Rıdvan Eşin
Esnaf Odaları Bidliği
Aydem
Rıdvan Eşin

'Behçet' Dediler 'Ölüsünü' Verdiler

ASAYİŞ 24.02.2015 - 13:35, Güncelleme: 01.12.2020 - 14:49 3490+ kez okundu.
 

'Behçet' Dediler 'Ölüsünü' Verdiler

Afyonkarahisar’da Behçet hastalığı tedavisi için hastaneye yatırılan 36 yaşındaki kadının ölüsü çıktı.

Eşinin yanlış ilaç ve yanlış tedavi sonrasını hayatını kaybettiğini iddia eden Nurettin Babayiğit, “Ben eşimi sapasağlam hastaneye teslim ettim, ama ölüsünü aldım. Ben 'eşim neden öldü sorusuna cevap arıyorum” dedi. Dilek Babayiğit’e, 2014 yılında Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Ahmet Necdet Sezer Uygulama ve Araştırma Hastanesinde, Behçet hastalığı teşhisi konuldu. Genç kadına burada Sağlık Bakanlığı özel izni ile ilaç tedavisine başlandı. Bir süre sonra hastanede hayatını kaybeden Dilek Sezer, geride 13 ve 15 yaşlarında iki erkek çocuğu ile gözü yaşlı bir eş bıraktı. Dilek Babayiyiğ’in hiçbir ölümcül hastalığının olmadığını öne süren kocası Nurettin Babayiğit, olayda yanlış ilaç ve yanlış tedavi uygulandığını iddia etti. Acılı eş, hukuk mücadelesi başlattığını ifade etti. "AĞZINDAN BURNUNDAN KAN GELDİ Nurettin Babayiğit, eşinin ölümüne neden olan olayı şöyle anlattı: “2014 yılında eşim hastaneye gidip geliyordu. O yıl eşime Behçet hastalığı teşhisi konuldu. Ondan sonra Sağlık Bakanlığından onaylı kullanılan ve kurul toplantısından çıkan raporla ilaç alıyor ve hastanede ilaç tedavisi görüyordu. Bu ilaç kullanılmaya başlandıktan sonra 2 ya da 3. seanstan sonra bacaklarında sivilceye benze alerji, kızarıklıklar oluşmaya başladı. Doktorlar 'döküntü' dedi. Ondan sonra rahatsızlanan eşim 22 Aralık tarihinde doktora gidiyor. Doktor ‘bu güzel bir şey, yaptığımız tedavinin cevabı, ağrı ve sızıya dayanacaksın' diyor. Biz de sevindik ve 'derdi veren dermanını da verir' dedik. 28 Aralık günü ağzından burnunda kan gelmeye başladı. Ben de 'gel doktora götüreyim' dedim ‘şimdi gidersek acile alırlar, sabah gidelim’ dedi. Sabah o şekilde gittik ve 'teşhis konulduktan sonra bu ilaçlar kesilecek, bir tahlil gerekiyormuş, o tahlilin cevabı geldikten sonra duruma göre hastaneye yatış yapabilirim' demiş doktor. Ondan sonra ben işime gittim, sonra ilerleyen saatlerde bana telefonda hastaneye yattığını söyledi.” “İZMİR’DEN ÖLÜSÜNÜ ALDIM” Eşinin AKÜ Hastanesinden sonra İzmir Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'ne ağzından ve burnundan kan gelir halde ambulans yerine özel araçla götürdüklerini kaydeden Nurettin Babayiğit, “Ocak ayının 6’sında hastane ile