Rıdvan Eşin
Esnaf Odaları Bidliği
Aydem
Rıdvan Eşin

Organik ürün pazarında ‘fakir’ yok!

EKONOMİ 22.07.2019 - 10:03, Güncelleme: 01.12.2020 - 14:50 4419+ kez okundu.
 

Organik ürün pazarında ‘fakir’ yok!

Organik pazarında fiyat farkının bazı ürünlerde iki katını aştığı gözlenebilmekte. Yani fakir kesim, organik ürün pazarında “yoktur”.

AYDIN- Organik bitki endüstrisi, ürünlerine daha yüksek fiyat talep etmekte. Fiyat farkının bazı ürünlerde iki katını aştığı gözlenebilmekte. Bu da organik ürünlerin, ancak gelir düzeyi fazla olan kitlelerce tüketileceğine işaret etmekte. Yani fakir kesim, organik ürün pazarında “yoktur”. Nazimi Açıkgöz’ün Gıdahattı’nda yer alan haberine göre, dünya gıda sıkıntılarını sonlandıran 1960’ların yeşil devrimi, 1980’lerde organik tarım pazarının yeşermesine fırsat yarattı. Ortaya çıkışı, hiç kimse tarafından reddedilemeyecek bir mantığa dayanmakta. Klasik tarımda kullanılan gübre ve ilaç gibi kimyasalların sağlık ve çevre açısından yarattığı sorunlar nedeniyle başlatılan organik tarım, ne yazık ki verim açısından klasik tarımın gerisinde kalmakta. Organik tarımda bitki türlerine göre verim farkı Grafikte izlendiği gibi organik buğday verimi, bazı ülkelerde klasik tarımda alınan verimin ancak yüzde 40’ında kalmakta. Söz konusu karşılaştırma tek yıllık – çok yıllık bazında yapıldığında, çok yıllıklarda farkın daha azaldığı izlenmekte. Baklagil-diğerleri karşılaştırılmasında ise istatistikî olmasa da, verim farkının baklagillerde azaldığı söylenebilir. Tür bazındaki karşılaştırmalarda ise söz konusu fark, köklerin derine inebilmesi nedeniyle meyvelerde en az, yağlı bitkiler ve sebzelerde daha az, patates gibi kök bitkilerinde ise en fazla olduğu gözlendi. Organik tarımda birim alandan alınan verimin, klasik tarıma oranla düşük olmasının ana nedeni, limitli besin ortamında maksimum verimi sağlayacak genotip ve çeşitlerin henüz geliştirilmemiş olmasıdır. Özellikle organik tarım yönergelerinde de yer alan, “organik tarım organik tohumla” koşulu sağlanmadığı sürece, organik-klasik verim farkı kapanacak gibi görünmemektedir. “Fakir kesim, organik ürün pazarında yok!” Organik bitki endüstrisi, ürünlerine daha yüksek fiyat talep etmektedir. Fiyat farkının bazı ürünlerde iki katını da aştığı gözlenebilmekte. Bu da organik ürünlerin, ancak gelir düzeyi fazla olan kitlelerce tüketileceğine işaret etmekte. Yani fakir kesim, organik ürün pazarında “yoktur”. Organik tarım, Türkiye dahil, birçok ülkece desteklenmekte. Ülkemizde dekar başına 100 TL destek verilirken, Almanya klasik tarım desteğine yüzde 10 ilave prim vermekte. Ne var ki son zamanlarda besin değerleri bakımından organik-klasik ürünlerde izlenen farksızlık nedeniyle söz konusu organik desteklere sıcak bakılmamaya başlandı. Nitekim Birleşik Krallık, bu fasılda ayırdığı fonun harcanmasını durdurdu. Organik gıda pazarı 100 milyar dolara yaklaştı Bütün bunlara rağmen, 2017 yılında organik gıdaya yapılan harcamalar 100 milyar dolara yaklaştı. 1999 verileri 11 milyar dolar olduğuna göre bu oldukça çarpıcı bir rakam. Ne var ki tüketim refah ülkelerinde yoğunlaştı: 40 milyar dolar ABD’de, 37 milyar dolar AB’de (Fransa 10 milyar dolar, Almanya 8 milyar dolar). Bu arada dünya gıda pazarının 2015 yılı toplam değeri 5 trilyon dolar idi. Organik tarıma ayrılan alan ABD’de toplam tarım alanının binde 9, iken bu rakam AB’de yüzde 2,9 ile bunun üç katı. Tarım arazilerinde organiğe ayrılan oranlarda bazı ülkeler gerçekten ilginç rakamlar sergiliyor: Avusturya yüzde 22, Estonya yüzde 19, İsveç yüzde 18. Organik tarımla uğraşan çiftçi sayısında ise büyük fark gözlenmektedir: AB’de 400 bin, ABD’de birkaç bin. Avrupa, organik ürün tüketiminde önde Avrupa’da 2000 – 2016 yılları arasında kişi başına düşen organik ürün tüketimi, dört kat artmıştır. Bu artışta talebin yanında, üretim desteği de etkili oldu. Avrupalı 2016 yılı verilerine göre ortalama yıllık 60 Euro’luk organik gıda tüketmekte. AB tarım ve çevre bütçesinin yüzde 6,4’ünün organik tarıma ayrıldığı gerçeğinde hareketle, organik gıda tüketiminin AB’de daha da artması beklenmeli. Bu oran bazı ülkelerde daha da yükselmekte. Örneğin Danimarka’da yüzde 13,2’lere ulaşmakta. Klasik ürünlere göre yüzde 150 daha fazla fiyat bulan organik ürünler sektörünün birçok sorunu olacağı muhakkak. O nedenle sertifikasyon üst kuruluşları sürekli yeni standartlar hazırlamak zorundadırlar. Biyo etiketleme, ilaç – gübre kalıntı izlemesi, eşik değerlerin oturtulması gibi birçok konu, yine devreye giren yeni ürünlerle söz konusu kuruluşları ve üst organlarını tetikte olmaya zorlamakta. Bütün bunlara ithalat – ihracat da katılırsa işin pek kolay olmayacağı ortaya çıkar. Nitekim İtalya’nın Romanya’dan ithal ettiği organik sertifikalı, fakat kurallara uymayan buğdayı, Almanya’nın organik sertifikalı 40 ton çileği gazetelere yansıyan yalnız birkaç örnek. Kaynak: Nazimi Açıkgöz (Gıdahattı)  
Organik pazarında fiyat farkının bazı ürünlerde iki katını aştığı gözlenebilmekte. Yani fakir kesim, organik ürün pazarında “yoktur”.

