Rıdvan Eşin
Esnaf Odaları Bidliği
Aydem
Rıdvan Eşin

Medyayı susturmak seçim öncesi muhalefetin sesini kısmak demek

SİYASET 18.05.2015 - 11:36, Güncelleme: 01.12.2020 - 14:49 3449+ kez okundu.
 

Medyayı susturmak seçim öncesi muhalefetin sesini kısmak demek

ANKARA SAVCISI SERDAR COŞKUN’UN ‘MUHALİF MEDYAYI SUSTURUN’ TALİMATI, MUHALEFET SÖZCÜLERİNİN TEPKİSİNİ ÇEKTİ. SİYASİLER, BU ŞEKİLDE SEÇİM ÖNCESİ MUHALEFET PARTİLERİNİN SESİNİN KISILMASININ AMAÇLANDIĞINI VURGULADI.

Ankara Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Bürosu Savcısı Serdar Coşkun’un, muhalif medyanın iletişim altyapılarını kapatmaya yönelik Ulaştırma Bakanlığı’na verdiği skandal talimat, muhalefeti ayağa kaldırdı.   Partiler, hukuksuz talimatla özgür basının susturularak muhalefetin sesinin kısılmak istendiğinde birleşti. Zamanlamaya dikkat çeken muhalefet temsilcileri, seçime 3 hafta kala gündeme gelen konunun sandıkla ilgili şaibe endişelerini artırdığını vurguladı.   Demokrasinin sıfırlandığı noktaya geldik   BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, hukuksuz talimatın kabul edilemeyeceğini vurguladı. İktidarın muhalif basını yok ederek diğer siyasi partilerin sesini kısmak istediğini belirten Destici, ‘demokrasinin sıfırlandığını’ anlattı. BBP lideri, şunları kaydetti: “Bu, hukukun hangi noktaya geldiğinin göstergesidir. Özgür basın, hukukun eliyle susturulmaya çalışılmaktadır. Muhalif basın yok edilmeye çalışılıyor. Bu, demokrasinin olduğu ülkelerde akla gelmeyecek bir uygulamadır. Medyanın bağımsızlığına gölge düşürülmemesi lazım. Medya, bu ülkede milletin sesi ve soluğudur. Basının özgürce yayın yapmasının önünün açılması gerekir. Ama maalesef, Türkiye’deki iktidar basın özgürlüğünü hiçe saymaktadır. Anayasayı askıya alacak yok sayacak uygulamalar içindedir. Tarafsız basını susturmak demek, aslında bu seçimler esnasında muhalefetin sesini kesmek demektir. Özgür medya olmadığı zaman, muhalifler seslerini nasıl duyuracak? TRT, bize bir dakika bile yer vermemektedir. Adeta iktidarın televizyonu haline dönüşmüştür. Seçime 20 gün kaldı. Biz inanıyoruz ki, milletimiz bunu görecek. Bütün bir basını susturmaya ve el koymaya kalkarsanız, bu sözün de demokrasinin de sıfırlandığı noktaya geldiğinin nişanesidir.”   Savcı suç işledi, hakkında işlem yapılmalı   CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu ise savcının talimatını ‘akıl ötesi’ olarak yorumladı. Yargının iflas ettiğini belirten Tanrıkulu, savcının suç işlediğini vurguladı. Vatandaşın haber alma hakkının engellendiğinin altını çizen Tanrıkulu, “Bu durum gazete yasaklamak, televizyon ve radyo kapatmaktan daha öte bir şey. Gazete kapatmak, yayın durdurmak zaten hukuka aykırı ama bunlar daha ötesini yapıyor. Ulaştırma Bakanlığı’na yazı yazılması, ‘bunlara bu hizmeti verme demesi’, hukukun, yargının iflas etmesi demek. Tam bir faşizm durumu var. Yargı hiçbir dönem bu kadar çok ayaklar altına alınmamıştı. Savcının yaptığı kesin bir suçtur, görevi kötüye kullanma suçudur. İlgili basın savcısının bu savcı hakkında işlem yapması, HSYK’nın işlem yapması lazım.” dedi.    Kaybedeceklerini anladılar, daha da hırçınlaşacaklar   MHP Genel Başkan Yardımcısı Yusuf Halaçoğlu da skandal talimata tepkiliydi. İktidarın kendilerinden olmayan tüm medya organlarına ceza yağdırarak susturmak istediğini anlattı. TRT’nin hükümet kanalı gibi çalıştığını kaydeden Halaçoğlu, yaşananların diktatörlükten bazı örnekler olduğunu ifade etti. MHP’li Halaçoğlu, şunları söyledi: “Baktılar ki ellerinden bir şey gelmiyor, medyayı hedef almaya başladılar. Bu saatten sonra her şeyi yapabilirler. Bu baskılar, uzun zamandır uygulanıyor. Bütün devlet imkânlarını iktidar partisi için kullanıyorlar. Devletin araçlarını kullanıyorlar.  Zaten TRT sadece hükümet için çalışıyor. Seçimlerde kaybedeceklerini görünce büyük bir tedirginlik oluştu. Haliyle kendi lehlerine nasıl çevirebilirler, düşüncesiyle böyle bir tutum sergiliyorlar. Ama hiçbir faydası olmayacak, kaybedecekler. Diktatörlerin örneklerini sergilemeye başladılar. Önümüzdeki günlerde farklı uygulamalara girişecekler. Kamuoyu yoklamaları, sürecin  aleyhlerine işlediklerini gösteriyor. Derinleştikçe daha da hırçınlaşacaklar.”   MÜDAHALE, SEÇİM HAKKININ İHLALİDİR   CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan, talimatı veren savcıyı eleştirdi. İktidarın önce yolsuzlukları örtmek, ardından da muhalifleri susturmak için savcıları kullandığını anlattı. Talimatın, seçim öncesi siyasi partilerin propaganda hakkını engellemek için verildiğini söyledi. CHP’li Tezcan, şu görüşü dile getirdi: “Savcıları önce yolsuzlukta kullandılar şimdi de AKP propagandasını artırmak için kullanıyorlar. Bu müdahale, siyasi partilerin seçimde özgürce propaganda yapma hakkına müdahaledir. Bununla ilgili her türlü müracaatı yaparız. YSK’nın bu tip müdahalelere ‘dur’ diyecek önlemler alması lazım. Parti devleti uygulamalarının vahim bir tekrarıdır bu.  Savcılar, AKP iktidarının devamı için bir ortam yaratmaktadırlar. Yaptıklarından sorumlu olurlar. Böyle bir müdahale, serbest seçim hakkının ihlalidir, basın özgürlüğü hakkının ihlalidir, açıkça anayasal bir suçtur. Normal demokrasilerde iktidarlar, gider, tekrar gelir siyasi partiler. Ama böyle arkasında kirli ilişkiler olan ve gittikten sonra hesap vermekten korkan iktidarlar, iktidarda kalmak için bütün zorbalık yöntemlerini kullanırlar. Yaşadığımız şey, bu. AKP iktidardan düşeceğini anladı.”
ANKARA SAVCISI SERDAR COŞKUN’UN ‘MUHALİF MEDYAYI SUSTURUN’ TALİMATI, MUHALEFET SÖZCÜLERİNİN TEPKİSİNİ ÇEKTİ. SİYASİLER, BU ŞEKİLDE SEÇİM ÖNCESİ MUHALEFET PARTİLERİNİN SESİNİN KISILMASININ AMAÇLANDIĞINI VURGULADI.

