avcılar escort
Rıdvan Eşin
Ünüllar Hidrolik
Muratcan Işıldak
Köşe Yazarı
Muratcan Işıldak
 

KUDÜS: ULUSLARARASI HUKUKUN SESSİZLİĞİNDE BİR DİRENİŞ HARİTASI

Kudüs… Dünyanın en kutsal şehirlerinden biri. Yahudiler, Hristiyanlar ve Müslümanlar için tarihi, dini ve kültürel önemi tartışmasız. Ancak bu tarihsel derinliğin ardında, bugün şiddetli bir mücadele, adaletsizlik ve sistematik bir hak ihlali yaşanıyor. Kudüs’ün taşıdığı sembolik anlam, yalnızca inançlar düzleminde değil; aynı zamanda uluslararası hukuk, insan hakları ve ulusların vicdanı açısından da belirleyici bir turnusol kağıdına dönüşmüş durumda. Kudüs'ün statüsü, 1947 tarihli Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 181 sayılı Kararı ile uluslararası bir şehir (corpus separatum) olarak öngörülmüştü. Ancak 1967’de İsrail’in Doğu Kudüs’ü işgal etmesiyle bu denge kalıcı olarak bozuldu. O tarihten bu yana, Kudüs'ün doğusu fiilen İsrail egemenliği altına alındı. Bu durum ise 1949 tarihli IV. Cenevre Sözleşmesi’ne ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarına açıkça aykırı. Özellikle 478 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararı, İsrail’in Kudüs’ü “ebedi başkent” ilan etmesini yasa dışı bulmuş ve diğer devletlerin Kudüs’te büyükelçilik açmaması çağrısında bulunmuştur. Ancak buna rağmen, bazı ülkelerin bu çağrıyı fiilen görmezden gelerek büyükelçiliklerini Kudüs'e taşıması, uluslararası hukukun siyasal pazarlıklara kurban edilebileceğini gözler önüne sermiştir. Uluslararası Hukuk Ne Zaman İşler? İsrail'in Kudüs'teki uygulamaları yalnızca askeri ya da idari değil; aynı zamanda ideolojik bir kuşatmadır. Yerleşim politikaları, Filistinli ailelerin zorla tahliye edilmesi, mülklerine el konulması, kutsal mekânların ibadet özgürlüğüne kapatılması, toplumsal hafızanın silinmesine yönelik bir mühendisliğe işaret etmektedir. Bu, bir kentin kimliğinin, uluslararası toplumun gözü önünde sistematik biçimde yeniden şekillendirilmesi anlamına gelmektedir. Burada dikkat çekici olan nokta şudur: Eğer uluslararası hukuk, yalnızca güçlülere karşı sessiz, mazlumlara karşı etkisiz kalıyorsa; o hukuk artık evrensel değil, keyfîdir. Kudüs bu anlamda sadece bir coğrafya değil, hukukun ve ahlakın sınandığı bir kavşaktır. Kudüs'te yaşanan her yıkım, her tahliye, her gözaltı sadece Filistinlilerin değil; tüm insanlığın, tüm kurumların ve tüm devletlerin sessizliğini de belgelemektedir. İsrail’in işgal altındaki Doğu Kudüs’te yürüttüğü yerleşim faaliyetleri, Roma Statüsü’ne göre savaş suçudur. Ancak Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin işlevselliği, siyasi dengeler karşısında çoğu zaman etkisizleşmektedir. İnsan hakları evrensel bildirgesinin 13. maddesi “herkesin yaşadığı yeri seçme ve orada yaşama hakkı”ndan bahsederken, Filistinli aileler her sabah evlerinin yıkımıyla, mahallelerinin kuşatılmasıyla, çocuklarının okul yolunda gözaltına alınmasıyla yüzleşmektedir. Bu bir “çatışma” değil; yapısal ve sürekli bir hak gaspıdır. Kudüs'ü anlamak; Ortadoğu’daki güç savaşlarını, uluslararası hukukun ikircikli tavrını ve modern diplomasi söyleminin çifte standardını görmek açısından da önemlidir. Her şeyin “meşru güvenlik kaygısı” başlığı altında açıklanması, işgali ve baskıyı görünmez kılamaz. Çünkü her bombalanan ev, her yıkılan mescit ve her gözaltına alınan çocuk, dünyanın gözleri önünde yazılan yeni bir tarih parçasıdır. Kudüs’ü savunmak, yalnızca bir kenti ya da bir halkı değil; hukukun, adaletin ve evrensel ilkelerin ayakta kalmasını savunmaktır. Bu sessizlik sürdükçe, ihlal eden değil, susan da sorumludur. Son Söz Bugün Kudüs'te yaşananlar, geleceğin tarih kitaplarında yalnızca İsrail'in politikalarıyla değil, aynı zamanda dünyanın sessizliğiyle anılacaktır. Eğer uluslararası hukuk gerçekten “evrensel” bir değer taşıyorsa, Kudüs bunun en açık sınav alanıdır. Eğer demokrasiyi, insan haklarını ve adaleti savunuyorsak; Kudüs’e sadece dualarla değil, hukuki ve siyasi sorumluluklarımızla da sahip çıkmalıyız.
Ekleme Tarihi: 02 June 2025 - Monday

