Rıdvan Eşin
Esnaf Odaları Bidliği
Aydem
Rıdvan Eşin
Süleyman Çokay
Köşe Yazarı
Süleyman Çokay
 

BAŞÖĞRETMEN ATATÜRK

İlkçağdan itibaren filozoflar aynı zamanda öğretmendi. İnsanların bilgilendirilmesi filozofla yoluyla olmaktaydı. Başöğretmen Atatürk felsefe ile ilişkisini şu şekilde açıklamıştır; Benim felsefe ile aram ne kadar iyi ise filozoflarla da o kadar açık! Bütün filozofların hastalığı her şeyi bir tek nedene bağlamaktır. Kimi bütün yeryüzü bilmecesini tanrı açar der, kimi her şey monad’tır diye direnir; kimi ateş, su, toprak der, kimi de kalkar ille madde diye tutturur. Her birinin bir gerçek payı vardır elbette. Ama ‘payı’ vardır. Her şeyin aslı maddedir ve insanı madde kanunları yönetir, dersin; karşına bir idealist çıkar, bütün madde kanunlarını alt üst eder! Ne çıkar dinler ne öğüt; inancının doğrultusunda yürür gider. Bu denli felsefeyle ilgili olan Atatürk öğretmenlere verdiği önemi şu hareketiyle göstermiştir. Yazı devriminden sonra (1928), Atatürk’ün kara tahta başındaki resmi görülünce, O’na “Başöğretmen” denilmeye başlanmıştı. Aslında, adlandırmada geç kalınmıştı. Kurtuluş Savaşı’ndan hemen sonra, bir İstanbul gazetecisi kendisine şöyle bir soru yöneltmişti: -Yurdu kurtardınız. Şimdi ne yapmak isterdiniz? Hiç duraklamadan şu cevabı vermişti: -Milli Eğitim Bakanı olarak Türk kültürünü yükseltmeye çalışmak en büyük amacımdır. Ondan sonra Atatürk nerede görülse, mutlaka orada bir okula girer, öğretmen ve öğrencilerle konuşurdu. Birgün Atatürk’ün yolu köy okuluna düştü. Tek sınıflı okulda bir genç öğretmen ders veriyordu. Atatürk sınıfa girince, öğretmen kürsüsünü terk etti. Atatürk: -Hayır, yerinizde oturunuz ve dersinize devam ediniz, dedi. Eğer izin verirseniz bizde sizden faydalanmak isteriz. Sınıfa girdiği zaman, Cumhurbaşkanı bile öğretmenden sonra gelir.''
Ekleme Tarihi: 24 Kasım 2015 - Salı

BAŞÖĞRETMEN ATATÜRK

İlkçağdan itibaren filozoflar aynı zamanda öğretmendi. İnsanların bilgilendirilmesi filozofla yoluyla olmaktaydı.

Başöğretmen Atatürk felsefe ile ilişkisini şu şekilde açıklamıştır;

Benim felsefe ile aram ne kadar iyi ise filozoflarla da o kadar açık! Bütün filozofların hastalığı her şeyi bir tek nedene bağlamaktır. Kimi bütün yeryüzü bilmecesini tanrı açar der, kimi her şey monad’tır diye direnir; kimi ateş, su, toprak der, kimi de kalkar ille madde diye tutturur. Her birinin bir gerçek payı vardır elbette. Ama ‘payı’ vardır. Her şeyin aslı maddedir ve insanı madde kanunları yönetir, dersin; karşına bir idealist çıkar, bütün madde kanunlarını alt üst eder! Ne çıkar dinler ne öğüt; inancının doğrultusunda yürür gider.

Bu denli felsefeyle ilgili olan Atatürk öğretmenlere verdiği önemi şu hareketiyle göstermiştir.

Yazı devriminden sonra (1928), Atatürk’ün kara tahta başındaki resmi görülünce, O’na “Başöğretmen” denilmeye başlanmıştı.

Aslında, adlandırmada geç kalınmıştı.

Kurtuluş Savaşı’ndan hemen sonra, bir İstanbul gazetecisi kendisine şöyle bir soru yöneltmişti:

-Yurdu kurtardınız. Şimdi ne yapmak isterdiniz?

Hiç duraklamadan şu cevabı vermişti:

-Milli Eğitim Bakanı olarak Türk kültürünü yükseltmeye çalışmak en büyük amacımdır.

Ondan sonra Atatürk nerede görülse, mutlaka orada bir okula girer, öğretmen ve öğrencilerle konuşurdu.

Birgün Atatürk’ün yolu köy okuluna düştü. Tek sınıflı okulda bir genç öğretmen ders veriyordu.

Atatürk sınıfa girince, öğretmen kürsüsünü terk etti.

Atatürk:

-Hayır, yerinizde oturunuz ve dersinize devam ediniz, dedi. Eğer izin verirseniz bizde sizden faydalanmak isteriz. Sınıfa girdiği zaman, Cumhurbaşkanı bile öğretmenden sonra gelir.''

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve aydinyeniufuk.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.