Rıdvan Eşin
Esnaf Odaları Bidliği
Aydem
Rıdvan Eşin

‘100 Yılın Meydan Okuması’

GÜNCEL 07.12.2016 - 21:36, Güncelleme: 01.12.2020 - 14:49 1990+ kez okundu.
 

‘100 Yılın Meydan Okuması’

Türk Ocakları Nazilli Şubesi, Belediye Tiyatro Salonu’nda düzenlediği konferansta Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Akif Okur’u konuk etti.

AYDIN- Konferansın konusu “100 Yılın Meydan Okuması” şeklinde ilan edildi. Konferansa MHP Nazilli İlçe Başkanı Adnan Dönmez, Belediye Başkan Yardımcısı Mustafa Akkaya, Türk Ocaklılar ve vatandaşlar katıldı. Sunuculuğunu ADÜ Öğrencisi Ceyda Başol’un yaptığı konferansın açılış konuşmasında Şube Başkanı Ahmet Çekim, dernek faaliyetleriyle ilgili bilgi verdi. Kitap, dergi ve anahtarlıklardan alınarak derneğe katkıda bulunulmasını istedi. Kürsüye gelen Sayın Akif Okur, şöyle konuştu: “Türkiye’mizi saran bir ateş çemberi vardır. Suriye ve Irak üzerinden Irak’la, Kafkasya’da Ermenistan, kuzeyde Kırım üzerinden Rusya, batımızda Yunanistan, Kıbrıs, Suriye’de birçok terör örgütü ve Irak’ta Musul, Kerkük, Telafer konularında bu ülkelerle bir gerginliğimiz vardır. Türkiye bu terör örgütleriyle mücadele ederken ayrıca Suriye’den göç etmiş üç milyonun üzerinde mülteciyle uğraşmaktadır. Bunların bakımı, konaklamaları vs. büyük masraftır. AB ile de büyük sıkıntılar yaşamaktayız. Bunlara ABD, İngiltere ve Fransa da dahil edilebilir. Tabii ki bu sorunlar birden patlamadı. Türk dış politikası pek çok sorunla yüz yüze. Bu sorunlara cevap verebilmek için, bu sorunlar karşısında Türkiye’nin menfaatlerini koruyabilmek için çok büyük bir hassasiyetle hareket edilmesi lazım. Çok ciddi planlamalarla hareket edilmesi lazım. Ancak biz hem Ortadoğu’ya baktığımızda hem Türk dış politikasına birçok anlamda baktığımızda bu hassasiyetin eksikliğini görüyoruz. Planlama hatalarını görüyoruz. Bu yüzden dış politikada atılan bir kısım yanlış adımların, daha sonra Türkiye’nin karşısına ciddi maliyetler olarak çıkmaya başladığını görüyoruz. O yüzden Türk dış politikası, bugün baştan sona yeniden, bölgenin, dünyanın ve Türkiye’nin gerçeklerine göre ele alınmayı bekliyor. En büyük sorun kaynağı olarak da şu anda etrafımızda yaşanan büyük yangını görüyoruz. Suriye bir iç savaşın içerisinde. Suriye’deki iç savaş, Türkiye’nin beklentilerinin ötesinde bir biçimde cereyan etti. Çok kısa bir zaman diliminde sona erecek bir çatışma beklentisi ile hareket edildi ama iç savaş uzadı. Bölgeye, bölgedeki krize müdahil olması umulan-beklenen aktörler, Suriye’deki krizi sonlandırmak için adım atmadılar. Bu da tabi Türkiye’ye çok ağır maliyetler yükledi. Türkiye krizin başlarında, uluslararası toplumu harekete geçirebileceği düşüncesiyle Suriye’den Türkiye’ye göçü teşvik etti. Ama Türkiye’nin koyduğu çıtalar hızla aşıldı. İlk başlarda yüz bin gibi bir rakam telaffuz edilmekteyken, bugün Türkiye’deki mülteci sayısı milyonla ifade ediliyor. Geleceğe dönük olarak, Türkiye’nin halletmesi gereken önemli bir mesele, sınırımızın dibinde pek çok terör örgütü var. Terörle mücadele için avantajlı olan zaman dilimini terörle mücadele etmemeye ayırdık. O yüzden çok önemli bir tarihî fırsatı kaçırmış olduk. Bir başka önemli yanlışımız, Suriye sınırında PKK’nın belli bir coğrafyayı yönetmesine izin vermek oldu, PYD adı altında. Örgüt, bu sayede hem özgüven tazeledi, Türkiye’den taleplerinin çıtasını yükseltti hem uluslararası alanda diplomasi yapma imkanını buldu. ABD dahil büyük güçlerle temasa geçti, onlarla IŞİD’e karşı mücadele örneğinde olduğu gibi adeta bir ittifak ilişkisi geliştirmeye çalıştı. Türkiye ise bu süreci izledi, yani PYD’nin orada varlığını, var olmasını ve ayakta kalmasını. Bu da tarihî yanlışlardan bir tanesiydi. Şimdi Türkiye’de yapılan araştırmalara bakıldığında, sürecin başlamasından evvelki ve sonraki bilimsel araştırmalara bakıldığında, biz bir çözülme dinamiğinin işlemeye başladığını görüyoruz. Daha önce etnik kökenini düşünmeyen, hangi kökenden gelirse gelsin kendisini Türkiye’de eşit yurttaş hisseden insanlar, süreçle beraber ekranlardan yürütülen o büyük, muazzam propagandanın tesiriyle kendilerine etnik köken aramaya başladılar. Bu da tabi toplumdaki karşılıklı kutuplaşmayı ve huzursuzluğu artırıyor. Biz, etrafımızda etnik kökene dayalı siyasetin, ülkeleri nasıl parçaladığını en canlı biçimde izleyen bir ülkeyiz. İşte Irak’taki çatışmaların sebeplerine bakıldığında, her etnik unsurun etnik kökeni itibarıyla siyasileşmesinin sonuçlarını görüyoruz. Suriye’de benzer bir durum görüyoruz. O yüzden Türkiye’nin, bu etnik tuzağın içine düşmemesi lazım. Bir an önce uçurumun kenarından arabasını çekmesi gerekiyor.” Dinleyicilerden gelen soruları cevaplayan Sayın Okur’a Belediye Başkan Yardımcısı Mustafa Akkaya günün anısına çiçek takdim etti.
Türk Ocakları Nazilli Şubesi, Belediye Tiyatro Salonu’nda düzenlediği konferansta Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Akif Okur’u konuk etti.