Ankara Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Bürosu Savcısı Serdar Coşkun’un, muhalif medyanın iletişim altyapılarını kapatmaya yönelik Ulaştırma Bakanlığı’na verdiği skandal talimat, muhalefeti ayağa kaldırdı.

 

Partiler, hukuksuz talimatla özgür basının susturularak muhalefetin sesinin kısılmak istendiğinde birleşti. Zamanlamaya dikkat çeken muhalefet temsilcileri, seçime 3 hafta kala gündeme gelen konunun sandıkla ilgili şaibe endişelerini artırdığını vurguladı.

 

Demokrasinin sıfırlandığı noktaya geldik

 

BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, hukuksuz talimatın kabul edilemeyeceğini vurguladı. İktidarın muhalif basını yok ederek diğer siyasi partilerin sesini kısmak istediğini belirten Destici, ‘demokrasinin sıfırlandığını’ anlattı. BBP lideri, şunları kaydetti: “Bu, hukukun hangi noktaya geldiğinin göstergesidir. Özgür basın, hukukun eliyle susturulmaya çalışılmaktadır. Muhalif basın yok edilmeye çalışılıyor. Bu, demokrasinin olduğu ülkelerde akla gelmeyecek bir uygulamadır. Medyanın bağımsızlığına gölge düşürülmemesi lazım. Medya, bu ülkede milletin sesi ve soluğudur. Basının özgürce yayın yapmasının önünün açılması gerekir. Ama maalesef, Türkiye’deki iktidar basın özgürlüğünü hiçe saymaktadır. Anayasayı askıya alacak yok sayacak uygulamalar içindedir. Tarafsız basını susturmak demek, aslında bu seçimler esnasında muhalefetin sesini kesmek demektir. Özgür medya olmadığı zaman, muhalifler seslerini nasıl duyuracak? TRT, bize bir dakika bile yer vermemektedir. Adeta iktidarın televizyonu haline dönüşmüştür. Seçime 20 gün kaldı. Biz inanıyoruz ki, milletimiz bunu görecek. Bütün bir basını susturmaya ve el koymaya kalkarsanız, bu sözün de demokrasinin de sıfırlandığı noktaya geldiğinin nişanesidir.”

