başkanı “En Gerçek Yol Gösterici Bilimdir” diyordu. Orta Doğuda ümmeti değil milleti referans alan. Yeni bir ulus devlet kuruluyordu. Bir üniter devlet, tasada, kıvançta, keder ve sevinçte ortak değerlere sarılan bir üniter devlet doğuyordu. Bu nedenle, Atatürk hakkında çalışma yapan yabancı araştırıcılar, bilim insanları eserlerinde, kitaplarında Atatürk’ün bu kurucu niteliğini öne çıkarırlar. İşte birkaç örnek Lord Kinros Kitabına (ATATÜRK BİR MİLLETİN DOĞUŞU) adını vermiştir. Andrew Mango, kitabına (ATATÜRK MODERN TÜRKİYENİN KURUCUSU) adını koymuştur. DÜNYA DA ATATÜRK YILI  1981 yılı, Atatürk’ün 100.dogum yılıdır tarihte Birleşmiş Milletlere bağlı UNESCO bir karar aldı. Bütün milletlerin oybirliği ile bir karar alındı.1981 yılı bütün Dünyada Atatürk yılı olarak ilan edildi ve bütün dünyada Atatürk hakkında toplantılar yapıldı. Bu nedenle UNESCO’nun hazırladığı kitaba MODERN BİR DEVLETİN KURUCUSU ATATÜRK başlığı verilmiştir. Görüldüğü gibi, hepsi Atatürk’ün Modern bir devlet ve çağdaş bir toplum kuruculuğunu öne çıkarıyorlar…  Atatürk’e layık olmak için ne yapıyoruz. Bu modern devleti kuran büyük Önder’e hemen her gün belli çevreler hakaret ediyorlar. Cumhuriyetin nimetleriyle, Cumhuriyetin getirdiği demokratik haklarla seçilip milletvekili olanların kimileri Atatürk için “ayyaş” tabirini kullanabiliyorlar. Ben bu ülkenin yetiştirdiği bir aydın olarak, Cumhuriyetin yarattığı okullarda okumuş bir Cumhuriyet insanı olarak bu deyimi ret ediyorum, kabul etmiyorum… CUMHURİYET İ VE ATATÜRK DEVRİMLERİ YIKILAMAZ GERİ DÖNDÜRÜLEMEZ Tarih bize gösteriyor ki her devrim sosyolojik olarak karşı devrimini yaratır. Her vesile ile Atatürk’ü yıpratıp, Kuvayı milliye mücadelesi sonucu çizilen vatanımızın sınırlarını yıkmak, milletimizin birlik ve bütünlüğünü tahrip etmek isteyenler vardır. Bugün vardır, yarında olacaktır. Ama Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyetini kimse yıkamayacak, Onun getirdiği devrimleri geriye döndüremeyecektir.  Cumhuriyet 92. Yıldönümünü kutluyor. Atatürk’ün getirdiği Medeni Kanundan dönülebilir mi? Alfabe devriminden ters yüz edilip Arap alfabesine dönülebilir mi? Devlet yönetiminde Şeriat kurallarına dönülebilir mi? Evet, kabul ediyorum, devrimlerde çentik açtılar. Özellikle eğitim konusunda geriye dönüşte yol aldılar. Âmâ yukarıda belirttiğim sosyoloji kuralı da işliyor. Tez anti tezini yaratıyor, bu yeni tez de karşıtlığını yaratıyor. Belki kimi alanlarda ve mevzilerde yer almış olabilirler. Ancak, temelde Atatürk Devrimlerini ve Cumhuriyet’in kazanımlarını topyekûn söküp atamayacaklardır. Çünkü siyasal iktidarın Atatürk Devrimleri karşıtı söylem ve politikaları her geçen gün Atatürkçüleri çoğaltıyor ve keskinleştiriyor. Sözlerimi Namık Kemal’in mısraları ile bağlıyorum “Felek her türlü esbab-ı cefasın toplasın gelsin, Dönersem kahpeyim millet yolunda bir azimetten” (Felek her türlü acısını toplasın gelsin-Dönersem kahpeyim millet yolunda çalışmaktan…) Bir de zalimlere ve güçlülere yine Namık Kemal’den seslenelim: “Ne mümkün zulme ile bidad ile imha-yı  hürriyet, Çalış idraki kaldır muktedirsen ademiyetten.” (Zulümle, haksızlıkla özgürlüğü yok etmek mümkün değildir. Eğer muktedirsen, anlayış ve ilerlemeyi kaldır insanlıktan…) Bizim özgürlükler tarihimizin kökleri ikiyiz yıl önceye dayanır. Türk halkı bir gün gelir eski kimliğine döner ve mucizeler yaratır. Atatürkçüler ölmez, Kuvayı milliyetçiler bitmez…
Ekleme Tarihi: 06 Kasım 2015 - Cuma

CUMHURİYET ve ATATÜRK

Dr. Mehmet Alev Coşkun, Siyaset Bilimi öğretim Üyesi, Eski İzmir Milletvekili, Eski Turizm Bakanı

29 Ekim-10 Kasım arası Cumhuriyet ve Atatürk haftasıdır. Bu nedenle gerek Atatürk, gerek Cumhuriyet ve gerekse orta çağdan akıl ve bilim çağına dönüştürülen Türk toplumu hakkında düşüncelerimi yerel gazeteye yazmayı uygun gördüm.

