Rıdvan Eşin
Esnaf Odaları Bidliği
Aydem
Rıdvan Eşin

KAPTAN’IN SEYİR DEFTERİ-1

GÜNCEL (YUG) - Yeni Ufuk / Özel Haber | 26.12.2023 - 18:45, Güncelleme: 26.12.2023 - 18:52 8157+ kez okundu.
 

KAPTAN’IN SEYİR DEFTERİ-1

Aslında insanlık tarihinin en eski mesleklerinden biridir denizcilik. Buna karşın, belki de halk arasında en az bilinen meslek grubudur. İnsanların aklına ilk gelen özellikleri, denizcilerin çapkın oldukları ve yüksek maaş aldıklarıdır.

Aslında insanlık tarihinin en eski mesleklerinden biridir denizcilik. Buna karşın, belki de halk arasında en az bilinen meslek grubudur. İnsanların aklına ilk gelen özellikleri, denizcilerin çapkın oldukları ve yüksek maaş aldıklarıdır. Nedir denizcilik? Denizci kimdir? Yakın zamanda batan “Kafkametler” gemisinde kaybettiğimiz insanların başına gelenler bu işin fıtratında var mıdır? Bilindiği üzere yakın zamanda fırtına yüzünden Karadeniz Ereğli mendireğine oturarak batan ve ne yazık ki 12 denizcimizi kaybettiğimiz bu olay hafızalarımızda çok taze. Peki, bu geminin batmasına ne sebep oldu? Aslında sayfalarca yazılacak konulardır bunlar ama dediğim gibi insanların bu mesleği bilmemesinden kaynaklıdır bu bilgi eksikliği. Bir doktorun ya da bir polisin ne iş yaptığını mesleki detaylar hariç herkes bilir ama denizci ne iş yapar, bilen var mıdır? *** Dünya ticaretinin yaklaşık %86’sını oluşturan deniz taşımacılığı aslında tüm insanlar ve ülkeler arası ticarette çok büyük önem taşır. Tabii bu işi karadan döndüren armatörler asıl aslan payını alır. Yapılan iş göz önünde bulundurulduğunda, alınacak veya hak edilen maaş işin özünü bilmeyenlere fazla gelebilir ama birkaç örnekle işin zorluklarından bahsedersem sanırım daha açıklayıcı olur: Sınırlı bir alan içinde yaklaşık 20 kişi ile yaşamak zorundadır bir denizci. Akşam mesai bittiğinde gidebileceği evi veya kafa dağıtmak için buluşup dışarı çıkacağı arkadaşı, eşi, dostu yanında yoktur maalesef. Zaten “mesai saati” diye bir kavram da yoktur denizde. Uluslararası gemilerde çalışma saatleri KATI! Kurallarla belirlenmesine rağmen gemide “gerektiği kadar!” ve uzun saatler çalışılır. Bazen günlerce uyunmadığı bile olur. Tabii çalışma saatini gösteren evraklar çok sıkı kontrol edilmesine rağmen, kuralların elverdiği zamanları gösterecek şekilde düzenlenir. Aslında fiziki şartlardan çok, psikolojik şartlar insanları zorlar ticari gemilerde. Evinizden, sevdiklerinizden uzakta yatağa yatarsınız geceleri. Çocuğunuz hasta olduğunda yüz millerce uzakta eliniz kolunuz bağlı bir şekilde belki telefonun bile çekmediği bir lokasyondasınızdır. Bir şey yapamama hissini dibine kadar hissedersiniz. Aslında ne kadar güçsüz olduğunuzu anlarsınız. Siz gemiye çıkarken dönen dünya, siz gemideyken dönmeyi bırakır. Zaman durmuştur sizin için. Arkanızda bıraktığınız insanlar hayatlarına devam ederken sizin hayatınız durur. Döndüğünüzde kaldığınız yerden devam etmek istersiniz ama sizin için durmuş olan hayat aslında durmamıştır. İnsanlar siz yokken yaşamaya devam etmiştir, artık yetişemezsiniz zaten onlara. Çok para kazanır ya denizci; denizin ortasında canınız sakız çekse, binlerce dolarınız olsa bile banka hesabınızda, o sakızı bulamazsınız. Bunlar denizcinin bazı manevi zorluklarıdır. Bir de doğa vardır: Aslında mücadelesi en zor olan onunladır. Zaten doğayla mücadele ederseniz kaybedersiniz. Doğaya uyum sağlamanız lazım bu hiçliğin ortasında hayatta kalmak için. Kafkametler de aslında bu uyumu sağlayamadı ve ne yazık ki mücadeleyi kaybetti. İşin acı yanı bu mücadelede kaybettiğimiz 12 arkadaşımızı; birilerinin babası, birilerinin eşi, birilerinin oğlu olan bu insanların bu mücadeleyi kaybetmelerine aslında neyin sebep olduğunu kanıtlayamayacak olmamız. Dünya için bu kadar önemli olan bu meslek; boğazına kadar rüşvete, ihmale, liyakatsiz gemi ve şirket çalışanlarına batmış durumda. Yapılan liman kontrolleri Avrupa dışına üstünkörü veya rüşvet karşılığında yapılmakta. Gemiye gelmeden incelemenin yapıldığına dair tutulan raporlara alışmaya başlayan deniz çalışanları, aslında bu kontrollerin kendi hayatlarının güvenliği için yapılması gerektiğinin farkında bile değiller. Denizde çalışmaya müsait olmayan yaşlı gemilerin limanlara girip çıktığı, kışın ağır hava şartlarında, günümüz teknolojisinde, fırtınanın başlama bitiş saatine kadar bilinmesine rağmen şirket baskısı ile bu ağır havalara girmeye zorlanan gemi kaptanlarının çaresizliği yüzünden ölüme sürüklenen deniz çalışanlarının bulunduğu bu meslekte tüm armatörlerin önemsediği tek şey aslında daha çok para kazanmak. Zorlu havalarda korunması gereken çoğu limanın men direksiz inşa edilmesine müsaade edenlerin fırtına öncesi limanın tüm sorumluluğunu başından atmak için gemileri limandan atmaları artık bu meslekte çok olağan karşılanmakta. Yaşlı gemilerin denize yetersizlikleri göz ardı edilmekte. Devletlerin arama kurtarma gemisi veya helikopterlerinin yetersiz olması da başka bir büyük problem. Fırtınalı havalarda kurtarmaya gidemeyecek arama kurtarma ekibi sadece olay sonrası cenaze toplamaya gidebilecek yeterlilikte ne yazık ki(onu da bulabilirse). Bu kadar uygunsuzluğu yazarken kendimize yani deniz emekçilerine de pay çıkarmamak olmaz: Mesleğinde yetersiz gemi personeli, denizdeki güvenlik ve sağ kalma kurallarından bihaber insanlar ve tabii ki kendi güvenliklerini ve hayatlarını hiçe sayarak armatörlerin talimatlarını koltuğunu kaybetmemek için yerine getiren kaptanlar, denizcilik temel bilgilerinden bile habersiz kaptanlık yapanlar…“12 can gitti ne önemi var ki suçlunun” deyip olayı unutabiliriz. Peki, gelecekte gidecek canlar? Bu kadar ihmalin yaşandığı bu sektörde ne yazık ki 12 denizcimizi neden kaybettiğimizi hiçbir zaman bilemeyeceğiz. Kimse suçlanmayacak. Başka canlar gitmesin diye de hiçbir önlem alınmayacak. Sadece öğrendiğimiz bir şey var; o da ölmek bu işin fıtratında yok aslında. Filmin birinde bir laf vardı: “Gemi memleket gibidir.” Belki bir sonraki yazımızın konusu da gemi hayatı olur, ne dersiniz? Kaptan Kaan Akpınar
Aslında insanlık tarihinin en eski mesleklerinden biridir denizcilik. Buna karşın, belki de halk arasında en az bilinen meslek grubudur. İnsanların aklına ilk gelen özellikleri, denizcilerin çapkın oldukları ve yüksek maaş aldıklarıdır.

