Rıdvan Eşin
Esnaf Odaları Bidliği
Aydem
Rıdvan Eşin
Mine Odabaşı
Köşe Yazarı
Mine Odabaşı
 

1-7 Mart Muhasebe Haftası kutlu olsun

Sevgili okurlar, Baharın ilk günü, hepimize güzellikler getirsin. Her hafta sizlere mali konularda hatırlatmalar, güncel konular hakkında bilgilendirmeler yapmaktayım. Bu haftayı izninizle kutsal mesleğimi paylaşmaktan onur duyduğum değerli meslektaşlarıma armağan ediyorum. Bizler için özel bir hafta. Müşavirlik mesleğinin toplumun tüm kesimlerine tanıtılması, ülke ekonomisine ve iş dünyasına sunduğu değer ve faydaya ilişkin farkındalığın arttırılması amacıyla her yıl 1-7 Mart tarihlerinde Muhasebe Haftası olarak kutlandığı bilinmektedir. Ülkemiz ve işletmelerimizin gelişimi için çalışan, ekonominin kaydını tutan ve finansal denetimini yapan, Ülke ekonomisine çok büyük rolü ve emeği olan çalışarak, üreterek katkı sağlayan tüm meslektaşlarımın 1-7 Mart Muhasebe Haftasını en içten dileklerimle kutluyorum. Mesleğimi ve meslektaşlarımı çok seviyorum. Uzun yıllar aşkla çalışmanın mutluluğunu yaşadım. Mesleğe ilk giriş anılarımı sizlerle paylaşıyorum. Ve tüm meslektaşlarıma soruyorum. Olur muyuz Muhasebeci Ortaokul son sınıfta iken hangi liseye gidelim diye kızlar arasında sohbet ediyorduk, Hatice isimli arkadaşımızın ablası ticaret meslek lisesine gitmiş ve mezun olur olmaz iş bulmuş. O zaman karar verdim ticaret meslek lisesine başlamaya. Kuşadası’nda ikamet ederken, her gün sabahın erken saatlerinde servis bekleme günleri ve sonrasında üç yıl süreyle söke meslek lisesine gidip, gelmeler. İlk muhasebe dersimize Hilmi hoca geliyordu, anlattıklarından hiçbir şey anlamamıştım. Tahtaya beyaz tebeşirle çizgiler çiziyordu. Sonra anladım ki yevmiye defteri imiş. Aman Allah’ım ne zorlu bir süreçti. Hele bir de tek tek tahtaya kaldırdığında yer yarılsa da içine girsem dediğim anlar az olmadı değil. Baktım bu iş olmayacak mahallede arayışa girdim muhasebede çalışan var mı diye çok şükür üst komşumuz bir firmada ön muhasebe yapıyormuş. Bak dedi kasana gelen para borçlu çıkan para alacaklı. Bunun anladıysan gerisi kolay, bu anlatım çok iyi oldu. Muhasebeyi çözdük. Ha bu arada en ilginç ders benim için daktilo kullanmaktı. Bir vuruştaki kelime sayısını saymaktı, asıl olan marifet on parmak kullanmaktı. Lise son sınıfta staja başlamıştım. Kendi paramı kazanmak mutluluktu benim için. Bir yıl süren lise stajım bana erken yaşlarımda çok öğretimler sağlamıştı. Ön lisans eğitimini kısa bir staj sürecimle de tamamlayarak mezun olduğumda kendimi çok bilgili zannediyordum. Taaki çalışma hayatına başlayınca hiçbir şey bilmediğimi öğrenene kadar. Dört yıl süren bir staj süreci. Ah neler çektim neler. Hele ofiste en son başlayan biri olarak çömez muamelesi çok uzun sürdü. Ayakçı olarak çalışmaya başladım. Telefon görüşmesi yaparken yüzü kızaran biri olarak iki lafı bir araya getirene kadar akşam oluyordu. Hele ilk staja başladığım gün patronum arabadan vergi levhamı alıp, gelmemi istemişti. Hava çok rüzgârlıydı ve minicik parmaklarımın arasından vergi levhası uçtu gitti. İlk günümde olacak iş mi? Oldu valla. Ne yapacaktım artık. Ofise gitsem ne diyecektim. Gitmesem çantam ve diğer eşyalarım ofisteydi.  Başladım dua etmeye. Bu arada biraz arayıştan sonra vergi levhasını buldum da çok şükür teslim ederek ilk günümde istifa etmeden muhasebecilik mesleğine giriş yaptım. Tabi öncesinde yeterlilik sınavları başladı. İlk kez Ankara’ya gidenlerdendim. İlk sınav uygulamasıyla Aydın ilinde kazan iki kişiden biriydim. Bu başarı bana güç verdi. Dört yıl geçti, dile kolay ama bir de bana sorun nasıl geçti. Her iki yılda bir sınav süreciydi. Çok şükür tüm sınavları ilk girişte başarıyla tamamlıyordum. Azimle çalışıyordum. Gündüzleri muhasebe bürosunda geceleri geç saate kadar evimde ders çalışıyordum. Ömrümün en zorlu yıllarıydı. Önce Serbest Muhasebecilik ruhsatımı daha sonra lisans tamamlayıp Mali Müşavirlik ruhsatımı aldım. 2006 yılında tabelamı astım. Minicik bir ofisim de sadece iki konuk sandalyem vardı. Üçüncü gelen kişi ayakta kalacaktı. Klima olmayınca ofisin içi o yaz sıcağında bildiğin sauna misali sıcaktı. Kimin umurunda idi o kadar mutluydum ki saat 07:00 da ofisimi açar, tüm pasajın temizliğini yapardım. O minicik ofisin bereketini hiç unutmadım. Vergi levhamı ofisime astığım gün kendime söz verdim bu levhanın her satırı her yıl kar yazılı olacaktı. Çok şükür öyle oldu. İlk yılda zengin olacağımı sandım ama öyle bir şey olmuyor muş. Yıllar geçince daha iyi anladım. Maliyesi, sigortası, bölge çalışması, İŞKUR’u, Bağ-Kur’u, belediyesi artık evimden daha çok vakit geçirdiğim yerler oldu. Beyannameler, tahakkuklar, bildirgeler, rakamlar, hesap makinaları geceleri kâbus olmaya başladı. Mükelleflerin son gün evrak getirme alışkanlıklarını ne yapsak nafile vazgeçiremiyoruz. Mükellefe niye böyle dersek der ki falan, filan, hık, mık, işte öyle. Birde meslek hastalığı boyun fıtığı, boyun düzleşmesi tedavi süreçlerini anlatmıyorum. Hepimiz yaşadık biliyoruz. Muhasebe ücretini ödemeye gelince, ha o mu? Onun acelesi yoktur. Son günü diye bir günü de yoktur. Tahsilat en büyük sorunumuz olmaya devam ediyor. Çözülür mü? Bildim bileli çözülemedi. Koça bir ömür verdik muhasebeci olmak için. Şimdi sorsam ki sizlere… Bir daha dünyaya gelsek, Olur muyuz muhasebeci ???
Ekleme Tarihi: 04 Mart 2019 - Pazartesi

