Rıdvan Eşin
Esnaf Odaları Bidliği
Aydem
Rıdvan Eşin

2 Temmuz’u anmak cehennemde adalet aramaktır

GÜNCEL 02.07.2017 - 13:39, Güncelleme: 01.12.2020 - 14:49 3922+ kez okundu.
 

2 Temmuz’u anmak cehennemde adalet aramaktır

AKD Söke Cem Evi Başkanı Şevki Kaya, Sivas Olayları’nın yıl dönümü nedeniyle yazılı bir açıklama yaptı.

AYDIN- Açıklamasında, “2 Temmuz’u anmak, yanan cehennemde adaleti aramaktır” diyen Başkan Kaya, “Adalet İslam dininde bir yaşam biçimidir İslam dini sadece bir din değil, yaşam şeklini belirleyici inanılmaz bir adalet yapısıyla, toplumun tüm kesimlerine huzur ve güven veren bir yaşam şeklidir” dedi. Çağdaş yaşamın düzenleyicisi, güçsüzü güçlüye karşı koruyan ve en önemlisi güçsüz için çok önem ihtiva eden önemli kavram Adalet’tir. Ülkede biri kalkıp legal bir hakkı kullanarak yürüye bilir. Bu yürüyüş mevcut düzenden bir şey talep etme adına da olabilir. Bu talebi ve yürüyüşü; temin, tesis ve güven altına alan Adalettir. Hiç kimsenin ve kurumun, erkin inceliğine ve toleransına gerek yoktur. Çünkü en büyük ihtiyaç ve teminat adalettir. Yürüyen bir kartopu atar, ya büyür, ya da eriyip gider. Türkiye yürüyor diye bilirsen o kartopunun çığa dönmesi demektir. Yanmak yeniden dirilmektir bu yolda Hacı Bektaş yolundandır semaha dönenler Yanan tendir direnen canlardır Sivas'ta Bir eda insan sevgisi yüreklerde Yanarken yükselen çığlıklar Ker belada Dinmedi öfke Osmanlı’da Tükenmedi kin ve nefret Sivas'ta Adalet için yapabileceklerinizin mazereti olamaz. Sizi terk ettiğinde; geri getirmek için ödeyeceğiniz bedel gelecektir, candır, geleceğin ışığının kararmasıdır. Adaletin kararttığı Sivas katliamı; SİVAS KATLİAMI Tarih 2 Temmuz 1993... Sivas’ta Madımak oteli yanıyor. Otelde insanlarımız yanıyor. Sivas koca bir kent. Bu koca kentte on binlerce polis, on binlerce asker var... Bu koca kentte onlarca insan diri diri yakılıyor, herkesin gözleri önünde... Katliam hazırlığı... DEVLET “SEYREDIYOR!” 1 Temmuz’da Sivas’ta Geleneksel Pir Sultan Abdal Şenlikleri’nin 4. başlayacak... 1 Temmuz’dan önce gericilerin, özellikle Milli Gençlik Vakfı’nın denetimindeki çeşitli yurtlar, başta Konya ve Kayseri olmak üzere diğer şehirlerden getirilen gericilerle doldurulmuştur. Şenlikler başlamadan önceki gün, Madımak oteli yakınlarına belediye tarafından yeni kaldırım yapılacağı bahanesiyle kamyonlarca taş yığılmıştı. Alevi ve devrimci-demokrat halkın yaşadığı mahallelerde baskılar arttırılmıştı. Katliamdan birkaç ay önce, Sivas’ta Özel Kuvvetler Komutanlığı’na bağlı bir birim oluşturulmuştu. Bütün bunlar, “bir şeylere” hazırlanıldığının açık bir göstergesiydi. Sivas katliamı, daha sonra iddia edildiği gibi, anlık bir tepkinin, gericilerin o an “galeyana” gelmesinin bir sonucu değildir. Kontrgerilla ve gerici-faşistler tarafından önceden planlanmış, hazırlıkları yapılmış ve gerçekleştirilmiştir. Sivas’ta saatler 20.55 gösteriyor. Onlarca insan yakılarak katlediliyor... Artık havada yanık et kokusu var. İş işten geçtikten sonra, Madımak ve yürekler yanıp kül olduktan sonra, polis ve asker havaya ateş açıp gerici-faşistleri “dağıtmaya”(!) başlıyorlar. Ve her şey olup bittikten sonra takviye kuvvetler de geliyor(!) “SEYIR”IN BILANÇOSU! 3 Temmuz... Katliamın bilançosu çıkarılıyor:36 ölü ve 8’i ağır olmak üzere 24 yaralı resmi kayıtlara geçiyor. İşte katliamın resmi belgelere göre an an gelişimi. Şimdi verin kararınızı; BU BIR DEVLET KATLIAMI DEĞIL MI? SIVAS KATLIAMI DAVASI Katliam sonrası göstermelik bir dava açıldı. Ama devlet, önceki örneklerde olduğu gibi hem yargılayan, hem kollayan durumundaydı. Dava, önce, bazı maşaların usulen cezalandırılması, 3-5 yıllık cezalarla olayın örtbas edilmesi şeklinde sonuçlandırıldı. “Bağımsız Yargı”, Aziz Nesin’i kışkırtıcı olarak gösterdiğinde adalet ve vicdanlar neredeydi! Neredeyse katliamın tüm sorumluluğu ona yüklenecekti. Dava bu haliyle kapatılacakken, tam bu dönemde MGK “İrticaya karşı mücadele” başlatıp, laiklik havarisi kesilince dengeler değişti. MGK talimatıyla çark eden “bağımsız yargı”, daha önceki kararda aklayıp serbest bıraktığı kişileri idamla yargılamaya başladı. Tabii ki yine asıl sorumlulara dokunulmadı. Müebbet hapis cezası verilenler, yine olayda maşa olarak kullanılanlardı. 