Rıdvan Eşin
Esnaf Odaları Bidliği
Aydem
Rıdvan Eşin
Süleyman Çokay
Köşe Yazarı
Süleyman Çokay
 

Atatürk ve Eğitim

Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün eğitime bakış açısı çağdaşı diğer devlet adamlarının uyguladıkları politikalarından oldukça farklıdır. Ege Üniv. Öğretim görevlisi Nilgün Kara’nın makalesindeki vurguları sizlerle paylaşmak istiyorum. O tarihlerde ülkeler kendi eğitim politikalarını yani eğitim felsefelerini oluştururken mensubu oldukları unsurları eğitim sisteminin içine koymuşlardır. Örneğin faşist İtalya kendi eğitim politikasını kendi devlet yapısına göre şekillendirmiş, aynı şekilde totaliter devletlerde eğitim politikalarını oluştururken “din” faktörünü temel esas olarak almışlardır. Yani bütün eğitim politikalarını tek bir unsur üzerine inşa etmişlerdir. Bunun örneğini Osmanlı İmparatorluğunda da görmemiz mümkündür. Atatürk bütün bunları değerlendirmiş ve eğitimin felsefi manada “monist” yani “tekçi” olmamasının gerektiğini belirterek yeni Türk eğitiminin temelini atarken eğitimin birden fazla unsuru kapsamasına özen göstermiş ve Türk eğitim felsefesinin temeline bilimi, akılı ve fenni koymuştur. Bu da Atatürkçü düşünce sisteminin katı bir doktrin olmadığı gerçeğini ortaya koyarken, 27 Ekim 1922 günü yaptığı konuşmada; “Çocuklarımıza ve gençlerimize vereceğimiz öğrenimin sınırı ne olursa olsun, onlara esaslı olarak şunları öğreteceğiz: 1- Milliyetine, 2- Türkiye Devleti'ne, 3- Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne düşman olanlarla mücadele gereği. Bireyleri bu mücadele gerekleri ve araçlarıyla donanmayan milletler için yaşama hakkı yoktur. Mücadele, mücadele gerekir.” sözleriyle Atatürk, eğitimin temel görevinin devletin varlığını sürdürmek olduğunu vurgulamıştır 10 Kasım Atatürk’ü saygıyla anarken gençlerimize şunu ifade etmek isterim; hepimiz bu ülke için bir şeyler yapabiliriz. Yapılabilirlik sadece savaşmak değildir. Bu konuyla ilgili olarak Enver Behnan Şapolyo, Milli Mücadele günlerinde Atatürk ve gençlerle ilgili;“Cephede muharebe devam ediyordu. Bir gün son sınıf talebeleri gönüllü olarak cepheye gitmeye karar vererek Ali Fuat Paşa’ya müracaat ediyorlar. Fuat Paşa da, Mustafa Kemal Paşa’ya, beş liseli gencin silâh istediklerini söylüyor. Atatürk, bu gençleri Çankaya’ya davet ederek onlara: -Bu silâhları ne yapacaksınız? diye soruyor. Gençler: -Düşmana ateş edeceğiz! diyorlar, Atatürk: -Harp zamanında gençlerin bize lüzumu kadar, harpten sonra onlara bu milletin ihtiyacı vardır. Arkadaşlarınız, sizin yerinize bu vazifeyi görürken, sizler de tahsilinize devam edersiniz, milli vazifenizi görmüş olursunuz!” anıyı aktarmaktadır. Atatürk’ün bu sözleriyle ifade ettiği gibi, eğitim mutlaka işlevsel bir değer kazanmalı, yani üreten, toplumun gelişmesine katkıda bulunan nesiller yetiştirmek durumundadır. Eğitim bu görevini yerine getirirken cinsiyet ayrımına gitmemeli, kızları eğitim hakkından yoksun bırakmamalıdır. Gelecek nesillerin yetişmesinde kadınların rolü ortada iken, uygarlık yolunda bu durum göz ardı edilemez. Maarif Kongresi de Mustafa Kemal tarafından bizzat açılmış ve hitaplarında kadınlara “Muallime ve Muallimler”, “Hanımlar, Efendiler” diyerek öncelik tanır. Eğitime bu kadar önem veren kurtarıcımız Mustafa Kemal Atatürk’ü saygıyla ve özlemle anıyorum. 10 Kasım Sabahı hepimiz kaygılarımızı bırakarak saygıyla duralım. Ve gençlerimize yapacak çok işleri olduğunu hatırlatalım…
Ekleme Tarihi: 10 Kasım 2014 - Pazartesi

Atatürk ve Eğitim

Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün eğitime bakış açısı çağdaşı diğer devlet adamlarının uyguladıkları politikalarından oldukça farklıdır. Ege Üniv. Öğretim görevlisi Nilgün Kara’nın makalesindeki vurguları sizlerle paylaşmak istiyorum.

