Rıdvan Eşin
Ünüllar Hidrolik
Fibar
Hasan Öğdüm
Köşe Yazarı
Hasan Öğdüm
 

DÜNYA’NIN EN AZ ÖĞRENEN ÜLKESI: CEHALET BIR KADER MI, YOKSA BIR TERCIH MI?

GALLUP’un araştırma verilerine göre birkaç gün önce bir yazı kaleme almıştım. Dünyanın en az gülen ve en az öğrenen ülkesiydik. Gülmeyi unutan, öğrenmeyi dışlayan... Veriler gösteriyordu ki, ülkemiz dünya listelerinin en alt basamaklarında yer alıyordu: En az öğrenen ülkeler arasında %17 ile birinci sıradaydık. Bu sadece birkaç satırlık bir araştırma sonucundan ibaret değil; aslında bütün bir coğrafyanın zihin dünyasına tutulmuş hüzünlü bir aynaydı. Öğrenmek, birikmiş bilgilerin zihne yığılması değildir yalnızca; insanın kendi iç evreninin kapılarını aralaması, hakikatin izini sürmesidir. Bu yönüyle bilgi, dışsal bir nesne olmaktan çıkıp içsel bir dönüşümün yapıtaşı olur. Ezoterik geleneğin de sıklıkla işaret ettiği gibi, “Gerçek bilgi dışarıdan gelmez, içeride uyanır.” O yüzden öğrenme süreci, biriktirmekten çok, hatırlamaktır; bildiklerimizin ardındaki derin anlamı fark etmektir. *** Yaşam boyu öğrenmek kavramı, sınıflarda başlayıp mezuniyet töreniyle sonlanmaz. Bilgi, durağan değil akışkandır. Akıl yürütmenin, sezginin, deneyimin ve merakın birleşiminden doğar. Ne var ki hız ve tüketim çağında yaşıyoruz. Bilgiyi derinleştirmek yerine yüzeyselleştiren, merakı öldüren, şüpheyi ayıplayan yapılara sıkışmış durumdayız. Sadece bilmediğini bilmeyenlerin değil, bilmediğini bilmediğini bile düşünmeyenlerin ülkesiyiz. Neden öğrenmiyoruz? Belki de çünkü öğrenmek, önce cehaletimizi kabul etmek demektir. Ve cehalet, yalnızca bir eksiklik değil, kimi zaman yanlış bir güvenlik alanıdır. O alanı sarsmak, hem dış dünyanın hem de içsel benliğin kapılarını aralamayı gerektirir. Zor bir yolculuktur, ama insan olmanın da temel koşuludur. *** O halde bu cehalet döngüsünden nasıl çıkacağız? Merakı yeniden kutsayarak. Soru sormayı öğrenmenin özü kabul ettiğimiz gün, bilgiyle gerçek bir ilişki kurarız. Çünkü hakikat, saklandığı yerde değil; ısrarla arandığı her köşede belirir. Bireyin içsel bilgeliğini teşvik ederek. Bilgi sadece öğretmende, kitapta ya da internette değildir. İnsan, kendi içinde de bir bilgi kaynağı taşır. Okumanın ötesinde; gözlemlemek, dinlemek, sorgulamak, düşünmek de öğrenmenin parçasıdır. Zihin, ancak içsel farkındalıkla kavrayabilir. Eğitimi kaçış değil dönüşüm alanı haline getirerek. Eğitimi sadece meslek edinme sürecine indirgeyen yapıları aşmalıyız. Eğitim, insan olmayı öğrenme sürecidir. Bu yüzden her yaşta, her mekânda, her ruh halinde öğrenebiliriz. Eleştirel düşünme becerileriyle toplumsal uyanışı başlatarak. Öğrenmek yalnızca “bilgi”yi almak değil, o bilgiyi sorgulamak, dönüştürmek ve insanlığa hizmet edecek bir amaçla bütünleştirmektir. Ezoterik dilde buna “Hakikatin işlenmesi” denir. Bilgiyi sevgiyle bağdaştırarak. Evet, bilgi zihni besler; ama sevgi ruhu aydınlatır. Her öğrenme eylemi, insana ve hayata dair daha derin bir bağ kurmayı hedeflemelidir. Çünkü sevgi olmadan bilgi, mermer gibi soğuk; bilgi olmadan sevgi de köksüz bir dal gibi savruktur. *** Bugün dünyanın en az öğrenen ülkelerinden biri olmak, sadece kötü bir istatistik değil, bir çağrı olabilir. Bizi bu sessizliğe, yüzeyselliğe, zihinsel durağanlığa iten şeylerden sıyrılıp hem iç dünyamıza hem de toplumsal gerçeğimize bir pencere açmak zorundayız. Öğrenmenin yalnızca dışarıdan edinilen bir eylem değil, içeriden başlayan bir aydınlanma olduğuna inanarak... Çünkü öğrenmek, yalnızca bir hak değil, bir varoluş biçimidir. Ve öğrenmek iyileştirir; hem insanı, hem toplumu.
Ekleme Tarihi: 07 Kasım 2025 -Cuma

DÜNYA’NIN EN AZ ÖĞRENEN ÜLKESI: CEHALET BIR KADER MI, YOKSA BIR TERCIH MI?