Atatürk, büyük bir asker, büyük bir devlet adamı modern Türkiye Cumhuriyetini kuran, bir toplumu değiştiren büyük bir devrimciydi. Atatürk aynı zamanda büyük bir asker ve bir strateji ustasıydı.

 Atatürk’ün askerlik alanındaki büyük başarılarından söz etmek ayrı bir konudur. Kapsamlı savaş tarihi kitapları tarafından bütün dünyada bu konu ele alınmıştır. En son olarak yayınlanan “Strateji Ustası Atatürk” adlı kitap buna örnektir.(Bkz. Fikret Bayır. Strateji Ustası Atatürk, Kaynak yayınları, 2014)

Bu yazımızda Atatürk’ün askeri dehasından daha çok O’nun Orta çağlarda yaşayan feodal bir toplumu.

 “muasır medeniyetler seviyesine “ çıkarmak için devrimler yapan büyük önder Atatürk’ten söz etmek istiyoruz. Askerlik alanında sadece Çanakkale savaşlarına çok kısa olarak değinip, ana konuma gireceğim. Çünkü Çanakkale savaşları onun askerlik dehasının ilk olarak ortaya konduğu yerdir.

Bilindiği gibi,  Çanakkale savaşlarına katılmış olan Mustafa Kemal o sırada yarbay rütbesindeydi. İngiltere ve müttefikleri 25.Nisan,1915 te şafak sökerken Arıburnu’na asker çıkarmaya başladılar. İhtiyat yani yedek kuvvetler komutanı Yarbay Mustafa Kemal saat sabah 6.30 da telefonla bir not aldı. Düşman Arıburnu sırtlarını sarıyor. Elinizdeki kuvvetlerden bir taburu acele Arıburnu’na gönderiniz.”

 Yarbay Mustafa Kemal, düşündü ve bir askeri durum değerlendirmesi yaptı. Düşmanın bu çıkartma hareketine karşı bir tabur asker yetişmez diye bir karara vardı. Emrindeki ihtiyat tümeninin üç alayı ve bir dağ taburu vardı.  O noktada hiçbir üst komutana haber vermeden ve danışmadan bir sorumluluk aldı ve üç alayından birisini savaş meydanına sürdü. Bu askerlikte kolay verilecek bir karar değildir. Büyük sorumlulukları vardır. İşte bu stratejik karar İngilizlerin Arıburnu çıkartmasını ters yüz etti.

TÜRKLER NE MUTLU İDİKİ…

Çok sonraları İngiltere Genelkurmay Başkanlığı Çanakkale savaş tarihini yazmak üzere General Aspirall Oglander’i görevlendirdi. General Oglander eserinde, Mustafa Kemal’in bu 25 Nisan1915 kararı için şöyle diyor:

“Türkler ne mutlu idi ki, 19. Tümen Komutanı Mustafa Kemal’den başkası değildi. Ve kadere hakim olan bu adam, derhâl etkin bir komutan yeteneği gösterdi. İngiltere’nin bu saldırısının Türk savunmasının kalbine karşı çok ciddi bir tehdit oluşturduğunu derhal değerlendirerek, savaşa bir taburla değil bir alayla müdahale etmeye karar verdi” (General Oglander, Büyük Harbin Tarihi Çanakkale Gelibolu Harekâtı, sayfa 229, Arma Yayınları 2005).

  İşte savaşın kaderini değiştiren nokta orasıydı. 34 yaşındaki genç Yarbay İngiliz stratejisini alt-üst etmişti. Bu tarih Atatürk’ün askeri deha olarak ilk kez sahneye çıkış tarihidir. Mustafa Kemal gerek savaş cephelerinde gerekse siyasi arena da artık yerini alacaktır.

İşte bu nedenle yıllar sonra İngiltere Parlamentosunda, Birinci Dünya savaşı konuşulurken, Çanakkale planımız doğruydu ama ne yapalım ki, milletler her 200 yılda bir dahi yetiştirir, Oda Türklere nasip oldu, Onun askeri dehası bizi mağlup etti demişler ve bu altın satırlar İngiltere Parlamento tarihine ve zabıtlarına geçmiştir.