AYDIN- Organik bitki endüstrisi, ürünlerine daha yüksek fiyat talep etmekte. Fiyat farkının bazı ürünlerde iki katını aştığı gözlenebilmekte. Bu da organik ürünlerin, ancak gelir düzeyi fazla olan kitlelerce tüketileceğine işaret etmekte. Yani fakir kesim, organik ürün pazarında “yoktur”.

Nazimi Açıkgöz’ün Gıdahattı’nda yer alan haberine göre, dünya gıda sıkıntılarını sonlandıran 1960’ların yeşil devrimi, 1980’lerde organik tarım pazarının yeşermesine fırsat yarattı. Ortaya çıkışı, hiç kimse tarafından reddedilemeyecek bir mantığa dayanmakta. Klasik tarımda kullanılan gübre ve ilaç gibi kimyasalların sağlık ve çevre açısından yarattığı sorunlar nedeniyle başlatılan organik tarım, ne yazık ki verim açısından klasik tarımın gerisinde kalmakta.

Organik tarımda bitki türlerine göre verim farkı

Grafikte izlendiği gibi organik buğday verimi, bazı ülkelerde klasik tarımda alınan verimin ancak yüzde 40’ında kalmakta. Söz konusu karşılaştırma tek yıllık – çok yıllık bazında yapıldığında, çok yıllıklarda farkın daha azaldığı izlenmekte. Baklagil-diğerleri karşılaştırılmasında ise istatistikî olmasa da, verim farkının baklagillerde azaldığı söylenebilir. Tür bazındaki karşılaştırmalarda ise söz konusu fark, köklerin derine inebilmesi nedeniyle meyvelerde en az, yağlı bitkiler ve sebzelerde daha az, patates gibi kök bitkilerinde ise en fazla olduğu gözlendi.