görüştüm, bana 'acil bir şekilde bu hastanın İzmir veya Ankara’ya gitmesi gerekiyor' dediler. Ben de İzmir’i tercih ettim. Özel araçla gidip İzmir Ege Üniversitesi Hastanesi Acil Servisten 7 Ocak'ta giriş yaptık, ayın 10’unda da eşim sabah 07.45’te vefat etti. Ölüm raporunda doğal ölüm yazıyor. Olayla ilgili hukuku süreç başlatacağım. Çünkü eşim sapasağlam gitti, biz halen olayın şokundayız, neye uğradığımızı şaşırdık. Ölümcül bir hasta değildi, yoğun bakıma girdi ve yoğun bakımdan sonra da cenazesini aldım. Bizim iddiamız yanlış tedavi, yanlış ilaç, onu artık hukuk mu bilir, ben de zaten bu sorunun cevabını arıyorum. İnşallah suçlu cezasını çeker” diye konuştu. ‘ANNEMİZİ ÇOK ÖZLEDİK’ 36 yaşında hayatını kaybeden ve ölüm raporunda ‘doğal ölüm’ yazan Dilek Babayiğit’in çocukları, 15 yaşındaki Mustafa ve 13 yaşındaki Servet Babayiğit ise gözyaşları içerisinde annelerini en son yılbaşı günü gördüklerini anlattılar. Annelerinin hiçbir ölümcül hastalığının olmadığını ve yanlış ilaçla birlikte yapılan yanlış tedavi sonucu hayatını kaybettiğini söyleyen çocuklar, annelerini yine gözyaşları içerisinde çok özlediklerini söylediler. “BİZİMLE İLGİLİ HERHANGİ BİR ŞEY YOK” Olayla ilgili bilgisine başvurulan AKÜ Ahmet Necdet Sezer Uygulama ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Alpagan Mustafa Yıldırım ise Dilek Babayiğit’in tedavisinin kendi hastaneleri dışında bir yerde belirlendiğini ve Behçet hastalığını için ilaç aldığını belirterek, “Hasta bize kan ve trombosit değerleri düşük olarak gelmiş ve hastaya sadece trombosit yapılmış, o değerler düzelmiş. Ondan sonra da durumu stabileşmiş ve ayaktan oraya gönderilmiş. Hastanın 5 yıldır 5 ayrı hastalığı, 'astım, eklem iltihabı ve göz iltihabı' varmış. Bize gelirken kan değerleri çok düşük ve iç kanama ile gelmiş, idrarında ve ağız içi kanama ile. Kan değerleri yükseltilmiş, Yani başka verilen bir tedavi yok. Bizde verilen başka bir tedavi yok, sadece kan verilmiş. Behçet hastalığı akciğer ya da herhangi büyük bir damarı deler ve aniden öldürür. Behçet tedavisi olan bir hastalık değil, ilacı yok, sadece ilerlemesini durdurmak için ilaç alınır. Behçet hastaları maalesef erken yaşta hayatını kaybeder. Bizimle ilgili herhangi bir şey yok” ifadelerine yer vererek iddiaları kabul etmedi. Nuretttin Babayiğit, önümüzdeki günlerde olayla ilgili Afyonkarahisar’da dava açacağını ve eşinin ölümün ardından hukuk mücadelesi başlatacağını söyledi.
Afyonkarahisar’da Behçet hastalığı tedavisi için hastaneye yatırılan 36 yaşındaki kadının ölüsü çıktı.

