Rıdvan Eşin
Esnaf Odaları Bidliği
Aydem
Rıdvan Eşin
Sadettin Çetin
Köşe Yazarı
Sadettin Çetin
 

Türkiye'de hukukun özü değil, sözü gür

Bu ülke, tavandan hukuk üzerinden laik kurumlar yoluyla, sosyolojik olarak da tabandan laik eğitim sistemi vasıtasıyla kendi kendini sömürgeleştirdi… Böylelikle bütün medeniyet ilkeleri terketti… Böylelikle Müslüman kimliği yok olma tehlikesiyle karşı karşıya getirildi... Böylelikle Batılıların Türkiye'yi fiilen işgal etmelerine gerek kalmadı: Batılıların işgal ettiklerinde yapacaklarını içimizdeki yerli sömürgeciler içeriden hukuk ve eğitim sistemi aracılığıyla yaptılar… MODERN HUKUK: HÜKMETMENİN DAYANAĞI OLDU Hukukun fazla geliştiği yerde de, Hukukun hiç gelişmediği yerde de, Hukuk yoktur aslında. Hukukun gelişmediği yerde, yalnızca açık zulüm vardır; Hukukun fazla geliştiği yerde ise örtük zulüm hükümdardır… Dolayısıyla her iki yerde de hukuksuzluk hükümrandır yalnızca… Modern hukuk, aşırı gelişmiş bir hukuktur… Modern hukukun aşırı gelişmiş olması, hukuk düşüncesinin değil, siyaset düşüncesinin gelişmiş olmasının sonucudur… İşte bu nedenle, modern Batı hukuku, kaçınılmaz olarak, insanı, “potansiyel suçlu” ve “potansiyel kötü” olarak görür… Modern siyaset felsefesinin, hukuk düşüncesinin ve liberal fikriyatın kurucu babalarından Thomas Hobbes'un “insan, insanın kurdudur” demesinin gerisinde yatan temel saik burada gizlidir… Hak ve hakikat fikrinden yoksun bir hukuk nosyonu ne kadar insan-merkezci olursa olsun insanı ve hayatı eksene almaz; sistemi ve sistemin bekasını eksene alır. Ve insanı, sistemin önünde “takoz” olarak görür. Tanrı'ya, tabiata ve insanlara HÜKMETMEK, yegâne varlık ve varoluş nedenine dönüşür. Özetle, modern Batı hukukunda, geliştirilen onca “hümanist” ve “liberal” söyleme rağmen, aslolan hikmet ve adalet, hakikat ve hakkaniyet değil, hükmetmek ve hâkimiyet kurmak, sistemin bekasını teminat altına almaktır. Bu da kimi zaman açık, çoğu zaman da örtük zulümle sonuçlanmıştır.. İSLÂM HUKUKU: HİKMET VE ADALETİN KAYNAĞI Oysa İslâm hukuku, hükmetmeyi değil, hikmeti ve izzeti; hâkimiyet kurmayı değil, hakikati ve adaleti esas alır. O yüzden İslâm, insanı, insanın kurdu değil, yurdu, umudu ve ufku olarak. Tanımayı, tanışmayı ve tanış olmayı eksene alır her alanda ve her düzlemde… Hikmeti yitirenler, izzetlerini ve iffetlerini yitirmekten; hakikati yitirenlerse, adaleti ve hakkaniyeti bitirmekten kurtulamazlar. Ve sonuçta, kendi bitişlerinin tohumlarını ekmiş olurlar. Hikmet, her şeyin başıdır. Hakikatse, hikmetin yegâne kaynağı ve adaletin tek dayanağı… Bir yerde hukuk, hikmete dayanır ve hakikate yaslanırsa, orada adalet ve hakkaniyet tecelli eder. Ama bir yerde hukuk, hükmetmeye dayanır ve hâkimiyet kurmaya yaslanırsa, orada adalet biter ve hakkaniyet de, merhamet de çekilir aradan ve sürgün yer, başka yere gider oradan. TÜRKİYE'DEKİ HUKUKUN ÖZÜ DEĞİL, SÖZÜ GÜR SADECE! Türkiye'de özgün ve özgür bir hukuk sistemi yok. Yok; çünkü Türkiye'deki hukuk sisteminin özü gür değil. Sözü gür sadece. Toplumu silbaştan sekülerleştirmek için Batı'dan ithal edilen ve tepeden dayatılan, o yüzden de zorba nitelikler arzeden bir makina, toplumu adam etmek için sopa işlevi görür. Modernleşme sürecinde, aslında biz hukukumuzu yitirdik, hakikati yitirdiğimiz için… Adaleti bitirdik, hakikati terkettiğimiz için… Merhameti ve vicdanı kaybettik, Hakk'ın rahmet sesine kulaklarımızı tıkadığımız için… Hak ve hukuk fikrini yitirdik, “el çabukluğu marifet” diyerek medeniyetimizin köklü hukukunu yoksaydığımız için…
Ekleme Tarihi: 08 Mart 2016 - Salı

Türkiye'de hukukun özü değil, sözü gür

Bu ülke, tavandan hukuk üzerinden laik kurumlar yoluyla, sosyolojik olarak da tabandan laik eğitim sistemi vasıtasıyla kendi kendini sömürgeleştirdi…

Böylelikle bütün medeniyet ilkeleri terketti…

Böylelikle Müslüman kimliği yok olma tehlikesiyle karşı karşıya getirildi...