27 Kasım 1997’de sonuçlandırılan davada bu kez 33 sanığa idam, diğer sanıklara da değişik hapis cezaları verilir. Bu karar MGK’nın verdiği bir karardır. Bir yandan İslamcılara gözdağı verirken, diğer yandan kontrgerillanın, devletin katliamdaki rolü örtbas edilmiştir. ORDU, POLIS, VALI... HERKES GÖREVINI YAPMIŞ! Katliamdan sonra, yerel yetkililer suçu birbirlerinin üzerine at: Vali “Olayların büyümesinde askeri birliklerin ağır davranmasının payı olduğu” açıklamasını yaptı. Ordu, bu açıklamaya “Vali’nin kuvvet istemekte geç kaldığı” açıklamasıyla cevap verdi. 6 bin askerin bulunduğu TUGAY KOMUTANLIĞI, Madımak Oteli’nin hemen yakınındadır. Ama 8 saat boyunca birlikler “olay mahalline” sevk edilememiştir. Emniyet Müdürü emir ve talimatlar doğrultusunda hareket ettiğini söyler. Belediye Başkanı Karamollaoğlu da “yatıştırmak için elinden geleni yapmıştır”. Ama daha önemlisi, tüm bu sayılan SUÇLULAR, Türkiye Cumhuriyeti’nin ADALETI tarafından SUÇSUZ bulunmuştur. Aslında yetkililerin suçu “birbirine atmasına” gere yok. Çünkü devlete göre zaten yetkililerin bir suçu yok. Onlar görevlerini yapmışlardır. Görev, halkı birbirine düşürmektir. Bunun için katliama göz yummak, kontrgerillanın politikalarının hayata geçirilmesinin koşullarını yaratmaktır ve bu görevi layıkıyla yapmışlardır. Katliamın Baş Sorumluları: Cumhurbaşkanı Demirel: olaylar başladığında Susurluk devletinin en tepesinde oturan Cumhurbaşkanı Demirel “Halkla polisi karşı karşıya getirmeyin” talimatını verdi. Katliamın ardından yaptığı açıklamalarda da katilleri aklamaya devam etti; İşte Demirel’in hemen katliamdan sonra verdiği ilk demeç: “Olay münferittir. Ağır tahrik var. Bu tahrik sonucu halk galeyana gelmiştir. Güvenlik kuvvetleri ellerinden geleni yapmışlardır. Karşılıklı gruplar arasında çatışma yoktur. Bir otelin yakılmasından dolayı can kaybı vardır.” Başbakan Tansu Çiller: Katliam sırasındaki DYP-SHP hükümetinin Başbakanı olarak sorumludur. Katliamı ve gerici güruhu açıkça savunmuştur; İşte katliamdan sonra yaptığı ilk açıklama: “Çok şükür, otel dışındaki halkımız bu yangından zarar görmemiştir! Halktan kimsenin burnu kanamamıştır ve ölenler de çıkan yangından boğularak ölmüşlerdir.” Yine gazetecilerin bir sorusu üzerine şu sözleri eder: “Olayı bu kadar büyütmek yanlış, bir futbol maçında da bu kadar insan ölebilirdi”. İçişleri Bakanı Mehmet Gazioğlu, herkesin gözü önünde gerçekleşen bir katliam karşısında “Oteli sahibi kundaklamıştır” diyecek kadar pervasızlaşmıştır. Başbakan Yardımcısı ERDAL INÖNÜ, katliamdan sonra timsah gözyaşları döktü. Güya elinden geleni yapmıştır, ancak ne yapsın yetkisi o kadardır! Ama kimseyi inandıramadı. Temel Karamollaoğlu; Katliamdan 1. Derecede Sorumlu Katliam sırasında Belediye Başkanıydı. Şu anda Fazilet Partisi milletvekili. Ahmet Yücetürk; Katliamı “Seyreden” General Katliam sırasında Sivas’ta Tugay Komutanı olarak bulunuyordu. Şevket Kazan; Katillerin “Avukatı” Refah Partisi milletvekilli. Katliamdan sonra açılan davada katillerin ve katliamın savunuculuğunu üstlendi. Cafer Er çakmak; Katliamın Elebaşlarından Dönemin Refah Partili Belediye Meclis Üyesi Cafer Er çakmak olaylar sırasında gericileri yönlendiren baş aktör rolünü oynamıştır. Katliamdaki rolü çok açık olmasına rağmen “yakalanamamış ”tır. “Sivas Kıyamından Hizbullah’ın ölüm evlerine İslamcıların hemen her kesimi, doğrudan veya dolaylı Sivas katliamını savundular. Kendilerine “radikal İslamcı” denilen, emperyalizme, bu düzene karşı olduklarını iddia eden kesim, bu katliamı, bu insanlık dışı vahşeti, “Sivas kıyamı” diyerek alkışladılar. İslamcıların daha “ehil” kesimi Refahlılar ise, katliamcıların avukatlığını yapmakta hiç bir sakınca görmediler. Bu avukatların başında Şevket Kazan vardı. Maşa olmayı tarihleri boyunca reddetmediler. Halkı katletmeyi şu veya bu biçimde meşrulaştırdılar. Sonra Hizbullah vahşetine gelindi. İslamcıların Hizbullah olayı sonrası. Gönüller bu katliamı unutmayacak, bir başka katliamların olmaması için. Aleviler bu ikinci Ker bela olayını unutmayacaklar, başka Ker belalar yaşanmaması için.”
AKD Söke Cem Evi Başkanı Şevki Kaya, Sivas Olayları’nın yıl dönümü nedeniyle yazılı bir açıklama yaptı.