Atatürk bütün hayatı boyunca daima okudu, hatta savaş cephelerinde bile gece kitap okuduğunu artık onun not defterleri yayınlandığı için biliyoruz. Atatürk Büyük Fransız ihtilalini çok iyi incelemişti.1789 Fransız ihtilalini hazırlayan sosyolojik nedenleri iyi incelemiş ve bu ihtilalin düşünce dünyasını yaratan Jan Jack Rousseau ve Montesquieu gibi düşünürlerin kitaplarını Fransızca aslından okumuştu.

Orta çağlarda Avrupa ülkelerin de din kurallarının hayatın her cephesine hakim olmasından doğan sakıncaları ve zararları iyi etüt etmişti. Ayrıca, Türk toplumunu iyi biliyordu. Toplumun içinden, halkın içinden çıkmıştı. Selanik te orta halli bir ailenin evladı olarak doğmuş ve yetişmişti. Askeri okullarda okumasaydı ancak tarlada tarımla uğraşan bir köylü olacağını biliyordu.

CUMHURİYET DÜŞÜNCESİ

Atatürk’te Cumhuriyet düşüncesi, tam bağımsız, ulusal egemenliğe dayalı bir “Türkiye Cumhuriyeti” kurulması düşüncesi daha harp okulunda öğrenci iken kafasında oluşmuştu. Samsuna çıktıktan sonra bu amacını adım adım gerçekleştirdi.

Aslında Amasya bildirgesinin esası Cumhuriyet fikridir.  Bu bildiri ne diyordu:

“Vatanın bütünlüğü, milletin bağımsızlığı tehlikededir. Ulusun bağımsızlığını yine ulusun azim ve kararı kurtaracaktır.”

Erzurum ve Sivas Kongreleri de aynı düşüncenin ürünüdür. 23.Nisan.1920 de kurulan Birinci Meclis te aynı düşüncenin sonucudur. Atatürk Nutuk’ta şöyle diyor. “Devlet yönetimini Cumhuriyetten söz etmeksizin milli egemenlik esasları çerçevesinde her an Cumhuriyete doğru yürüyen biçimde toplamaya çalışıyorduk.”

Cumhuriyet ‘in hukuki temeller açısından gerçekleşmesi zaferden hemen sonra 1.Kasım.1922 de Saltanatın ortadan kaldırılmasıyla olmuştur. Daha sonra 29 Ekim.1923 te Cumhuriyet ilan edildi. Ancak, laik Türkiye Cumhuriyetini n gerçek bir biçimde ortaya çıkışı 3.Mart.1924 te Halifeliğin kaldırılması ve Eğitim Birliği (Tevhidi tedrisat) Yasasının kabul edilmesiyle gerçekleşmiştir.

AYDINLANMA DEVRİMLERİ

Bu yasal adımlardan sonra Atatürk’ün aydınlanma devrimleri başlamıştır ki, kısaca Kadınların tam haklarının verilmesi, alfabe devrimi ve Medeni Kanun, Ceza Kanunu, Ticaret Kanunu gibi evrensel yasaların kabul edilmesidir. Atatürk’ün amacı sadece rejim olarak şekli bir Cumhuriyet kurmak değildi. Çünkü bugün adı Cumhuriyet olan ancak kendisi orta çağda yaşayan devletler vardır.(örnek İran). Atatürk bir toplumu topyekûn çağdaşlaştırmak istiyordu. Çağdaş, uygar bir toplum yaratmak istiyordu. Din kurallarının devlet yönetimin den uzaklaştırılmasını istiyordu. Laik bir toplum yaratılmasını istiyordu. Atatürk bu nedenle “muasır medeniyetler seviyesine” yani “ çağdaş uygarlıklar düzeyine” ulaşacağız diyordu.

Atatürk bu nedenle çağdaş bir toplum kurucusu ve bir modern devlet kurucusudur. Bütün dünyadaki toplum bilimciler, tarihçiler ve siyaset bilimciler Atatürk’ü bu nitelikleriyle kabul ediyorlar. Özellikle onun bilime bağlılığına ve onun devlet kuruculuğu rolüne önem veriyorlar.

TÜM İSLAM COĞRAFYASINDA BİR İLK

Atatürk Devrimleri,   orta çağlarda yaşayan Türk toplumunu büyük dönüşümlere yöneltti. Çağdaş ve laik bir Cumhuriyet kuruldu. Orta Doğu coğrafyasında, tüm İslam dünyasın da ilk kez din kurallarını referans almayan bir devlet ortaya çıkıyordu. İlk kez, İslam dünyasında bir devlet başkanı “En Gerçek Yol Gösterici Bilimdir” diyordu. İlk kez din ve şeriatı referans almayan bir devlet orta doğuda ortaya çıkıyordu. İlk kez bir devlet başkanı “En Gerçek Yol Gösterici Bilimdir” diyordu. Orta Doğuda ümmeti değil milleti referans alan. Yeni bir ulus devlet kuruluyordu. Bir üniter devlet, tasada, kıvançta, keder ve sevinçte ortak değerlere sarılan bir üniter devlet doğuyordu.

