Rıdvan Eşin
Esnaf Odaları Bidliği
Aydem
Rıdvan Eşin
Süleyman Çokay
Köşe Yazarı
Süleyman Çokay
 

Eğitim üzerine unutulmayan öğretmenler

Montaigne “İyi kafa, dolu kafa değil, işleyen bir kafadır. Kendini ve dünyayı kurtaran insan, alınyazısını değiştirebilen, tek kelimeyle düşünebilen insan demektir” der. Günümüz sistemlerinde ne kadar çok mücadele ve yaşam içinde yer alırsak başarı şansımız o kadar yüksek olur. M. Rauf İnan: Yıllar yılı görerek şuna inandım ki, öğretmenlik bir bilgi birikimi, bir bilgi aktarımı değil bir görüş, bir davranış, bir kişilik özelliğidir. Derslerimde, öğrencilerimin karşısında duruş ve davranışlarıma hep şu düşünce eğimin oldu: Bunların arasında kim bilir geleceğin ne değerli kişileri vardır; bunlardan ne değerler yetişecek, şimdiden onları bilmek sezmek gerek. Sonradan onları gördüm, çok değerlilerine tanık oldum, mutlu oldum. (M. Rauf İnan’ın kendisi hakkındaki düşünceleri.) Hakkı Tonguç: Öğretmenimiz, sosyoloji-psikoloji ve eğitim bilim konularını günlük yaşamın örneklerine dayalı, tartışmalı ve hareketli biçime sokardı. Öğrencileri konuşturmak-düşündürmek, inandığını savunur duruma getirmek için uğraşırdı. “Emek” ilkesine inanmıştı. Bize, “Arkadaşlar” diye seslenir, eşit koşullarda olduğumuzu duyururdu. Konuşur konuşur ara buldurtur, ezberletmez, her dersi bir forum gibi geçer, konuya her açıdan baktırırdı. Bilgilerin üretime dönüşmesini, üretici insanların öğrencinin ilgi alanına girmesini sağlardı. Emeğe, emekçi insana ilgisiz olmanın bencillikle eşdeğer olduğunu anlatırdı. Bu öğretmenimizle, tükettiğimiz kadar ürettik. (Talip Apaydın) Hazım Ayatar: Matematik dersini ilkokulda işler gibi işler, bol bol örnekler verir, biz alıştırma yaparken o, aralarda dolaşır, sessizlik içinde yanlışları düzeltir. Kendisini önümüzde eleştirir. (Soruları ne kadar kötü hazırladığını söyler.) bir seferinde sınavı iyi geçmeyen öğrenciye: “Ölçtüm kaldın, değerlendirdim geçtin” demişti. Değerlendirme yapabilmeyi ve değerlendirmenin önemini her çalışmada vurgular, değerlendirmenin, öğrencinin koşullarını ve öznel durumunu dikkate alarak yapılan işlem olduğunu benimsetirdi. Dersin son 10-15 dakikasını soru ve tartışma bölümü olarak ayırırdı. (Dr. Niyazi Altunya) Yukarıdaki değerlendirmeler bizi tek bir sonuca götürüyor. Benliğine sahip çıkan vicdanlı bireyler yetiştirmek. Sanırım günümüzde en çok ihtiyacımız olan...
Ekleme Tarihi: 15 Ocak 2017 - Pazar

Eğitim üzerine unutulmayan öğretmenler

Montaigne “İyi kafa, dolu kafa değil, işleyen bir kafadır. Kendini ve dünyayı kurtaran insan, alınyazısını değiştirebilen, tek kelimeyle düşünebilen insan demektir” der.

Günümüz sistemlerinde ne kadar çok mücadele ve yaşam içinde yer alırsak başarı şansımız o kadar yüksek olur.

M. Rauf İnan: Yıllar yılı görerek şuna inandım ki, öğretmenlik bir bilgi birikimi, bir bilgi aktarımı değil bir görüş, bir davranış, bir kişilik özelliğidir. Derslerimde, öğrencilerimin karşısında duruş ve davranışlarıma hep şu düşünce eğimin oldu: Bunların arasında kim bilir geleceğin ne değerli kişileri vardır; bunlardan ne değerler yetişecek, şimdiden onları bilmek sezmek gerek. Sonradan onları gördüm, çok değerlilerine tanık oldum, mutlu oldum. (M. Rauf İnan’ın kendisi hakkındaki düşünceleri.)

Hakkı Tonguç: Öğretmenimiz, sosyoloji-psikoloji ve eğitim bilim konularını günlük yaşamın örneklerine dayalı, tartışmalı ve hareketli biçime sokardı. Öğrencileri konuşturmak-düşündürmek, inandığını savunur duruma getirmek için uğraşırdı. “Emek” ilkesine inanmıştı. Bize, “Arkadaşlar” diye seslenir, eşit koşullarda olduğumuzu duyururdu. Konuşur konuşur ara buldurtur, ezberletmez, her dersi bir forum gibi geçer, konuya her açıdan baktırırdı. Bilgilerin üretime dönüşmesini, üretici insanların öğrencinin ilgi alanına girmesini sağlardı. Emeğe, emekçi insana ilgisiz olmanın bencillikle eşdeğer olduğunu anlatırdı. Bu öğretmenimizle, tükettiğimiz kadar ürettik. (Talip Apaydın)

Hazım Ayatar: Matematik dersini ilkokulda işler gibi işler, bol bol örnekler verir, biz alıştırma yaparken o, aralarda dolaşır, sessizlik içinde yanlışları düzeltir. Kendisini önümüzde eleştirir. (Soruları ne kadar kötü hazırladığını söyler.) bir seferinde sınavı iyi geçmeyen öğrenciye: “Ölçtüm kaldın, değerlendirdim geçtin” demişti. Değerlendirme yapabilmeyi ve değerlendirmenin önemini her çalışmada vurgular, değerlendirmenin, öğrencinin koşullarını ve öznel durumunu dikkate alarak yapılan işlem olduğunu benimsetirdi. Dersin son 10-15 dakikasını soru ve tartışma bölümü olarak ayırırdı. (Dr. Niyazi Altunya)

Yukarıdaki değerlendirmeler bizi tek bir sonuca götürüyor. Benliğine sahip çıkan vicdanlı bireyler yetiştirmek. Sanırım günümüzde en çok ihtiyacımız olan...

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve aydinyeniufuk.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.