 

Savcı suç işledi, hakkında işlem yapılmalı

 

CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu ise savcının talimatını ‘akıl ötesi’ olarak yorumladı. Yargının iflas ettiğini belirten Tanrıkulu, savcının suç işlediğini vurguladı. Vatandaşın haber alma hakkının engellendiğinin altını çizen Tanrıkulu, “Bu durum gazete yasaklamak, televizyon ve radyo kapatmaktan daha öte bir şey. Gazete kapatmak, yayın durdurmak zaten hukuka aykırı ama bunlar daha ötesini yapıyor. Ulaştırma Bakanlığı’na yazı yazılması, ‘bunlara bu hizmeti verme demesi’, hukukun, yargının iflas etmesi demek. Tam bir faşizm durumu var. Yargı hiçbir dönem bu kadar çok ayaklar altına alınmamıştı. Savcının yaptığı kesin bir suçtur, görevi kötüye kullanma suçudur. İlgili basın savcısının bu savcı hakkında işlem yapması, HSYK’nın işlem yapması lazım.” dedi. 

 

Kaybedeceklerini anladılar, daha da hırçınlaşacaklar

 

MHP Genel Başkan Yardımcısı Yusuf Halaçoğlu da skandal talimata tepkiliydi. İktidarın kendilerinden olmayan tüm medya organlarına ceza yağdırarak susturmak istediğini anlattı. TRT’nin hükümet kanalı gibi çalıştığını kaydeden Halaçoğlu, yaşananların diktatörlükten bazı örnekler olduğunu ifade etti. MHP’li Halaçoğlu, şunları söyledi: “Baktılar ki ellerinden bir şey gelmiyor, medyayı hedef almaya başladılar. Bu saatten sonra her şeyi yapabilirler. Bu baskılar, uzun zamandır uygulanıyor. Bütün devlet imkânlarını iktidar partisi için kullanıyorlar. Devletin araçlarını kullanıyorlar.  Zaten TRT sadece hükümet için çalışıyor. Seçimlerde kaybedeceklerini görünce büyük bir tedirginlik oluştu. Haliyle kendi lehlerine nasıl çevirebilirler, düşüncesiyle böyle bir tutum sergiliyorlar. Ama hiçbir faydası olmayacak, kaybedecekler. Diktatörlerin örneklerini sergilemeye başladılar. Önümüzdeki günlerde farklı uygulamalara girişecekler. Kamuoyu yoklamaları, sürecin  aleyhlerine işlediklerini gösteriyor. Derinleştikçe daha da hırçınlaşacaklar.”

 

MÜDAHALE, SEÇİM HAKKININ İHLALİDİR

 

CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan, talimatı veren savcıyı eleştirdi. İktidarın önce yolsuzlukları örtmek, ardından da muhalifleri susturmak için savcıları kullandığını anlattı. Talimatın, seçim öncesi siyasi partilerin propaganda hakkını engellemek için verildiğini söyledi. CHP’li Tezcan, şu görüşü dile getirdi: “Savcıları önce yolsuzlukta kullandılar şimdi de AKP propagandasını artırmak için kullanıyorlar. Bu müdahale, siyasi partilerin seçimde özgürce propaganda yapma hakkına müdahaledir. Bununla ilgili her türlü müracaatı yaparız. YSK’nın bu tip müdahalelere ‘dur’ diyecek önlemler alması lazım. Parti devleti uygulamalarının vahim bir tekrarıdır bu.  Savcılar, AKP iktidarının devamı için bir ortam yaratmaktadırlar. Yaptıklarından sorumlu olurlar. Böyle bir müdahale, serbest seçim hakkının ihlalidir, basın özgürlüğü hakkının ihlalidir, açıkça anayasal bir suçtur. Normal demokrasilerde iktidarlar, gider, tekrar gelir siyasi partiler. Ama böyle arkasında kirli ilişkiler olan ve gittikten sonra hesap vermekten korkan iktidarlar, iktidarda kalmak için bütün zorbalık yöntemlerini kullanırlar. Yaşadığımız şey, bu. AKP iktidardan düşeceğini anladı.”

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve aydinyeniufuk.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.