AYDIN- Açıklamasında, “2 Temmuz’u anmak, yanan cehennemde adaleti aramaktır” diyen Başkan Kaya, “Adalet İslam dininde bir yaşam biçimidir İslam dini sadece bir din değil, yaşam şeklini belirleyici inanılmaz bir adalet yapısıyla, toplumun tüm kesimlerine huzur ve güven veren bir yaşam şeklidir” dedi.

Çağdaş yaşamın düzenleyicisi, güçsüzü güçlüye karşı koruyan ve en önemlisi güçsüz için çok önem ihtiva eden önemli kavram Adalet’tir.

Ülkede biri kalkıp legal bir hakkı kullanarak yürüye bilir. Bu yürüyüş mevcut düzenden bir şey talep etme adına da olabilir. Bu talebi ve yürüyüşü; temin, tesis ve güven altına alan Adalettir. Hiç kimsenin ve kurumun, erkin inceliğine ve toleransına gerek yoktur. Çünkü en büyük ihtiyaç ve teminat adalettir.

Yürüyen bir kartopu atar, ya büyür, ya da eriyip gider. Türkiye yürüyor diye bilirsen o kartopunun çığa dönmesi demektir.

Yanmak yeniden dirilmektir bu yolda

Hacı Bektaş yolundandır semaha dönenler

Yanan tendir direnen canlardır Sivas'ta

Bir eda insan sevgisi yüreklerde

Yanarken yükselen çığlıklar Ker belada

Dinmedi öfke Osmanlı’da

Tükenmedi kin ve nefret Sivas'ta

Adalet için yapabileceklerinizin mazereti olamaz. Sizi terk ettiğinde; geri getirmek için ödeyeceğiniz bedel gelecektir, candır, geleceğin ışığının kararmasıdır.