Aslında insanlık tarihinin en eski mesleklerinden biridir denizcilik. Buna karşın, belki de halk arasında en az bilinen meslek grubudur. İnsanların aklına ilk gelen özellikleri, denizcilerin çapkın oldukları ve yüksek maaş aldıklarıdır. Nedir denizcilik? Denizci kimdir? Yakın zamanda batan “Kafkametler” gemisinde kaybettiğimiz insanların başına gelenler bu işin fıtratında var mıdır? Bilindiği üzere yakın zamanda fırtına yüzünden Karadeniz Ereğli mendireğine oturarak batan ve ne yazık ki 12 denizcimizi kaybettiğimiz bu olay hafızalarımızda çok taze. Peki, bu geminin batmasına ne sebep oldu? Aslında sayfalarca yazılacak konulardır bunlar ama dediğim gibi insanların bu mesleği bilmemesinden kaynaklıdır bu bilgi eksikliği. Bir doktorun ya da bir polisin ne iş yaptığını mesleki detaylar hariç herkes bilir ama denizci ne iş yapar, bilen var mıdır?

***

Dünya ticaretinin yaklaşık %86’sını oluşturan deniz taşımacılığı aslında tüm insanlar ve ülkeler arası ticarette çok büyük önem taşır. Tabii bu işi karadan döndüren armatörler asıl aslan payını alır. Yapılan iş göz önünde bulundurulduğunda, alınacak veya hak edilen maaş işin özünü bilmeyenlere fazla gelebilir ama birkaç örnekle işin zorluklarından bahsedersem sanırım daha açıklayıcı olur: Sınırlı bir alan içinde yaklaşık 20 kişi ile yaşamak zorundadır bir denizci. Akşam mesai bittiğinde gidebileceği evi veya kafa dağıtmak için buluşup dışarı çıkacağı arkadaşı, eşi, dostu yanında yoktur maalesef.

