Türkiye’nin genç nüfusu, ülkenin en değerli hazinesidir. Gençler, sadece bugünün değil, yarının da liderleridir. Onlar, ülkenin potansiyelini açığa çıkaracak, kültürünü yüceltecek, ekonomik ve sosyal alanda ilerlemeyi sağlayacak olanlardır. Ancak, son yıllarda Türkiye’nin gençleri, daha parlak bir gelecek umudu ve kariyer fırsatları arayarak yurt dışına gitmeye başlamıştır. Bu durumu “beyin göçü” olarak tanımlıyoruz ve bu göç, ülkenin geleceği için büyük bir tehdit oluşturuyor.
2024 yılı itibarıyla Türkiye'nin toplam nüfusu 85 milyon civarındayken, 15-24 yaş arasındaki genç nüfus oranı yaklaşık %16,1'dir. Bu, yaklaşık 13,5 milyon gencin bulunduğu anlamına gelir. Ayrıca, Türkiye’nin genç nüfusunun yaklaşık %20'sinin üniversite öğrencisi olduğu tahmin edilmektedir.
Bu oranlar, Türkiye'nin genç nüfusunun büyüklüğünü ve potansiyelini gözler önüne seriyor. Ancak, bu genç nüfusun ülke içinde kalması ve gelişmesine fırsat tanınması gerektiği açıktır. Beyin göçünü engellemek, gençlerin daha iyi bir gelecek kurmasını sağlamak, ülkenin sürdürülebilir kalkınmasının anahtarıdır.
Beyin Göçünün Engellenmesi İçin Atılması Gereken Adımlar
Beyin göçü, gençlerin uluslararası alanda kendilerini geliştirmeleri adına bir fırsat gibi görünebilir; ancak ülke olarak, nitelikli iş gücünü kaybetmek, yerel inovasyonun gerilemesine, kalkınmanın duraklamasına yol açar. Bu nedenle, gençlerin yurt dışına gitmesini engellemek için somut adımlar atılması gerekmektedir.
Eğitim sisteminin güçlendirilmesi, inovasyona dayalı iş imkanlarının yaratılması ve gençlere daha fazla özgürlük ve fırsat verilmesi, bu adımların başında gelmelidir. Gençler, kendi potansiyellerini ülkesinde gerçekleştirebileceği bir ortamda yaşamak istiyor. Bu ortamı sağlamak, hükümetin ve toplumun sorumluluğudur.
Adalet ve Özgürlük: Temel Değerlerimiz
Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, “Egemenlik kayıtsız şartsız millete aittir” diyerek, halkın özgürlüğünü ve adaletini en yüksek değeri olarak benimsemiştir. Gençler için, adalet ve özgürlük, sadece soyut kavramlar değil, yaşamsal gerekliliklerdir. Adaletin ve özgürlüğün var olduğu bir toplumda, her birey kendini güvende hisseder ve potansiyelini en iyi şekilde kullanabilir. Gençlerin önünü açmak, onların sesine kulak vermek, toplumsal barışı ve ilerlemeyi sağlamanın temel taşlarını oluşturur.
Atatürk’ün İzinde
Mustafa Kemal Atatürk, “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir” diyerek, bilimsel düşüncenin ve eğitimin önemini vurgulamıştır. Gençlerin geleceğe umutla bakabilmesi için, eğitim sisteminin her düzeyde çağdaş ve özgür bir yapıya kavuşması gerekmektedir. Gençlerin beyin göçünü engellemek, yalnızca ekonomik büyümeyi sağlamakla kalmaz, aynı zamanda ülkenin demokratik ve kültürel gelişimine de katkıda bulunur.