GALLUP’un araştırma verilerine göre birkaç gün önce bir yazı kaleme almıştım. Dünyanın en az gülen ve en az öğrenen ülkesiydik. Gülmeyi unutan, öğrenmeyi dışlayan...

Veriler gösteriyordu ki, ülkemiz dünya listelerinin en alt basamaklarında yer alıyordu: En az öğrenen ülkeler arasında %17 ile birinci sıradaydık.

Bu sadece birkaç satırlık bir araştırma sonucundan ibaret değil; aslında bütün bir coğrafyanın zihin dünyasına tutulmuş hüzünlü bir aynaydı.

Öğrenmek, birikmiş bilgilerin zihne yığılması değildir yalnızca; insanın kendi iç evreninin kapılarını aralaması, hakikatin izini sürmesidir.

Bu yönüyle bilgi, dışsal bir nesne olmaktan çıkıp içsel bir dönüşümün yapıtaşı olur. Ezoterik geleneğin de sıklıkla işaret ettiği gibi, “Gerçek bilgi dışarıdan gelmez, içeride uyanır.”

O yüzden öğrenme süreci, biriktirmekten çok, hatırlamaktır; bildiklerimizin ardındaki derin anlamı fark etmektir.

***

Yaşam boyu öğrenmek kavramı, sınıflarda başlayıp mezuniyet töreniyle sonlanmaz. Bilgi, durağan değil akışkandır.

Akıl yürütmenin, sezginin, deneyimin ve merakın birleşiminden doğar. Ne var ki hız ve tüketim çağında yaşıyoruz.

Bilgiyi derinleştirmek yerine yüzeyselleştiren, merakı öldüren, şüpheyi ayıplayan yapılara sıkışmış durumdayız. Sadece bilmediğini bilmeyenlerin değil, bilmediğini bilmediğini bile düşünmeyenlerin ülkesiyiz.

Neden öğrenmiyoruz? Belki de çünkü öğrenmek, önce cehaletimizi kabul etmek demektir. Ve cehalet, yalnızca bir eksiklik değil, kimi zaman yanlış bir güvenlik alanıdır.

O alanı sarsmak, hem dış dünyanın hem de içsel benliğin kapılarını aralamayı gerektirir. Zor bir yolculuktur, ama insan olmanın da temel koşuludur.

***

O halde bu cehalet döngüsünden nasıl çıkacağız?

Merakı yeniden kutsayarak. Soru sormayı öğrenmenin özü kabul ettiğimiz gün, bilgiyle gerçek bir ilişki kurarız. Çünkü hakikat, saklandığı yerde değil; ısrarla arandığı her köşede belirir.

Bireyin içsel bilgeliğini teşvik ederek. Bilgi sadece öğretmende, kitapta ya da internette değildir. İnsan, kendi içinde de bir bilgi kaynağı taşır. Okumanın ötesinde; gözlemlemek, dinlemek, sorgulamak, düşünmek de öğrenmenin parçasıdır. Zihin, ancak içsel farkındalıkla kavrayabilir.

Eğitimi kaçış değil dönüşüm alanı haline getirerek. Eğitimi sadece meslek edinme sürecine indirgeyen yapıları aşmalıyız. Eğitim, insan olmayı öğrenme sürecidir. Bu yüzden her yaşta, her mekânda, her ruh halinde öğrenebiliriz.

Eleştirel düşünme becerileriyle toplumsal uyanışı başlatarak. Öğrenmek yalnızca “bilgi”yi almak değil, o bilgiyi sorgulamak, dönüştürmek ve insanlığa hizmet edecek bir amaçla bütünleştirmektir. Ezoterik dilde buna “Hakikatin işlenmesi” denir.

Bilgiyi sevgiyle bağdaştırarak. Evet, bilgi zihni besler; ama sevgi ruhu aydınlatır. Her öğrenme eylemi, insana ve hayata dair daha derin bir bağ kurmayı hedeflemelidir. Çünkü sevgi olmadan bilgi, mermer gibi soğuk; bilgi olmadan sevgi de köksüz bir dal gibi savruktur.

***

Bugün dünyanın en az öğrenen ülkelerinden biri olmak, sadece kötü bir istatistik değil, bir çağrı olabilir. Bizi bu sessizliğe, yüzeyselliğe, zihinsel durağanlığa iten şeylerden sıyrılıp hem iç dünyamıza hem de toplumsal gerçeğimize bir pencere açmak zorundayız. Öğrenmenin yalnızca dışarıdan edinilen bir eylem değil, içeriden başlayan bir aydınlanma olduğuna inanarak...

Çünkü öğrenmek, yalnızca bir hak değil, bir varoluş biçimidir.

Ve öğrenmek iyileştirir; hem insanı, hem toplumu.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve aydinyeniufuk.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.