1-7 Mart Muhasebe Haftası kutlu olsun

Sevgili okurlar,

Baharın ilk günü, hepimize güzellikler getirsin. Her hafta sizlere mali konularda hatırlatmalar, güncel konular hakkında bilgilendirmeler yapmaktayım. Bu haftayı izninizle kutsal mesleğimi paylaşmaktan onur duyduğum değerli meslektaşlarıma armağan ediyorum. Bizler için özel bir hafta.

Müşavirlik mesleğinin toplumun tüm kesimlerine tanıtılması, ülke ekonomisine ve iş dünyasına sunduğu değer ve faydaya ilişkin farkındalığın arttırılması amacıyla her yıl 1-7 Mart tarihlerinde Muhasebe Haftası olarak kutlandığı bilinmektedir. Ülkemiz ve işletmelerimizin gelişimi için çalışan, ekonominin kaydını tutan ve finansal denetimini yapan, Ülke ekonomisine çok büyük rolü ve emeği olan çalışarak, üreterek katkı sağlayan tüm meslektaşlarımın 1-7 Mart Muhasebe Haftasını en içten dileklerimle kutluyorum.

Mesleğimi ve meslektaşlarımı çok seviyorum. Uzun yıllar aşkla çalışmanın mutluluğunu yaşadım. Mesleğe ilk giriş anılarımı sizlerle paylaşıyorum. Ve tüm meslektaşlarıma soruyorum.

