11 ayın sultanına kavuştuk!

Peygamber Efendimiz'e ilk vahiy Ramazan ayında indi. Kur’an-ı Kerim’in ilk ayetlerinin indiği Kadir gecesi de bu ayın içerisinde bulunuyor. Kuruyan gönüllere su serpen, huzur ve bereketiyle kalpleri ihya eden Ramazan'da; şeytanlar zincirlere vurulur, cehennemin kapıları kapanır ve cennetin kapıları ardına kadar açılır. Rahmet ve mağfiret sağanak sağanak inananların üzerine yağar. Bu özel zaman dilimi; ruhunu kötülüklerden arındırmak ve nefsinin azgınlıklarından kurtulmak isteyenler için müthiş fırsatlar barındırır. Gün boyunca tutulan oruç, 11 ay kesintisiz yapılan alışkanlıklarda keskin bir değişime neden olur. Yeme-içme terk edilip, oruç ibadetine başlanınca; öfke ateşi sabırla söner, kibirli bakışlar yerini tevazu ve hoşgörüye bırakır,  karamsarlık ümit ışığıyla aydınlanır, benliği kemiren cimrilik gider cömertlik gelir, kıskançlık kaybolur kardeşlik duygusu yeşerir, dedikodu kendine yer bulamaz hiçbir gönül ve dilde…

Neden oruç tutuyoruz?

Ramazan’da bütün bu radikal değişimler yaşanmak durumundadır. Keza duygulardaki bu değişim gerçekleşmeden tutulan oruç, sadece aç-susuz kalmaktan ibaret olur. Oysa Allah’ın (c.c), “oruç benim içindir, mükafatını ancak ben veririm” diyerek büyük anlamlar yüklediği yegane ibadetle bizden istenilen sadece aç-susuz kalmak değildir. Tersine gönül dünyamızın doyurulması, pozitif anlamda günahlardan ayrışmamız ve kulluk istikametinde dosdoğru yürümemizdir. Ramazan'dan ruhlarını arındırarak çıkanlar, bu atmosferi sürdürülebilir hale getirip gerçek kulluğu tadarlar...