Böylelikle Batılıların Türkiye'yi fiilen işgal etmelerine gerek kalmadı:

Batılıların işgal ettiklerinde yapacaklarını içimizdeki yerli sömürgeciler içeriden hukuk ve eğitim sistemi aracılığıyla yaptılar…

MODERN HUKUK: HÜKMETMENİN DAYANAĞI OLDU

Hukukun fazla geliştiği yerde de,

Hukukun hiç gelişmediği yerde de,

Hukuk yoktur aslında.

Hukukun gelişmediği yerde, yalnızca açık zulüm vardır;

Hukukun fazla geliştiği yerde ise örtük zulüm hükümdardır…

Dolayısıyla her iki yerde de hukuksuzluk hükümrandır yalnızca…

Modern hukuk, aşırı gelişmiş bir hukuktur…

Modern hukukun aşırı gelişmiş olması, hukuk düşüncesinin değil, siyaset düşüncesinin gelişmiş olmasının sonucudur…

İşte bu nedenle, modern Batı hukuku, kaçınılmaz olarak, insanı, “potansiyel suçlu” ve “potansiyel kötü” olarak görür…

Modern siyaset felsefesinin, hukuk düşüncesinin ve liberal fikriyatın kurucu babalarından Thomas Hobbes'un “insan, insanın kurdudur” demesinin gerisinde yatan temel saik burada gizlidir…

Hak ve hakikat fikrinden yoksun bir hukuk nosyonu ne kadar insan-merkezci olursa olsun insanı ve hayatı eksene almaz; sistemi ve sistemin bekasını eksene alır. Ve insanı, sistemin önünde “takoz” olarak görür. Tanrı'ya, tabiata ve insanlara HÜKMETMEK, yegâne varlık ve varoluş nedenine dönüşür.

Özetle, modern Batı hukukunda, geliştirilen onca “hümanist” ve “liberal” söyleme rağmen, aslolan hikmet ve adalet, hakikat ve hakkaniyet değil, hükmetmek ve hâkimiyet kurmak, sistemin bekasını teminat altına almaktır.

Bu da kimi zaman açık, çoğu zaman da örtük zulümle sonuçlanmıştır..

İSLÂM HUKUKU: HİKMET VE ADALETİN KAYNAĞI

Oysa İslâm hukuku, hükmetmeyi değil, hikmeti ve izzeti; hâkimiyet kurmayı değil, hakikati ve adaleti esas alır.

O yüzden İslâm, insanı, insanın kurdu değil, yurdu, umudu ve ufku olarak. Tanımayı, tanışmayı ve tanış olmayı eksene alır her alanda ve her düzlemde…

Hikmeti yitirenler, izzetlerini ve iffetlerini yitirmekten; hakikati yitirenlerse, adaleti ve hakkaniyeti bitirmekten kurtulamazlar. Ve sonuçta, kendi bitişlerinin tohumlarını ekmiş olurlar.

Hikmet, her şeyin başıdır. Hakikatse, hikmetin yegâne kaynağı ve adaletin tek dayanağı…

Bir yerde hukuk, hikmete dayanır ve hakikate yaslanırsa, orada adalet ve hakkaniyet tecelli eder. Ama bir yerde hukuk, hükmetmeye dayanır ve hâkimiyet kurmaya yaslanırsa, orada adalet biter ve hakkaniyet de, merhamet de çekilir aradan ve sürgün yer, başka yere gider oradan.

TÜRKİYE'DEKİ HUKUKUN ÖZÜ DEĞİL, SÖZÜ GÜR SADECE!

Türkiye'de özgün ve özgür bir hukuk sistemi yok. Yok; çünkü Türkiye'deki hukuk sisteminin özü gür değil. Sözü gür sadece. Toplumu silbaştan sekülerleştirmek için Batı'dan ithal edilen ve tepeden dayatılan, o yüzden de zorba nitelikler arzeden bir makina, toplumu adam etmek için sopa işlevi görür.

Modernleşme sürecinde, aslında biz hukukumuzu yitirdik, hakikati yitirdiğimiz için… Adaleti bitirdik, hakikati terkettiğimiz için… Merhameti ve vicdanı kaybettik, Hakk'ın rahmet sesine kulaklarımızı tıkadığımız için…

Hak ve hukuk fikrini yitirdik, “el çabukluğu marifet” diyerek medeniyetimizin köklü hukukunu yoksaydığımız için…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve aydinyeniufuk.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.