AYDIN- Konferansın konusu “100 Yılın Meydan Okuması” şeklinde ilan edildi. Konferansa MHP Nazilli İlçe Başkanı Adnan Dönmez, Belediye Başkan Yardımcısı Mustafa Akkaya, Türk Ocaklılar ve vatandaşlar katıldı. Sunuculuğunu ADÜ Öğrencisi Ceyda Başol’un yaptığı konferansın açılış konuşmasında Şube Başkanı Ahmet Çekim, dernek faaliyetleriyle ilgili bilgi verdi. Kitap, dergi ve anahtarlıklardan alınarak derneğe katkıda bulunulmasını istedi.

Kürsüye gelen Sayın Akif Okur, şöyle konuştu:

“Türkiye’mizi saran bir ateş çemberi vardır. Suriye ve Irak üzerinden Irak’la, Kafkasya’da Ermenistan, kuzeyde Kırım üzerinden Rusya, batımızda Yunanistan, Kıbrıs, Suriye’de birçok terör örgütü ve Irak’ta Musul, Kerkük, Telafer konularında bu ülkelerle bir gerginliğimiz vardır. Türkiye bu terör örgütleriyle mücadele ederken ayrıca Suriye’den göç etmiş üç milyonun üzerinde mülteciyle uğraşmaktadır. Bunların bakımı, konaklamaları vs. büyük masraftır. AB ile de büyük sıkıntılar yaşamaktayız. Bunlara ABD, İngiltere ve Fransa da dahil edilebilir. Tabii ki bu sorunlar birden patlamadı.

