Türkiye’nin eski siyasetçilerinden 9. Cumhurbaşkanı Merhum Süleyman Demirel ile birlikte siyaset ve TBMM Başkanlığı da yapmış bir siyasetçinin çok önemli bir yazısını paylaşıyorum sizlere…
Türkiye Dersim katliamını tartışıyor. Hemen her gün yeni bir belge ortaya çekiyor. Atatürk Dersim'den habersizdi diyenleri ise Celal Bayar’ın 25 yıllık avukatı Cindoruk yalanladı.
28 Kasım 2011 Pazartesi Saat 12:42
"Dersim Cumhuriyet'in zorbalığıdır" diyen Cindoruk, "Hükümetler gelip geçicidir. Hukuken mühim olan Meclis'in kolektif özrü" görüsünde.
Hüsamettin Cindoruk uzun yıllar Celal Bayar’ın avukatlığını yapmıştı. Dersim katliama sırasında başbakan olan Bayar’la Cindoruk’un bu konu hakkından neler konuştuğunu, Bayar’ın Dersim’le ilgili fikrini ögrenmek için kapısını çaldım. Elbette sohbetimiz Dersim’le sinirli kalmadı. Açılacak olan 28 Şubat soruşturmasıyla ilgili fikirlerini ve geçen hafta ziyaret ettiği Silivri Mahkemesi’nde gördüklerini de anlattı.
1936’da Celal Bayar’ın Dersim’le ilgili hazırladığı rapor en az İnönü’nünki kadar sert. Bayar, Dersim katliamıyla ilgili ne düşünüyordu?
Ben Bayar’ın son 25 yılında avukatlığı yaptığımdan bu konuda da konuşmuştuk. Rahmetli Bayar’ın Dersim’le ilgili bana söylediği sudur: “Cumhuriyet Milli Misak sinirleri içerisinde tamamen egemen olmuştu. Hakkâri dahil, Trakya dahil bütün ülkede Cumhuriyet egemendi, bir tek Tunceli dışında. Tunceli’deki mütegallibe Tunceli’yi Cumhuriyet’in dışında tutuyordu. Polis, jandarma oraya giremiyor, vergi alamıyordu. Coğrafyası böyle bir direnmeye çok müsaitti. Bunu asmak için çok uyarı yaptık, kanunlar çıkardık ama olmadı. Atatürk sonunda bize vurun dedi, vurduk. Tenkir ve tedip ederek Cumhuriyet topraklarına Tunceli’yi kattık.” Aynen böyle anlatmıştı.
Atatürk’ün bilgisi yoktu diye bir kesim hâlâ diretiyor?
Atatürk’ün bilgisi yoktu, o sırada hastaydı diyenler doğru söylemiyor. Başka bir karine daha Sabiha Gökçen’dir. Kendisi askeri pilot da değildi. Sizce Atatürk’ün manevi kızı olarak onun bilgisi dışında böyle bir harekâta katılması mümkün mü? O nedenle isi İnönü’ye veya Bayar’a yıkmak son derece yanlış. Atatürk’ün ölmeden evvel Tunceli’yi Cumhuriyet topraklarına katma iradesi var isin içinde.
Ne İnönü ne Celal Bayar bu acımasız yönteme karşı çıkmış ama değil mi?
O zaman karşı çıkmak yok. Ihsan Sabri Çağlayangil, ki Bayar’ın yakınıydı, devlet bürokrasisi olarak talimat aldıklarını açıkça anılarında söylemişti. Dersim’e yapılanlar bastan aşağı haksızlıktır. Ve Seyit Rıza’nın dediği gibi zulümdür. Cumhuriyet’in zorbalığıdır. Evet, belki CHP egemen partiydi ama o sırada sadece İnönü ve Bayar mı var? Menderes, Köprülü milletvekili. Demokrat Partili bir sürü vekil var. Eğer orada bir siyasi mesuliyet varsa, herkesindir. Sadece CHP’nin değil, Demokrat Parti’nin de.