Zaten “mesai saati” diye bir kavram da yoktur denizde. Uluslararası gemilerde çalışma saatleri KATI! Kurallarla belirlenmesine rağmen gemide “gerektiği kadar!” ve uzun saatler çalışılır. Bazen günlerce uyunmadığı bile olur. Tabii çalışma saatini gösteren evraklar çok sıkı kontrol edilmesine rağmen, kuralların elverdiği zamanları gösterecek şekilde düzenlenir. Aslında fiziki şartlardan çok, psikolojik şartlar insanları zorlar ticari gemilerde. Evinizden, sevdiklerinizden uzakta yatağa yatarsınız geceleri. Çocuğunuz hasta olduğunda yüz millerce uzakta eliniz kolunuz bağlı bir şekilde belki telefonun bile çekmediği bir lokasyondasınızdır. Bir şey yapamama hissini dibine kadar hissedersiniz. Aslında ne kadar güçsüz olduğunuzu anlarsınız. Siz gemiye çıkarken dönen dünya, siz gemideyken dönmeyi bırakır. Zaman durmuştur sizin için. Arkanızda bıraktığınız insanlar hayatlarına devam ederken sizin hayatınız durur. Döndüğünüzde kaldığınız yerden devam etmek istersiniz ama sizin için durmuş olan hayat aslında durmamıştır. İnsanlar siz yokken yaşamaya devam etmiştir, artık yetişemezsiniz zaten onlara. Çok para kazanır ya denizci; denizin ortasında canınız sakız çekse, binlerce dolarınız olsa bile banka hesabınızda, o sakızı bulamazsınız. Bunlar denizcinin bazı manevi zorluklarıdır. Bir de doğa vardır: Aslında mücadelesi en zor olan onunladır. Zaten doğayla mücadele ederseniz kaybedersiniz. Doğaya uyum sağlamanız lazım bu hiçliğin ortasında hayatta kalmak için. Kafkametler de aslında bu uyumu sağlayamadı ve ne yazık ki mücadeleyi kaybetti. İşin acı yanı bu mücadelede kaybettiğimiz 12 arkadaşımızı; birilerinin babası, birilerinin eşi, birilerinin oğlu olan bu insanların bu mücadeleyi kaybetmelerine aslında neyin sebep olduğunu kanıtlayamayacak olmamız. Dünya için bu kadar önemli olan bu meslek; boğazına kadar rüşvete, ihmale, liyakatsiz gemi ve şirket çalışanlarına batmış durumda. Yapılan liman kontrolleri Avrupa dışına üstünkörü veya rüşvet karşılığında yapılmakta. Gemiye gelmeden incelemenin yapıldığına dair tutulan raporlara alışmaya başlayan deniz çalışanları, aslında bu kontrollerin kendi hayatlarının güvenliği için yapılması gerektiğinin farkında bile değiller.

Denizde çalışmaya müsait olmayan yaşlı gemilerin limanlara girip çıktığı, kışın ağır hava şartlarında, günümüz teknolojisinde, fırtınanın başlama bitiş saatine kadar bilinmesine rağmen şirket baskısı ile bu ağır havalara girmeye zorlanan gemi kaptanlarının çaresizliği yüzünden ölüme sürüklenen deniz çalışanlarının bulunduğu bu meslekte tüm armatörlerin önemsediği tek şey aslında daha çok para kazanmak.

Zorlu havalarda korunması gereken çoğu limanın men direksiz inşa edilmesine müsaade edenlerin fırtına öncesi limanın tüm sorumluluğunu başından atmak için gemileri limandan atmaları artık bu meslekte çok olağan karşılanmakta. Yaşlı gemilerin denize yetersizlikleri göz ardı edilmekte. Devletlerin arama kurtarma gemisi veya helikopterlerinin yetersiz olması da başka bir büyük problem. Fırtınalı havalarda kurtarmaya gidemeyecek arama kurtarma ekibi sadece olay sonrası cenaze toplamaya gidebilecek yeterlilikte ne yazık ki(onu da bulabilirse).

Bu kadar uygunsuzluğu yazarken kendimize yani deniz emekçilerine de pay çıkarmamak olmaz: Mesleğinde yetersiz gemi personeli, denizdeki güvenlik ve sağ kalma kurallarından bihaber insanlar ve tabii ki kendi güvenliklerini ve hayatlarını hiçe sayarak armatörlerin talimatlarını koltuğunu kaybetmemek için yerine getiren kaptanlar, denizcilik temel bilgilerinden bile habersiz kaptanlık yapanlar…“12 can gitti ne önemi var ki suçlunun” deyip olayı unutabiliriz. Peki, gelecekte gidecek canlar? Bu kadar ihmalin yaşandığı bu sektörde ne yazık ki 12 denizcimizi neden kaybettiğimizi hiçbir zaman bilemeyeceğiz. Kimse suçlanmayacak. Başka canlar gitmesin diye de hiçbir önlem alınmayacak. Sadece öğrendiğimiz bir şey var; o da ölmek bu işin fıtratında yok aslında. Filmin birinde bir laf vardı: “Gemi memleket gibidir.” Belki bir sonraki yazımızın konusu da gemi hayatı olur, ne dersiniz?

Kaptan Kaan Akpınar

İstanbul HABERİ

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve aydinyeniufuk.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.