Adaletin kararttığı Sivas katliamı;

SİVAS KATLİAMI

Tarih 2 Temmuz 1993... Sivas’ta Madımak oteli yanıyor. Otelde insanlarımız yanıyor. Sivas koca bir kent. Bu koca kentte on binlerce polis, on binlerce asker var... Bu koca kentte onlarca insan diri diri yakılıyor, herkesin gözleri önünde...

Katliam hazırlığı... DEVLET “SEYREDIYOR!” 1 Temmuz’da Sivas’ta Geleneksel Pir Sultan Abdal Şenlikleri’nin 4. başlayacak... 1 Temmuz’dan önce gericilerin, özellikle Milli Gençlik Vakfı’nın denetimindeki çeşitli yurtlar, başta Konya ve Kayseri olmak üzere diğer şehirlerden getirilen gericilerle doldurulmuştur. Şenlikler başlamadan önceki gün, Madımak oteli yakınlarına belediye tarafından yeni kaldırım yapılacağı bahanesiyle kamyonlarca taş yığılmıştı. Alevi ve devrimci-demokrat halkın yaşadığı mahallelerde baskılar arttırılmıştı. Katliamdan birkaç ay önce, Sivas’ta Özel Kuvvetler Komutanlığı’na bağlı bir birim oluşturulmuştu. Bütün bunlar, “bir şeylere” hazırlanıldığının açık bir göstergesiydi. Sivas katliamı, daha sonra iddia edildiği gibi, anlık bir tepkinin, gericilerin o an “galeyana” gelmesinin bir sonucu değildir. Kontrgerilla ve gerici-faşistler tarafından önceden planlanmış, hazırlıkları yapılmış ve gerçekleştirilmiştir.

Sivas’ta saatler 20.55 gösteriyor. Onlarca insan yakılarak katlediliyor... Artık havada yanık et kokusu var. İş işten geçtikten sonra, Madımak ve yürekler yanıp kül olduktan sonra, polis ve asker havaya ateş açıp gerici-faşistleri “dağıtmaya”(!) başlıyorlar. Ve her şey olup bittikten sonra takviye kuvvetler de geliyor(!) “SEYIR”IN BILANÇOSU! 3 Temmuz... Katliamın bilançosu çıkarılıyor:36 ölü ve 8’i ağır olmak üzere 24 yaralı resmi kayıtlara geçiyor. İşte katliamın resmi belgelere göre an an gelişimi. Şimdi verin kararınızı; BU BIR DEVLET KATLIAMI DEĞIL MI? SIVAS KATLIAMI DAVASI Katliam sonrası göstermelik bir dava açıldı. Ama devlet, önceki örneklerde olduğu gibi hem yargılayan, hem kollayan durumundaydı. Dava, önce, bazı maşaların usulen cezalandırılması, 3-5 yıllık cezalarla olayın örtbas edilmesi şeklinde sonuçlandırıldı. “Bağımsız Yargı”, Aziz Nesin’i kışkırtıcı olarak gösterdiğinde adalet ve vicdanlar neredeydi!