Türk dış politikası pek çok sorunla yüz yüze. Bu sorunlara cevap verebilmek için, bu sorunlar karşısında Türkiye’nin menfaatlerini koruyabilmek için çok büyük bir hassasiyetle hareket edilmesi lazım. Çok ciddi planlamalarla hareket edilmesi lazım. Ancak biz hem Ortadoğu’ya baktığımızda hem Türk dış politikasına birçok anlamda baktığımızda bu hassasiyetin eksikliğini görüyoruz. Planlama hatalarını görüyoruz. Bu yüzden dış politikada atılan bir kısım yanlış adımların, daha sonra Türkiye’nin karşısına ciddi maliyetler olarak çıkmaya başladığını görüyoruz. O yüzden Türk dış politikası, bugün baştan sona yeniden, bölgenin, dünyanın ve Türkiye’nin gerçeklerine göre ele alınmayı bekliyor.

En büyük sorun kaynağı olarak da şu anda etrafımızda yaşanan büyük yangını görüyoruz. Suriye bir iç savaşın içerisinde. Suriye’deki iç savaş, Türkiye’nin beklentilerinin ötesinde bir biçimde cereyan etti. Çok kısa bir zaman diliminde sona erecek bir çatışma beklentisi ile hareket edildi ama iç savaş uzadı. Bölgeye, bölgedeki krize müdahil olması umulan-beklenen aktörler, Suriye’deki krizi sonlandırmak için adım atmadılar. Bu da tabi Türkiye’ye çok ağır maliyetler yükledi. Türkiye krizin başlarında, uluslararası toplumu harekete geçirebileceği düşüncesiyle Suriye’den Türkiye’ye göçü teşvik etti. Ama Türkiye’nin koyduğu çıtalar hızla aşıldı. İlk başlarda yüz bin gibi bir rakam telaffuz edilmekteyken, bugün Türkiye’deki mülteci sayısı milyonla ifade ediliyor. Geleceğe dönük olarak, Türkiye’nin halletmesi gereken önemli bir mesele, sınırımızın dibinde pek çok terör örgütü var.

Terörle mücadele için avantajlı olan zaman dilimini terörle mücadele etmemeye ayırdık. O yüzden çok önemli bir tarihî fırsatı kaçırmış olduk. Bir başka önemli yanlışımız, Suriye sınırında PKK’nın belli bir coğrafyayı yönetmesine izin vermek oldu, PYD adı altında. Örgüt, bu sayede hem özgüven tazeledi, Türkiye’den taleplerinin çıtasını yükseltti hem uluslararası alanda diplomasi yapma imkanını buldu.

ABD dahil büyük güçlerle temasa geçti, onlarla IŞİD’e karşı mücadele örneğinde olduğu gibi adeta bir ittifak ilişkisi geliştirmeye çalıştı. Türkiye ise bu süreci izledi, yani PYD’nin orada varlığını, var olmasını ve ayakta kalmasını. Bu da tarihî yanlışlardan bir tanesiydi. Şimdi Türkiye’de yapılan araştırmalara bakıldığında, sürecin başlamasından evvelki ve sonraki bilimsel araştırmalara bakıldığında, biz bir çözülme dinamiğinin işlemeye başladığını görüyoruz.

Daha önce etnik kökenini düşünmeyen, hangi kökenden gelirse gelsin kendisini Türkiye’de eşit yurttaş hisseden insanlar, süreçle beraber ekranlardan yürütülen o büyük, muazzam propagandanın tesiriyle kendilerine etnik köken aramaya başladılar. Bu da tabi toplumdaki karşılıklı kutuplaşmayı ve huzursuzluğu artırıyor.

Biz, etrafımızda etnik kökene dayalı siyasetin, ülkeleri nasıl parçaladığını en canlı biçimde izleyen bir ülkeyiz. İşte Irak’taki çatışmaların sebeplerine bakıldığında, her etnik unsurun etnik kökeni itibarıyla siyasileşmesinin sonuçlarını görüyoruz. Suriye’de benzer bir durum görüyoruz. O yüzden Türkiye’nin, bu etnik tuzağın içine düşmemesi lazım. Bir an önce uçurumun kenarından arabasını çekmesi gerekiyor.”

Dinleyicilerden gelen soruları cevaplayan Sayın Okur’a Belediye Başkan Yardımcısı Mustafa Akkaya günün anısına çiçek takdim etti.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve aydinyeniufuk.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.