CHP’li İnci’den Ak Parti’ye sert cevap

AYDIN- Ak Parti İl Başkanı Ömer Özmen’in Efeler İlçe danışma kurulunda Başkanlık sistemini savunduğunu,Nisan 2017 tarihinde yapılacak olası bir anayasa referandumunda tarihinin en yüksek oyunu alacaklarını iddia ettiğini belirten Başkan İnci, “Bizlere ‘millete gitmeye korkmayın’ demiş. Bizim böyle bir korkumuz da, kaygımız da yok. Daha önceki referandumlarda Aydın ilimizin tavrı bellidir. Bugün vatandaşımızın sorunu başkanlık değil, yoksulluk, işsizlik, terör, her yönden adaletsizliktir. Başkanlığın lafı dahi Türkiye’de doğrudan bir istikrarsızlığa yol açıyor. O istikrarsızlık, doğrudan vatandaşımızın fakirleşmesine, refahının azalmasına ve yarına dair umudunun ekonomik olarak bugünden kaybolmasına sebep oluyor” dedi. CHP Aydın İl Başkanı Bayram İnci, açıklamasını şöyle sürdürdü: “AKP İl Başkanı Ömer Özmen ve Partisi parlamenter sistemden korktukları için, kuvvetler ayrılığından korktukları için, vatandaşa hesap vermekten korktukları için başkanlık sistemini savunuyorlar. Parlamenter sistem, temsili demokrasinin sağlandığı, bir çok etnik köken ve inancın temsil edildiği, egemenliğin millete dayandığı, kuvvetler ayrılığıyla yürütmenin, yasama ve yargı tarafından denetlendiği ülkemize en uygun sistemdir. AKP iktidara geldikten sonra kendisini denetleyecek tüm mekanizmaları ortadan kaldırmış, kuvvetler ayrılığını, kuvvetler birliğine çevirmiş, Cumhurbaşkanı ile birlikte bugün anayasal sınırların dışına çıkmıştır. Biz ülkeyi monarşiden, demokrasiye geçirdik, AKP ise demokrasiyi araç olarak kullanarak, ülkeyi demokrasiden bugün oligarşiye, yarın ise başkanlık sistemi adı altında tekrar monarşiye götürme niyetindedir. Cumhuriyet Halk Partisi olarak parlamenter sistemi, demokrasiyi, laikliği, hukuk devletini savunacağız, AKP'nin rejimi dönüştürmeye dönük eylemlerine karşı sonuna kadar direneceğiz.” AK Parti Efeler İlçe Başkanı Aytaç Arslan’ın ise parlamenter sistemin hain ürettiğini iddia ettiğini dile getiren CHP İl Başkanı İnci, “Kuvvetler ayrılığının uygulandığı, hukukun üstünlüğünün olduğu, temsilde adaletin olduğu parlamenter sistemde hainler var olmaz. Fakat bugüne geldiğimizde 14 yıldan bu yana ülkeyi tek başına yöneten, kuvvetler ayrılığını ortadan kaldırıp, kuvvetler birliğine dönüştüren, kendini denetleyecek, hesap soracak tüm kuvvetleri ortadan kaldıran veya etkisizleştiren AKP döneminde tarihin en büyük ve en fazla hainleri ortaya çıkmış, ülkeye ve millete ihanet etmişlerdir” diye konuştu. Başkan İnci’nin açıklaması şöyle devam etti: “ PKK terör örgütü mensuplarıyla, bu dönemde görüşmeler yapılmış,2004 yılındaki MGK kararında FETÖ tehlikesinin bilinmesine rağmen FETÖ mensupları AKP hükümeti tarafından devletin en stratejik noktalarına yerleştirilmiş. Ergenekon, Balyoz gibi kumpas davalarında Atatürkçü, Cumhuriyetçi, vatanseverlerin tasfiyesinde işbirliği yapmışlar, o zamanın başbakanı ‘ben bu davanın savcısıyım’ diyerek FETÖ mensuplarının uygulamalarını sahiplenmiştir. 12 Mart 2011 tarihli New York Times'ın başyazısında o zamanın Başbakanı ve AKP hükümetine yaptığı uygulamalardan dolayı ‘Türkiye hükümeti değerlerine ve vatandaşlarına ihanet ediyor’ dedi. Çözüm diye PKK, hizmet diye FETÖ ile iş tutan AKP’nin derdi, ne sorun çözmek ne de halka hizmettir. Tek dertleri bir kişinin istikbalidir. Tarafsızlık ilkesine uymayıp, Cumhurbaşkanlığı yeminine ihanet eden birine başkanlık yetkisi vermek, Türkiye’yi uçuruma sürüklemektir. Bugün bu ülkede hainler fazlalaşmış ise bunun siyasal sorumlusu iktidar değil midir? 15 Temmuz darbe girişiminden sonra demokrasi için halkı sokağa çağıranlar, bugün tek kişinin istikbali için başkanlık derdine düşmüştür. Hangi demokraside tek adamlık vardır? Başkanlık kapısı 15 Temmuz gecesi açılmıştır’ demek, o gece cumhuriyeti koruma uğruna canından olan tüm vatandaşlarımıza ihanet değil midir? Buradan sormak istiyorum. Hainler kimlerdir? Her türlü milliyetçiliği ayaklar altına alanlar mı? PKK terör örgütüyle görüşen, onlara operasyon yapılmasını engelleyen, yurt içine tonlarca patlayıcının depolanmasına göz yumanlar mı? FETÖ mensuplarını en kritik yerlere yerleştirenler mi? YAŞ kararlarında FETÖ mensuplarının ihracına şerh koyanlar mı? IŞİD mensuplarının ülkemizde örgütlenmesine izin verenler, onları destekleyenler mi? Devlet kurum ve kuruluşlarını yabancılara satanlar mı? Büyük Ortadoğu Projesinin eş başkanı olduğunu söyleyenler mi? Lozan'a dil uzatanlar, milli bayramları yasaklayanlar mı? Halkı yoksullaştırıp, kendi çocuklarının evinde para sayma makinaları çıkanlar mı? Yoksa bunların hiçbiri değil, Cumhuriyet ve niteliklerini savunan, tam bağımsızlıktan, çağdaş Türkiye'den yana olan Atatürkçüler mi?”