Neredeyse katliamın tüm sorumluluğu ona yüklenecekti. Dava bu haliyle kapatılacakken, tam bu dönemde MGK “İrticaya karşı mücadele” başlatıp, laiklik havarisi kesilince dengeler değişti. MGK talimatıyla çark eden “bağımsız yargı”, daha önceki kararda aklayıp serbest bıraktığı kişileri idamla yargılamaya başladı. Tabii ki yine asıl sorumlulara dokunulmadı. Müebbet hapis cezası verilenler, yine olayda maşa olarak kullanılanlardı. 27 Kasım 1997’de sonuçlandırılan davada bu kez 33 sanığa idam, diğer sanıklara da değişik hapis cezaları verilir. Bu karar MGK’nın verdiği bir karardır. Bir yandan İslamcılara gözdağı verirken, diğer yandan kontrgerillanın, devletin katliamdaki rolü örtbas edilmiştir. ORDU, POLIS, VALI... HERKES GÖREVINI YAPMIŞ! Katliamdan sonra, yerel yetkililer suçu birbirlerinin üzerine at: Vali “Olayların büyümesinde askeri birliklerin ağır davranmasının payı olduğu” açıklamasını yaptı. Ordu, bu açıklamaya “Vali’nin kuvvet istemekte geç kaldığı” açıklamasıyla cevap verdi. 6 bin askerin bulunduğu TUGAY KOMUTANLIĞI, Madımak Oteli’nin hemen yakınındadır. Ama 8 saat boyunca birlikler “olay mahalline” sevk edilememiştir. Emniyet Müdürü emir ve talimatlar doğrultusunda hareket ettiğini söyler. Belediye Başkanı Karamollaoğlu da “yatıştırmak için elinden geleni yapmıştır”. Ama daha önemlisi, tüm bu sayılan SUÇLULAR, Türkiye Cumhuriyeti’nin ADALETI tarafından SUÇSUZ bulunmuştur. Aslında yetkililerin suçu “birbirine atmasına” gere yok. Çünkü devlete göre zaten yetkililerin bir suçu yok. Onlar görevlerini yapmışlardır. Görev, halkı birbirine düşürmektir. Bunun için katliama göz yummak, kontrgerillanın politikalarının hayata geçirilmesinin koşullarını yaratmaktır ve bu görevi layıkıyla yapmışlardır. Katliamın Baş Sorumluları: Cumhurbaşkanı Demirel: olaylar başladığında Susurluk devletinin en tepesinde oturan Cumhurbaşkanı Demirel “Halkla polisi karşı karşıya getirmeyin” talimatını verdi. Katliamın ardından yaptığı açıklamalarda da katilleri aklamaya devam etti; İşte Demirel’in hemen katliamdan sonra verdiği ilk demeç: “Olay münferittir. Ağır tahrik var. Bu tahrik sonucu halk galeyana gelmiştir. Güvenlik kuvvetleri ellerinden geleni yapmışlardır. Karşılıklı gruplar arasında çatışma yoktur. Bir otelin yakılmasından dolayı can kaybı vardır.” Başbakan Tansu Çiller: Katliam sırasındaki DYP-SHP hükümetinin Başbakanı olarak sorumludur. Katliamı ve gerici güruhu açıkça savunmuştur; İşte katliamdan sonra yaptığı ilk açıklama: “Çok şükür, otel dışındaki halkımız bu yangından zarar görmemiştir! Halktan kimsenin burnu kanamamıştır ve ölenler de çıkan yangından boğularak ölmüşlerdir.” Yine gazetecilerin bir sorusu üzerine şu sözleri eder: “Olayı bu kadar büyütmek yanlış, bir futbol maçında da bu kadar insan ölebilirdi”. İçişleri Bakanı Mehmet Gazioğlu, herkesin gözü önünde gerçekleşen bir katliam karşısında “Oteli sahibi kundaklamıştır” diyecek kadar pervasızlaşmıştır. Başbakan Yardımcısı ERDAL INÖNÜ, katliamdan sonra timsah gözyaşları döktü. Güya elinden geleni yapmıştır, ancak ne yapsın yetkisi o kadardır! Ama kimseyi inandıramadı. Temel Karamollaoğlu; Katliamdan 1. Derecede Sorumlu Katliam sırasında Belediye Başkanıydı. Şu anda Fazilet Partisi milletvekili. Ahmet Yücetürk; Katliamı “Seyreden” General Katliam sırasında Sivas’ta Tugay Komutanı olarak bulunuyordu. Şevket Kazan; Katillerin “Avukatı” Refah Partisi milletvekilli. Katliamdan sonra açılan davada katillerin ve katliamın savunuculuğunu üstlendi. Cafer Er çakmak; Katliamın Elebaşlarından Dönemin Refah Partili Belediye Meclis Üyesi Cafer Er çakmak olaylar sırasında gericileri yönlendiren baş aktör rolünü oynamıştır. Katliamdaki rolü çok açık olmasına rağmen “yakalanamamış ”tır. “Sivas Kıyamından Hizbullah’ın ölüm evlerine İslamcıların hemen her kesimi, doğrudan veya dolaylı Sivas katliamını savundular. Kendilerine “radikal İslamcı” denilen, emperyalizme, bu düzene karşı olduklarını iddia eden kesim, bu katliamı, bu insanlık dışı vahşeti, “Sivas kıyamı” diyerek alkışladılar. İslamcıların daha “ehil” kesimi Refahlılar ise, katliamcıların avukatlığını yapmakta hiç bir sakınca görmediler. Bu avukatların başında Şevket Kazan vardı. Maşa olmayı tarihleri boyunca reddetmediler. Halkı katletmeyi şu veya bu biçimde meşrulaştırdılar. Sonra Hizbullah vahşetine gelindi. İslamcıların Hizbullah olayı sonrası.

Gönüller bu katliamı unutmayacak, bir başka katliamların olmaması için.

Aleviler bu ikinci Ker bela olayını unutmayacaklar, başka Ker belalar yaşanmaması için.”

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve aydinyeniufuk.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.