Bayar, Dersim’le ilgili bir özeleştiri yapmış mıydı size?
Yapmaz. Onlar nasıl insanlardı biliyor musun… Millî mücadeleci adamlar! Zor bir kavga içindeler. Ölüm fermanıyla geziyorlar ve bir koca Osmanlı’yla hesaplaşarak devlet ortaya çıkarıyorlar. İşte o devlete karşı aşırı sahiplik duygusu gelişiyor onlarda. Devletin mülkiyeti bizde gibi hissediyorlar. O zamanlar kolay erişilebilen insan hakları sözleşmeleri de yok, bir tek kuralları esnek olan Milletler Cemiyeti var. Ne Atatürk’ün ne de diğerlerinin o dönemde öncelikleri hak ve hukuk değil. Bir devlet kurmanın kirli yanları varsa, onlar bunu kir diye görmüyordu.
Başbakan’ın dilediği özrün anlamlı bir hale gelmesi için ne yapılmalı?
Başbakan’ın, iktidar olduğu süre boyunca Dersim konusunu ancak bir Dersimli Zaza Kürdü olan Kılıçdaroğlu CHP’ye genel başkan seçildikten sonra açması siyasi hesaplara dayanıyor. Acı bir dramı kullanıyor. Lafla özür dilemek de bir şey getirmez tabii. Cumhuriyet tarihinde sorgulanması gereken bir hadisedir Dersim. Metot su: Meclis’te bir araştırma komisyonu kurulur. Bu komisyon Cumhuriyet’i azarlamadan yaptığı yanlışları ortaya çıkarıp, telafisi için teklifler yapar. Genelkurmay arşivleri açılır. Kimin ne zararı varsa karşılanır. Kimin mezarı kayıpsa o mezar bulunur. Meclis kararıyla bir devlet özür diler. Hükümetler gelip geçicidir, hukuken mühim olan Meclis’in kolektif özrü. Anayasa böyle bir özrü mümkün killiyor. Yalnız tabii bu Dersim özrünün devamı olacak.
Ne gibi?
Dersim için özür dileyince Ermeni diasporası sormayacak mı? Onun da özrünü dilediği vakit, ABD’deki sigorta şirketleri altından kalkılamayacak meblağlar talep edecek. Daha da acısı olacak. Terörle mücadelede yaptığınız islerden dolayı da hesap verilmesi gerekecek. O zaman Abdullah Öcalan’dan da mi özür dileyecek? Dileyecek o zaman. Devlet idare etmek kolay is değildir, tüm bunları hesaba katacaksın.
Bir de İstiklal Mahkemeleri meselesi var. Sizin bu konuda bir çalışmanız olmuştu değil mi?
Tabii. Meclis Başkanı olduğum dönem (1992) Refah Partisi milletvekili olan Hasan Mezarcı bir gün geldi ve İstiklal Mahkemesi arşivini açmamı istedi. Bu arşivin Meclis’te olduğunu bile bilmiyordum o sırada. Mezarcı, “İskilipli Atıf Hoca’nın uğradığı zulmü yazacağız” dedi. Ben de ‘hay hay’ dedim. Arşive indim, tasnif ettirdim. 1200 kadar dosya vardı, 1100’ü asker kaçağı davası, 100 kadarı siyasi davaydı. 100 siyasi davanın incelenmesini istedim. Anlaşıldı ki, İstiklal Mahkemeleri’nin kuruluş amacı asker kaçaklarını önleyip, muntazam orduyu korumak. Ve adil olma iddiası filan da yok.
Haberal’ı milletvekili yapması için CHP’ye siz ve Demirel gittiniz değil mi?
Benim elimden öyle bir şey gelmez. Kendimi niye milletvekili yapmadım madem öyle. Benim haberim bile yok, inan bana. Ne CHP’ye karışırım ne de CHP karıştırtır. Haberal çok sevdiğim bir dostum, o ayrı mevzu. Bu yastan sonra benim hiçbir siyasi beklentim yok. Doğruları söylemekten başka da derdim yok.