Olur muyuz Muhasebeci

Ortaokul son sınıfta iken hangi liseye gidelim diye kızlar arasında sohbet ediyorduk, Hatice isimli arkadaşımızın ablası ticaret meslek lisesine gitmiş ve mezun olur olmaz iş bulmuş. O zaman karar verdim ticaret meslek lisesine başlamaya. Kuşadası’nda ikamet ederken, her gün sabahın erken saatlerinde servis bekleme günleri ve sonrasında üç yıl süreyle söke meslek lisesine gidip, gelmeler. İlk muhasebe dersimize Hilmi hoca geliyordu, anlattıklarından hiçbir şey anlamamıştım. Tahtaya beyaz tebeşirle çizgiler çiziyordu. Sonra anladım ki yevmiye defteri imiş. Aman Allah’ım ne zorlu bir süreçti. Hele bir de tek tek tahtaya kaldırdığında yer yarılsa da içine girsem dediğim anlar az olmadı değil. Baktım bu iş olmayacak mahallede arayışa girdim muhasebede çalışan var mı diye çok şükür üst komşumuz bir firmada ön muhasebe yapıyormuş. Bak dedi kasana gelen para borçlu çıkan para alacaklı. Bunun anladıysan gerisi kolay, bu anlatım çok iyi oldu. Muhasebeyi çözdük. Ha bu arada en ilginç ders benim için daktilo kullanmaktı. Bir vuruştaki kelime sayısını saymaktı, asıl olan marifet on parmak kullanmaktı. Lise son sınıfta staja başlamıştım. Kendi paramı kazanmak mutluluktu benim için. Bir yıl süren lise stajım bana erken yaşlarımda çok öğretimler sağlamıştı. Ön lisans eğitimini kısa bir staj sürecimle de tamamlayarak mezun olduğumda kendimi çok bilgili zannediyordum. Taaki çalışma hayatına başlayınca hiçbir şey bilmediğimi öğrenene kadar. Dört yıl süren bir staj süreci. Ah neler çektim neler. Hele ofiste en son başlayan biri olarak çömez muamelesi çok uzun sürdü. Ayakçı olarak çalışmaya başladım. Telefon görüşmesi yaparken yüzü kızaran biri olarak iki lafı bir araya getirene kadar akşam oluyordu. Hele ilk staja başladığım gün patronum arabadan vergi levhamı alıp, gelmemi istemişti. Hava çok rüzgârlıydı ve minicik parmaklarımın arasından vergi levhası uçtu gitti. İlk günümde olacak iş mi? Oldu valla. Ne yapacaktım artık. Ofise gitsem ne diyecektim. Gitmesem çantam ve diğer eşyalarım ofisteydi.  Başladım dua etmeye. Bu arada biraz arayıştan sonra vergi levhasını buldum da çok şükür teslim ederek ilk günümde istifa etmeden muhasebecilik mesleğine giriş yaptım. Tabi öncesinde yeterlilik sınavları başladı. İlk kez Ankara’ya gidenlerdendim. İlk sınav uygulamasıyla Aydın ilinde kazan iki kişiden biriydim. Bu başarı bana güç verdi. Dört yıl geçti, dile kolay ama bir de bana sorun nasıl geçti. Her iki yılda bir sınav süreciydi. Çok şükür tüm sınavları ilk girişte başarıyla tamamlıyordum. Azimle çalışıyordum. Gündüzleri muhasebe bürosunda geceleri geç saate kadar evimde ders çalışıyordum. Ömrümün en zorlu yıllarıydı. Önce Serbest Muhasebecilik ruhsatımı daha sonra lisans tamamlayıp Mali Müşavirlik ruhsatımı aldım. 2006 yılında tabelamı astım. Minicik bir ofisim de sadece iki konuk sandalyem vardı. Üçüncü gelen kişi ayakta kalacaktı. Klima olmayınca ofisin içi o yaz sıcağında bildiğin sauna misali sıcaktı. Kimin umurunda idi o kadar mutluydum ki saat 07:00 da ofisimi açar, tüm pasajın temizliğini yapardım. O minicik ofisin bereketini hiç unutmadım. Vergi levhamı ofisime astığım gün kendime söz verdim bu levhanın her satırı her yıl kar yazılı olacaktı. Çok şükür öyle oldu. İlk yılda zengin olacağımı sandım ama öyle bir şey olmuyor muş. Yıllar geçince daha iyi anladım. Maliyesi, sigortası, bölge çalışması, İŞKUR’u, Bağ-Kur’u, belediyesi artık evimden daha çok vakit geçirdiğim yerler oldu. Beyannameler, tahakkuklar, bildirgeler, rakamlar, hesap makinaları geceleri kâbus olmaya başladı. Mükelleflerin son gün evrak getirme alışkanlıklarını ne yapsak nafile vazgeçiremiyoruz. Mükellefe niye böyle dersek der ki falan, filan, hık, mık, işte öyle. Birde meslek hastalığı boyun fıtığı, boyun düzleşmesi tedavi süreçlerini anlatmıyorum. Hepimiz yaşadık biliyoruz. Muhasebe ücretini ödemeye gelince, ha o mu? Onun acelesi yoktur. Son günü diye bir günü de yoktur. Tahsilat en büyük sorunumuz olmaya devam ediyor. Çözülür mü? Bildim bileli çözülemedi. Koça bir ömür verdik muhasebeci olmak için. Şimdi sorsam ki sizlere…

Bir daha dünyaya gelsek,

Olur muyuz muhasebeci ???

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve aydinyeniufuk.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.