Eşinin yanlış ilaç ve yanlış tedavi sonrasını hayatını kaybettiğini iddia eden Nurettin Babayiğit, “Ben eşimi sapasağlam hastaneye teslim ettim, ama ölüsünü aldım. Ben 'eşim neden öldü sorusuna cevap arıyorum” dedi.

Dilek Babayiğit’e, 2014 yılında Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Ahmet Necdet Sezer Uygulama ve Araştırma Hastanesinde, Behçet hastalığı teşhisi konuldu. Genç kadına burada Sağlık Bakanlığı özel izni ile ilaç tedavisine başlandı.

Bir süre sonra hastanede hayatını kaybeden Dilek Sezer, geride 13 ve 15 yaşlarında iki erkek çocuğu ile gözü yaşlı bir eş bıraktı.

Dilek Babayiyiğ’in hiçbir ölümcül hastalığının olmadığını öne süren kocası Nurettin Babayiğit, olayda yanlış ilaç ve yanlış tedavi uygulandığını iddia etti. Acılı eş, hukuk mücadelesi başlattığını ifade etti.

"AĞZINDAN BURNUNDAN KAN GELDİ

Nurettin Babayiğit, eşinin ölümüne neden olan olayı şöyle anlattı:
“2014 yılında eşim hastaneye gidip geliyordu. O yıl eşime Behçet hastalığı teşhisi konuldu. Ondan sonra Sağlık Bakanlığından onaylı kullanılan ve kurul toplantısından çıkan raporla ilaç alıyor ve hastanede ilaç tedavisi görüyordu. Bu ilaç kullanılmaya başlandıktan sonra 2 ya da 3. seanstan sonra bacaklarında sivilceye benze alerji, kızarıklıklar oluşmaya başladı. Doktorlar 'döküntü' dedi. Ondan sonra rahatsızlanan eşim 22 Aralık tarihinde doktora gidiyor. Doktor ‘bu güzel bir şey, yaptığımız tedavinin cevabı, ağrı ve sızıya dayanacaksın' diyor. Biz de sevindik ve 'derdi veren dermanını da verir' dedik. 28 Aralık günü ağzından burnunda kan gelmeye başladı. Ben de 'gel doktora götüreyim' dedim ‘şimdi gidersek acile alırlar, sabah gidelim’ dedi. Sabah o şekilde gittik ve 'teşhis konulduktan sonra bu ilaçlar kesilecek, bir tahlil gerekiyormuş, o tahlilin cevabı geldikten sonra duruma göre hastaneye yatış yapabilirim' demiş doktor. Ondan sonra ben işime gittim, sonra ilerleyen saatlerde bana telefonda hastaneye yattığını söyledi.”

“İZMİR’DEN ÖLÜSÜNÜ ALDIM”

Eşinin AKÜ Hastanesinden sonra İzmir Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'ne ağzından ve burnundan kan gelir halde ambulans yerine özel araçla götürdüklerini kaydeden Nurettin Babayiğit, “Ocak ayının 6’sında hastane ile görüştüm, bana 'acil bir şekilde bu hastanın İzmir veya Ankara’ya gitmesi gerekiyor' dediler. Ben de İzmir’i tercih ettim. Özel araçla gidip İzmir Ege Üniversitesi Hastanesi Acil Servisten 7 Ocak'ta giriş yaptık, ayın 10’unda da eşim sabah 07.45’te vefat etti. Ölüm raporunda doğal ölüm yazıyor. Olayla ilgili hukuku süreç başlatacağım. Çünkü eşim sapasağlam gitti, biz halen olayın şokundayız, neye uğradığımızı şaşırdık. Ölümcül bir hasta değildi, yoğun bakıma girdi ve yoğun bakımdan sonra da cenazesini aldım. Bizim iddiamız yanlış tedavi, yanlış ilaç, onu artık hukuk mu bilir, ben de zaten bu sorunun cevabını arıyorum. İnşallah suçlu cezasını çeker” diye konuştu.

‘ANNEMİZİ ÇOK ÖZLEDİK’

36 yaşında hayatını kaybeden ve ölüm raporunda ‘doğal ölüm’ yazan Dilek Babayiğit’in çocukları, 15 yaşındaki Mustafa ve 13 yaşındaki Servet Babayiğit ise gözyaşları içerisinde annelerini en son yılbaşı günü gördüklerini anlattılar. Annelerinin hiçbir ölümcül hastalığının olmadığını ve yanlış ilaçla birlikte yapılan yanlış tedavi sonucu hayatını kaybettiğini söyleyen çocuklar, annelerini yine gözyaşları içerisinde çok özlediklerini söylediler.

“BİZİMLE İLGİLİ HERHANGİ BİR ŞEY YOK”

Olayla ilgili bilgisine başvurulan AKÜ Ahmet Necdet Sezer Uygulama ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Alpagan Mustafa Yıldırım ise Dilek Babayiğit’in tedavisinin kendi hastaneleri dışında bir yerde belirlendiğini ve Behçet hastalığını için ilaç aldığını belirterek, “Hasta bize kan ve trombosit değerleri düşük olarak gelmiş ve hastaya sadece trombosit yapılmış, o değerler düzelmiş. Ondan sonra da durumu stabileşmiş ve ayaktan oraya gönderilmiş. Hastanın 5 yıldır 5 ayrı hastalığı, 'astım, eklem iltihabı ve göz iltihabı' varmış. Bize gelirken kan değerleri çok düşük ve iç kanama ile gelmiş, idrarında ve ağız içi kanama ile. Kan değerleri yükseltilmiş, Yani başka verilen bir tedavi yok. Bizde verilen başka bir tedavi yok, sadece kan verilmiş. Behçet hastalığı akciğer ya da herhangi büyük bir damarı deler ve aniden öldürür. Behçet tedavisi olan bir hastalık değil, ilacı yok, sadece ilerlemesini durdurmak için ilaç alınır. Behçet hastaları maalesef erken yaşta hayatını kaybeder. Bizimle ilgili herhangi bir şey yok” ifadelerine yer vererek iddiaları kabul etmedi.

Nuretttin Babayiğit, önümüzdeki günlerde olayla ilgili Afyonkarahisar’da dava açacağını ve eşinin ölümün ardından hukuk mücadelesi başlatacağını söyledi.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve aydinyeniufuk.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.