O tarihlerde ülkeler kendi eğitim politikalarını yani eğitim felsefelerini oluştururken mensubu oldukları unsurları eğitim sisteminin içine koymuşlardır. Örneğin faşist İtalya kendi eğitim politikasını kendi devlet yapısına göre şekillendirmiş, aynı şekilde totaliter devletlerde eğitim politikalarını oluştururken “din” faktörünü temel esas olarak almışlardır. Yani bütün eğitim politikalarını tek bir unsur üzerine inşa etmişlerdir. Bunun örneğini Osmanlı İmparatorluğunda da görmemiz mümkündür. Atatürk bütün bunları değerlendirmiş ve eğitimin felsefi manada “monist” yani “tekçi” olmamasının gerektiğini belirterek yeni Türk eğitiminin temelini atarken eğitimin birden fazla unsuru kapsamasına özen göstermiş ve Türk eğitim felsefesinin temeline bilimi, akılı ve fenni koymuştur. Bu da Atatürkçü düşünce sisteminin katı bir doktrin olmadığı gerçeğini ortaya koyarken, 27 Ekim 1922 günü yaptığı konuşmada; “Çocuklarımıza ve gençlerimize vereceğimiz öğrenimin sınırı ne olursa olsun, onlara esaslı olarak şunları öğreteceğiz: 1- Milliyetine, 2- Türkiye Devleti'ne, 3- Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne düşman olanlarla mücadele gereği. Bireyleri bu mücadele gerekleri ve araçlarıyla donanmayan milletler için yaşama hakkı yoktur. Mücadele, mücadele gerekir.” sözleriyle Atatürk, eğitimin temel görevinin devletin varlığını sürdürmek olduğunu vurgulamıştır

10 Kasım Atatürk’ü saygıyla anarken gençlerimize şunu ifade etmek isterim; hepimiz bu ülke için bir şeyler yapabiliriz. Yapılabilirlik sadece savaşmak değildir. Bu konuyla ilgili olarak Enver Behnan Şapolyo, Milli Mücadele günlerinde Atatürk ve gençlerle ilgili;“Cephede muharebe devam ediyordu. Bir gün son sınıf talebeleri gönüllü olarak cepheye gitmeye karar vererek Ali Fuat Paşa’ya müracaat ediyorlar. Fuat Paşa da, Mustafa Kemal Paşa’ya, beş liseli gencin silâh istediklerini söylüyor. Atatürk, bu gençleri Çankaya’ya davet ederek onlara:

-Bu silâhları ne yapacaksınız? diye soruyor.

Gençler: -Düşmana ateş edeceğiz! diyorlar,

Atatürk: -Harp zamanında gençlerin bize lüzumu kadar, harpten sonra onlara bu milletin ihtiyacı vardır. Arkadaşlarınız, sizin yerinize bu vazifeyi görürken, sizler de tahsilinize devam edersiniz, milli vazifenizi görmüş olursunuz!” anıyı aktarmaktadır.

Atatürk’ün bu sözleriyle ifade ettiği gibi, eğitim mutlaka işlevsel bir değer kazanmalı, yani üreten, toplumun gelişmesine katkıda bulunan nesiller yetiştirmek durumundadır. Eğitim bu görevini yerine getirirken cinsiyet ayrımına gitmemeli, kızları eğitim hakkından yoksun bırakmamalıdır. Gelecek nesillerin yetişmesinde kadınların rolü ortada iken, uygarlık yolunda bu durum göz ardı edilemez. Maarif Kongresi de Mustafa Kemal tarafından bizzat açılmış ve hitaplarında kadınlara “Muallime ve Muallimler”, “Hanımlar, Efendiler” diyerek öncelik tanır.

Eğitime bu kadar önem veren kurtarıcımız Mustafa Kemal Atatürk’ü saygıyla ve özlemle anıyorum.

10 Kasım Sabahı hepimiz kaygılarımızı bırakarak saygıyla duralım.

Ve gençlerimize yapacak çok işleri olduğunu hatırlatalım…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve aydinyeniufuk.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.