Organik tarımda birim alandan alınan verimin, klasik tarıma oranla düşük olmasının ana nedeni, limitli besin ortamında maksimum verimi sağlayacak genotip ve çeşitlerin henüz geliştirilmemiş olmasıdır. Özellikle organik tarım yönergelerinde de yer alan, “organik tarım organik tohumla” koşulu sağlanmadığı sürece, organik-klasik verim farkı kapanacak gibi görünmemektedir.

“Fakir kesim, organik ürün pazarında yok!”

Organik bitki endüstrisi, ürünlerine daha yüksek fiyat talep etmektedir. Fiyat farkının bazı ürünlerde iki katını da aştığı gözlenebilmekte. Bu da organik ürünlerin, ancak gelir düzeyi fazla olan kitlelerce tüketileceğine işaret etmekte. Yani fakir kesim, organik ürün pazarında “yoktur”.

Organik tarım, Türkiye dahil, birçok ülkece desteklenmekte. Ülkemizde dekar başına 100 TL destek verilirken, Almanya klasik tarım desteğine yüzde 10 ilave prim vermekte. Ne var ki son zamanlarda besin değerleri bakımından organik-klasik ürünlerde izlenen farksızlık nedeniyle söz konusu organik desteklere sıcak bakılmamaya başlandı. Nitekim Birleşik Krallık, bu fasılda ayırdığı fonun harcanmasını durdurdu.

Organik gıda pazarı 100 milyar dolara yaklaştı

Bütün bunlara rağmen, 2017 yılında organik gıdaya yapılan harcamalar 100 milyar dolara yaklaştı. 1999 verileri 11 milyar dolar olduğuna göre bu oldukça çarpıcı bir rakam. Ne var ki tüketim refah ülkelerinde yoğunlaştı: 40 milyar dolar ABD’de, 37 milyar dolar AB’de (Fransa 10 milyar dolar, Almanya 8 milyar dolar). Bu arada dünya gıda pazarının 2015 yılı toplam değeri 5 trilyon dolar idi.

Organik tarıma ayrılan alan ABD’de toplam tarım alanının binde 9, iken bu rakam AB’de yüzde 2,9 ile bunun üç katı. Tarım arazilerinde organiğe ayrılan oranlarda bazı ülkeler gerçekten ilginç rakamlar sergiliyor: Avusturya yüzde 22, Estonya yüzde 19, İsveç yüzde 18. Organik tarımla uğraşan çiftçi sayısında ise büyük fark gözlenmektedir: AB’de 400 bin, ABD’de birkaç bin.

Avrupa, organik ürün tüketiminde önde

Avrupa’da 2000 – 2016 yılları arasında kişi başına düşen organik ürün tüketimi, dört kat artmıştır. Bu artışta talebin yanında, üretim desteği de etkili oldu. Avrupalı 2016 yılı verilerine göre ortalama yıllık 60 Euro’luk organik gıda tüketmekte. AB tarım ve çevre bütçesinin yüzde 6,4’ünün organik tarıma ayrıldığı gerçeğinde hareketle, organik gıda tüketiminin AB’de daha da artması beklenmeli. Bu oran bazı ülkelerde daha da yükselmekte. Örneğin Danimarka’da yüzde 13,2’lere ulaşmakta.

Klasik ürünlere göre yüzde 150 daha fazla fiyat bulan organik ürünler sektörünün birçok sorunu olacağı muhakkak. O nedenle sertifikasyon üst kuruluşları sürekli yeni standartlar hazırlamak zorundadırlar. Biyo etiketleme, ilaç – gübre kalıntı izlemesi, eşik değerlerin oturtulması gibi birçok konu, yine devreye giren yeni ürünlerle söz konusu kuruluşları ve üst organlarını tetikte olmaya zorlamakta. Bütün bunlara ithalat – ihracat da katılırsa işin pek kolay olmayacağı ortaya çıkar. Nitekim İtalya’nın Romanya’dan ithal ettiği organik sertifikalı, fakat kurallara uymayan buğdayı, Almanya’nın organik sertifikalı 40 ton çileği gazetelere yansıyan yalnız birkaç örnek.

Kaynak: Nazimi Açıkgöz (Gıdahattı)

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve aydinyeniufuk.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.