Siyaset; tanımı gereği toplumsal düzeni sağlamak, kamusal iyiyi inşa etmek için yapılması gereken bir bilimdir. Fakat gerçek hayatta gördüğümüz tablo çoğu zaman bunun tam tersidir. Bugün siyaset, ne yazık ki ilke ve erdemle değil; çıkar ve sosyal imajla anılır ve yapılır olmuştur.
Siyaset bilimciler, bu alanın nasıl olması gerektiğini anlatmış ama dinleyen ve gerçeği uygulayan az olmuştur. Platon; siyasetçinin bilgiyle, bilgelikle ve adaletle hareket etmesi gerektiğini savunuyordu. Çünkü toplumun yönetimi, ancak hakikati bilenlerin elinde şekillenirse sağlıklı olurdu.
Aristoteles ise siyaset için çok daha farklı bir tanım getirmiş: “İnsan doğası gereği siyasi bir hayvandır.” Yani insan, yalnız yaşamak için değil; birlikte yaşarken sorumluluk almak, iyiyi çoğaltmak için siyaset yapmalıydı. Ancak bugün bu sorumluluk, çoğu kez yerini kişisel ikbal ve günümüz siyasisinin eksikliklerine kalmıştır.
Machiavelli’nin Prens adlı eseri, daha gerçekçi bir perspektif sunmuştur: “Bir hükümdar iyi olmak zorunda değildir, sadece iyiymiş gibi görünmelidir.” Bu anlayış, modern siyasetin temel kodlarından birine dönüşmüştür: Görünmek, olmaktan daha önemli hale gelmiştir.
“Siyasette yalan söylemek bir gelenek hâline gelmiştir. Çünkü yalanlar, iktidarın biçimini korur.” Demiştir Hannah Arendt, bu tespiti, özellikle günümüz politik atmosferini anlamak için anahtar niteliktedir. Gerçeğin değil, söylemin hüküm sürdüğü bir süreçteyizdir.
Bugün geldiğimiz noktada, tüm bu düşünürlerin ortak bir çağrısı vardır: Siyaset, halk için yapılmalı ama halktan da bir nitelik beklentisiyle yapılmalı. Ahlak talep etmeyen toplumlarda, ahlaklı siyasetçi barınmaz. Çünkü siyasetçi, toplumun aynasıdır.
Yukarıdaki tarihi şahsiyetlerin tanımlarından sonra, ilimiz yerel siyasilerinin ahlak, erdem, dürüstlük, hukuk ve insan odaklı bakışlarını okuyucularımız ve kalem tutan olarak ben irdeleyip yargılayalım. Aydın’ın ‘topuklu efesi’ ve Kuşadası belediyesi arasında bugünlerde bolca konuşulan ‘’Kuşadası belediyesi hizmet binasının Büyükşehir’e devri’’ ahlak, hukuk ve erdem olgularının hangisi ile açıklanır.
Bahse konu iki siyasinin gelecek ve ikbal planları seçmenlerinin ve Aydın halkının menfaatiyle pek de örtüştüğü söylenemez.
O halde soru şu:
Siyaseti kim yapmalı? Gelecek dönem Aydın BŞBB kim olmalı?
Cevap net: Bilenler, düşünenler, erdemli olanlar. Kendisini değil, toplumu önceleyenler. İktidar için değil, hizmet için yola çıkanlar. Siyaset yeniden erdemle buluşmadıkça, halk güvenini, devlet ise istikrarını kaybetmeye mahkûmdur. Umarım siyasi kimlikler ‘ahlak ve erdem’ sınırları içinde kalmış ve kalacaklardır!
Kalın sağlıcakla…