Bu nedenle, Atatürk hakkında çalışma yapan yabancı araştırıcılar, bilim insanları eserlerinde, kitaplarında Atatürk’ün bu kurucu niteliğini öne çıkarırlar. İşte birkaç örnek Lord Kinros Kitabına (ATATÜRK BİR MİLLETİN DOĞUŞU) adını vermiştir. Andrew Mango, kitabına (ATATÜRK MODERN TÜRKİYENİN KURUCUSU) adını koymuştur.

DÜNYA DA ATATÜRK YILI

 1981 yılı, Atatürk’ün 100.dogum yılıdır tarihte Birleşmiş Milletlere bağlı UNESCO bir karar aldı. Bütün milletlerin oybirliği ile bir karar alındı.1981 yılı bütün Dünyada Atatürk yılı olarak ilan edildi ve bütün dünyada Atatürk hakkında toplantılar yapıldı. Bu nedenle UNESCO’nun hazırladığı kitaba MODERN BİR DEVLETİN KURUCUSU ATATÜRK başlığı verilmiştir. Görüldüğü gibi, hepsi Atatürk’ün Modern bir devlet ve çağdaş bir toplum kuruculuğunu öne çıkarıyorlar…

 Atatürk’e layık olmak için ne yapıyoruz. Bu modern devleti kuran büyük Önder’e hemen her gün belli çevreler hakaret ediyorlar. Cumhuriyetin nimetleriyle, Cumhuriyetin getirdiği demokratik haklarla seçilip milletvekili olanların kimileri Atatürk için “ayyaş” tabirini kullanabiliyorlar. Ben bu ülkenin yetiştirdiği bir aydın olarak, Cumhuriyetin yarattığı okullarda okumuş bir Cumhuriyet insanı olarak bu deyimi ret ediyorum, kabul etmiyorum…

CUMHURİYET İ VE ATATÜRK DEVRİMLERİ YIKILAMAZ GERİ DÖNDÜRÜLEMEZ

Tarih bize gösteriyor ki her devrim sosyolojik olarak karşı devrimini yaratır. Her vesile ile Atatürk’ü yıpratıp, Kuvayı milliye mücadelesi sonucu çizilen vatanımızın sınırlarını yıkmak, milletimizin birlik ve bütünlüğünü tahrip etmek isteyenler vardır. Bugün vardır, yarında olacaktır. Ama Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyetini kimse yıkamayacak, Onun getirdiği devrimleri geriye döndüremeyecektir.  Cumhuriyet 92. Yıldönümünü kutluyor. Atatürk’ün getirdiği Medeni Kanundan dönülebilir mi? Alfabe devriminden ters yüz edilip Arap alfabesine dönülebilir mi? Devlet yönetiminde Şeriat kurallarına dönülebilir mi? Evet, kabul ediyorum, devrimlerde çentik açtılar. Özellikle eğitim konusunda geriye dönüşte yol aldılar. Âmâ yukarıda belirttiğim sosyoloji kuralı da işliyor. Tez anti tezini yaratıyor, bu yeni tez de karşıtlığını yaratıyor. Belki kimi alanlarda ve mevzilerde yer almış olabilirler. Ancak, temelde Atatürk Devrimlerini ve Cumhuriyet’in kazanımlarını topyekûn söküp atamayacaklardır. Çünkü siyasal iktidarın Atatürk Devrimleri karşıtı söylem ve politikaları her geçen gün Atatürkçüleri çoğaltıyor ve keskinleştiriyor. Sözlerimi Namık Kemal’in mısraları ile bağlıyorum

“Felek her türlü esbab-ı cefasın toplasın gelsin,

Dönersem kahpeyim millet yolunda bir azimetten” (Felek her türlü acısını toplasın gelsin-Dönersem kahpeyim millet yolunda çalışmaktan…)

Bir de zalimlere ve güçlülere yine Namık Kemal’den seslenelim:

“Ne mümkün zulme ile bidad ile imha-yı  hürriyet,

Çalış idraki kaldır muktedirsen ademiyetten.” (Zulümle, haksızlıkla özgürlüğü yok etmek mümkün değildir. Eğer muktedirsen, anlayış ve ilerlemeyi kaldır insanlıktan…)

Bizim özgürlükler tarihimizin kökleri ikiyiz yıl önceye dayanır. Türk halkı bir gün gelir eski kimliğine döner ve mucizeler yaratır. Atatürkçüler ölmez, Kuvayı milliyetçiler bitmez…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve aydinyeniufuk.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.