KUDÜS: ULUSLARARASI HUKUKUN SESSİZLİĞİNDE BİR DİRENİŞ HARİTASI

Kudüs… Dünyanın en kutsal şehirlerinden biri. Yahudiler, Hristiyanlar ve Müslümanlar için tarihi, dini ve kültürel önemi tartışmasız. Ancak bu tarihsel derinliğin ardında, bugün şiddetli bir mücadele, adaletsizlik ve sistematik bir hak ihlali yaşanıyor. Kudüs’ün taşıdığı sembolik anlam, yalnızca inançlar düzleminde değil; aynı zamanda uluslararası hukuk, insan hakları ve ulusların vicdanı açısından da belirleyici bir turnusol kağıdına dönüşmüş durumda.

Kudüs'ün statüsü, 1947 tarihli Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 181 sayılı Kararı ile uluslararası bir şehir (corpus separatum) olarak öngörülmüştü. Ancak 1967’de İsrail’in Doğu Kudüs’ü işgal etmesiyle bu denge kalıcı olarak bozuldu. O tarihten bu yana, Kudüs'ün doğusu fiilen İsrail egemenliği altına alındı. Bu durum ise 1949 tarihli IV. Cenevre Sözleşmesi’ne ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarına açıkça aykırı.

Özellikle 478 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararı, İsrail’in Kudüs’ü “ebedi başkent” ilan etmesini yasa dışı bulmuş ve diğer devletlerin Kudüs’te büyükelçilik açmaması çağrısında bulunmuştur. Ancak buna rağmen, bazı ülkelerin bu çağrıyı fiilen görmezden gelerek büyükelçiliklerini Kudüs'e taşıması, uluslararası hukukun siyasal pazarlıklara kurban edilebileceğini gözler önüne sermiştir.

Uluslararası Hukuk Ne Zaman İşler?

İsrail'in Kudüs'teki uygulamaları yalnızca askeri ya da idari değil; aynı zamanda ideolojik bir kuşatmadır. Yerleşim politikaları, Filistinli ailelerin zorla tahliye edilmesi, mülklerine el konulması, kutsal mekânların ibadet özgürlüğüne kapatılması, toplumsal hafızanın silinmesine yönelik bir mühendisliğe işaret etmektedir. Bu, bir kentin kimliğinin, uluslararası toplumun gözü önünde sistematik biçimde yeniden şekillendirilmesi anlamına gelmektedir.

Burada dikkat çekici olan nokta şudur: Eğer uluslararası hukuk, yalnızca güçlülere karşı sessiz, mazlumlara karşı etkisiz kalıyorsa; o hukuk artık evrensel değil, keyfîdir. Kudüs bu anlamda sadece bir coğrafya değil, hukukun ve ahlakın sınandığı bir kavşaktır.

Kudüs'te yaşanan her yıkım, her tahliye, her gözaltı sadece Filistinlilerin değil; tüm insanlığın, tüm kurumların ve tüm devletlerin sessizliğini de belgelemektedir. İsrail’in işgal altındaki Doğu Kudüs’te yürüttüğü yerleşim faaliyetleri, Roma Statüsü’ne göre savaş suçudur. Ancak Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin işlevselliği, siyasi dengeler karşısında çoğu zaman etkisizleşmektedir.

İnsan hakları evrensel bildirgesinin 13. maddesi “herkesin yaşadığı yeri seçme ve orada yaşama hakkı”ndan bahsederken, Filistinli aileler her sabah evlerinin yıkımıyla, mahallelerinin kuşatılmasıyla, çocuklarının okul yolunda gözaltına alınmasıyla yüzleşmektedir. Bu bir “çatışma” değil; yapısal ve sürekli bir hak gaspıdır.

Kudüs'ü anlamak; Ortadoğu’daki güç savaşlarını, uluslararası hukukun ikircikli tavrını ve modern diplomasi söyleminin çifte standardını görmek açısından da önemlidir. Her şeyin “meşru güvenlik kaygısı” başlığı altında açıklanması, işgali ve baskıyı görünmez kılamaz. Çünkü her bombalanan ev, her yıkılan mescit ve her gözaltına alınan çocuk, dünyanın gözleri önünde yazılan yeni bir tarih parçasıdır.

Kudüs’ü savunmak, yalnızca bir kenti ya da bir halkı değil; hukukun, adaletin ve evrensel ilkelerin ayakta kalmasını savunmaktır. Bu sessizlik sürdükçe, ihlal eden değil, susan da sorumludur.

Son Söz

Bugün Kudüs'te yaşananlar, geleceğin tarih kitaplarında yalnızca İsrail'in politikalarıyla değil, aynı zamanda dünyanın sessizliğiyle anılacaktır. Eğer uluslararası hukuk gerçekten “evrensel” bir değer taşıyorsa, Kudüs bunun en açık sınav alanıdır. Eğer demokrasiyi, insan haklarını ve adaleti savunuyorsak; Kudüs’e sadece dualarla değil, hukuki ve siyasi sorumluluklarımızla da sahip çıkmalıyız.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve aydinyeniufuk.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
avcılar escort